Meşe Erozyonla Mücadele Doğayı Koruma ve Ağaçlandırma Derneği (MEŞE) Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aytemiş, çevrenin korunması için yapılan yanlışlardan vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.
AYTEMİŞ: "ÇEVRE, BİR GÜN DEĞİL HER GÜN ÖNCELİĞİMİZ OLMALIDIR"
Meşe Erozyonla Mücadele Doğayı Koruma ve Ağaçlandırma Derneği (MEŞE) Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aytemiş, çevrenin korunması için yapılan yanlışlardan vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.
Dünya Çevre Günü, şüphesiz mavi gezegenimizi tehdit eden en büyük çevresel ve iklimsel sorunlara dikkat çekmek için önemli bir gün olması nedeniyle yapılan açıklamalarda İnsan eliyle çevreye verilen zararlar gözler önüne serilerek farkındalık yaratılmaya çalışılıyor.
Bu kapsamda Genel Merkezi Muş’ta olan Meşe Erozyonla Mücadele Doğayı Koruma ve Ağaçlandırma Derneği (MEŞE) Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aytemiş’te bir açıklama yaparak, çevreyi korumak, bir gün değil her gün ve her zaman öncelik olması gerektiğini söyledi.
Aytemiş yapmış olduğu açıklamada çevreyi ve doğayı kirleten etkenlere değinerek şunları söyledi: “Ormanlarımız, akarsularımız, göllerimiz, denizlerimiz, tarım alanlarımız, geleceğimiz kayboluyor. Bilim insanları ve ilgili kuruluşlar, çevre duyarlısı ve doğal değerlerimize sahip çıkan gönüllü kuruluşlarımızın tüm uyarılarına rağmen Doğamız, yaşamlarını, doğal değerlerimizin üretim odaklı kullanımından sağlayan çiftçilerimiz, tarım işçilerimiz, orman köylülerimiz ve doğa ile barışık bir yaşamı benimseyen insanlarımızın adeta cansiperane koruma çabaları ve haykırmalarına karşın maalesef hızla tüketilmeye, tahrip edilmeye devam ediliyor.
Yanlış tarım uygulamaları, doğayı kirleten teknoloji, çarpık kentleşme ve sanayileşme, çöplerin geri dönüşümle kazandırılmaması ve doğal değerlerin terk edilmesiyle ülkemizin hemen hemen tamamında yer altı sularımız tükenmek üzeredir. Akarsularımız, göllerimiz, denizlerimiz geri dönülmez düzeyde kirletilmiş, eşi benzeri olmayan göllerimiz yok olma tehdidi ile karşı karşıyadır. Bütün bunlar, ne yazık ki insanlık adına imza attığımız uluslararası sözleşmeleri ve ulusal çevre hukukumuzu dikkate alınmadığı göstermektedir. Oysa çevrenin korunması, yaşatılması, temiz ve yaşanabilir bir çevrenin gelecek kuşaklara aktarılması, çok sayıda uluslararası sözleşme ile de “çağdaş insan” olmanın ön koşulu ve temel sorumluluğu olarak belirlenmiştir.” Dedi.
"HAVA KİRLİLİĞİ, DÜNYADA HER YIL YAKLAŞIK 8,8 MİLYON KİŞİNİN ERKEN ÖLÜMÜNE NEDEN OLUYOR"
Aytemiş açıklamasının devamında Avrupa da çevre için yapılan çalışmaların Türkiye’de de bir an önce yapılması gerektiğini söyleyerek: “Küresel ısınma, buna bağlı iklim değişikliğinin, kuraklığın ve bunun sonucu küresel virüs krizlerinden dolayı ciddi sağlık sorunları yaşanmaktadır. 'Hava kirliliği, dünyada her yıl yaklaşık 8,8 milyon kişinin erken ölümüne neden oluyor. Enerjide Çözümün öncelikle Enerjinin Verimli kullanımı ve topluluk enerjisine dayalı %100 yenilenebilir Enerjiye geçiş olduğunun bilinciyle davranılması bir lütuf değil bir zorunluluktur. Avrupa Komisyonu, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile Avrupa kıtasının 2050 yılında “Karbon Nötr” olması hedefini koymuş ve bunun için gerekli finansmanı sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin de bir an önce ulusal ve tüm kentlerimizin yerel yeşil mutabakatlarını sağlayarak, karbonsuzlaştırılması için yol haritamızı paydaşların katılımıyla hazırlamamız ve uygulamamız gerekmektedir.” İfadelerini kullandı.
"KİRLİ TEKNOLOJİLERDEN VAZGEÇMELİYİZ"
Çevreyi korumak için kirli teknolojilerden vazgeçilmesi gerektiğini söyleyen Aytemişi, açıklmasının devamında şunlara değindi: “Savaş en büyük çevre kirliliğidir. Dünyayı kendilerine sınırsız bir pazar haline getirmek isteyen savaştan beslenen güçler; başta Orta Doğu olmak üzere dünyanın değişik coğrafyalarında, insanı ve geleceğimizi yok etme çabaları işgallerle, kitlesel katliamlarla sürdürmektedirler. Ülkemizi yönetme sorumluluğunu üstlenenleri ve halen muhalefet konumunda olan siyasi partileri, doğal alanları yok edecek, ormanlarımızı kaynak yaratmak adına ortadan kaldıracak, kıyıların yağmalanmasını hızlandıracak, su, doğal yaşamı, bitki çeşitliliği yok eden HES'ler, termik santraller gibi kirli teknolojileri ve tüm dünyada terk edilmekte olan nükleer santralleri ülkemize getirecek yasal düzenlemeler yapmaktan hızla vazgeçmeye, siyasal yönetim gücünü ülkemizin geleceğine, toplumsal varlığımızın sürdürülebilirliğine adayarak, üstüne düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmeye çağırıyoruz, Yerin üstü altından çok daha kıymetlidir. Maden arama ruhsatları ihalelerine son verilmeli, daha önce yapılmış, su kaynaklarımızı yok edecek ve orman katliamlarına yol açacak ihaleler iptal edilmelidir. Van Gölü, Gediz ve Ergene örneğindeki gibi zehirli atıklarla kirlenmeye yol açan özensiz yer seçimli sanayileşme süreci durdurulmalıdır.
“VERİMLİ TARIM ALANLARIMIZ ÖZEL KORUMA ALTINA ALINMALIDIR”
Doğal ve kültürel değerlerin korunması ve gelecek kuşaklara ulaştırılması için gerekli adımların atılması gerektiğini söyleyen Aytemiş, şunları söyledi: “Muş'un 93 Orman Köyünün yarısından fazla ormandan eser kalmayan Orman sahalarını ve Ülkemizin tüm Bölgelerinin ormanları, gölleri ve akarsuları, büyük ova statüsündeki tüm ovalar, sulak alanları, sazlıkları, verimli tarım alanlarımız özel koruma altına alınmalıdır. Ekosistem ve ekolojik dengenin vazgeçilmez unsuru olan yaban hayvanlarının yerli ve yabancıların av meraklarına kurban edilmemesi için gerekli önlemler alınmalıdır. Avcılık suiistimal edildiği için tamamen yasaklanmalıdır. Siyasi Partilerimizin, programlarında çevre duyarlılığını, doğa ile barışık bir yaşam anlayışını en başa alarak, doğal ve kültürel değerlerin, arkeolojik ve ekolojik zenginliklerimizin korunmasını siyasal varlık ve yaşamlarının öznesi haline getirmeye, Büyük çevre yıkımına neden olacağı uzman görüşleriyle kanıtlanmış projelerin hızla gündemden çıkması ve bu topraklarda yaşam sürdürenlerin gereksinim ve talepleri doğrultusunda çözümler, projeler temelinde siyasal programlarını oluşturarak siyasal faaliyetlerini etkinleştirmeye, Sivil Toplum Kuruluşlarımızı, bu topraklarda yaşam sürdüren her bireyi, doğal ve kültürel değerlerimizin korunması ve gelecek kuşaklara ulaştırılması için sosyal ve toplumsal sorumluluk temelinde duyarlılıklarını arttırmaya, mücadelelerini etkinleştirmeye ve değerlerimize sahip çıkmaya çağırıyoruz.”
Aytemiş açıklamasının sonunda ise insanları geleceklerini korumaya davet ederek: “Dünya çevre günü bu nedenlerle kutlama değil, çevre sorunlarıyla mücadele günü olmalıdır. Çevre duyarlılığı ve Doğa ile barışık bir yaşam anlayışı, yalnız çevre günlerinde değil her gün ve her zaman önceliğimiz olmalıdır.
Yaşanabilir bir Ülke ve yaşanabilir bir Dünya için; Yarınlarımız yok olmadan, kaybolmakta olan geleceğimizi kurtarmak adına umutlar tükenmeden ve yaşam sürdürülemez hale gelmeden, el ele vererek tüm insanlarımızı yaşamlarına sahip çıkmalarını davet ediyoruz.” İfadelerini kullandı.
