Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Muş İl Başkanı Mahir Barışan, Millî Eğitim Bakanlığının en yüksek danışma kurulu olarak nitelendirilen Millî Eğitim Şûrası öncesinde eğitimle ilgili beklentilerini açıkladı.
BARIŞAN, 7 YIL SONRA YAPILACAK TOPLANTIDAN BEKLENTİLERİNİ AÇIKLADI
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Muş İl Başkanı Mahir Barışan, Millî Eğitim Bakanlığının en yüksek danışma kurulu olarak nitelendirilen Millî Eğitim Şûrası öncesinde eğitimle ilgili beklentilerini açıkladı.
Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) ve Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Muş Şube Başkanı Mahir Barışan, Millî Eğitim Bakanlığının en yüksek danışma kurulu olarak nitelendirilen, 1-3 Aralık tarihleri arasında 7 yıl aradan sonra yapılacak olan ve ‘Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği’, ‘Mesleki Eğitimin İyileştirilmesi’ ve ‘Öğretmenlerin Mesleki Gelişimi’ başlıklarının ele alınacağı Milli Eğitim Şurası’ndan beklentileri ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu.
Başkan Barışan, Konu ile ilgili olarak yapmış olduğu açıklamada şunları dile getirdi: “Şuraların Eğitimdeki beklentileri, sorun ve sıkıntıları tespit etme, çözüm önerileri sunma, yapılanların karnesini çıkartma, yapılacaklar için politika belirleme alanlarıdır. 1-3 Aralık tarihlerinde yapılacak 20. Milli Eğitim Şurasında gündeme gelecek konuları, manevi değerlere vurgu yapılma noktasında gerekli iradenin gösterilmesini önemsiyor Toplumun ekseriyetinin beklentisi olan; sıraladığımız taleplerimizin görmezden gelinmemesini arzuluyoruz. Okul öncesinde din ve ahlak eğitimine yönelik talep var bu talep karşılanmalıdır. Bugün ülkemizde, okul öncesi eğitimin niteliğine dair temel sorunlardan biri ‘erken çocukluk döneminde din ve ahlak eğitimine yönelik boşluktur. Türkiye’de ilk ve ortaöğretimde din eğitimi ve öğretimi alanında önemli mesafeler alınmasına rağmen, erken çocukluk din ve ahlak eğitimi için aynı şeyi söylemenin mümkün olmadığını, çünkü okul öncesi eğitim programlarında dinî ve ahlaki gelişime yönelik bir içerik bulunmamaktadır. Okul öncesinde din ve ahlak eğitimine yönelik bir talep bulunmakta bu çerçevede, mevcut din ve ahlak eğitim modeli çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak okul öncesine uyarlanmalı; velilere, dinî referansı önceleyen bir ahlak eğitimini esas alan okul öncesi ahlak eğitimi ile belirli bir dinî ve dinin değerleri öğretisinin eğitim konusu yapılmasını baz alan okul öncesi din eğitimi arasında tercih hakkının sunulacağı okul öncesi çoğulcu/tercihli din ve ahlak eğitimi veya okul öncesi öğretim programında değerler eğitimine ayrı bir alan olarak yer verilmesi esasına dayalı değerler eğitimi modelleri üzerinden bir okul öncesi din ve ahlak eğitimi süreci tasarlanmalıdır. Dezavantajlı yerleşim yerlerinde yaşayan ve sosyo-ekonomik düzeyleri ülkenin diğer bölgelerine göre daha düşük öğrencilerin aynı zamanda eğitime en fazla muhtaç olan ve kaliteli eğitim alması gereken kesimler olduğu bilinciyle pozitif ayrımcılığa ve ilave desteğe olan ihtiyaçlar karşılanmalıdır. “Dezavantajlı öğrencileri ve ailelerini destekleyen politika ve programlar daha fazla geliştirilmelidir. Dezavantajlı öğrencilerin eğitimsel kazanımlarının ilerleme düzeyleri izlenmeli ve telafi eğitimleri ile bu öğrenciler desteklenmelidir. İkili eğitim ve birleştirilmiş sınıflarda eğitim-öğretim yapılmamalı; ikili eğitim tamamen sonlandırılmalı, ayrıca tüm öğrencilere öğle yemeği hizmeti verilmelidir. Temel eğitimden ortaöğretime kademeler arası geçişte uygulanan sınavların sistem üzerinde oluşturduğu baskı sona erdirilmelidir. Okullar arası başarı farklılığı en az seviyeye indirilerek ortaöğretim, yükseköğretime geçişte bir ara kademe olarak görülmemeli, gençlerin bireysel gelişimine ve beklentilerine cevap verecek şekilde düzenlenmelidir.”
“ÜCRETLİ ÖĞRETMENLİK UYGULAMASININ EN KISA SÜREDE TERK EDİLMELİ”
Barışan açıklamasının devamında ücretli öğretmenlik uygulamasının en kısa sürede terk edilmesi gerektiğini ifade ederek şunları söyledi; “Okul yöneticiliğine ikinci görev olarak değil, liyakat ve uzmanlık gerektiren, yetki-sorumluluk dengesi sağlanmış profesyonel bir meslek olduğu bilinciyle bakılması gerekir. Öğretmenin niteliğine katkıda bulunan, okuldaki birikimine ve başarılarına yoğunlaşan, öğretmenin özellikle dezavantajlı öğrencilere sunduğu katkıyı ölçebilen ve başarılı öğretmenlerin ödüllendirileceği bir kariyer basamağı modeli özenle inşa edilmelidir. İstihdamda güçlük çekilen dezavantajlı bölgelerde öğretmenlerin istihdamı için ilave özlük hakları ekseninde teşvik sağlanmalıdır. Millî Eğitim Bakanlığı’nın, sayıları bazı dönemlerde 80 binleri aşan ücretli öğretmenlerle eğitim faaliyetlerinin yürütülmesinin normal olmadığını, olağanüstü şartlardan kaynaklanan bu durumun geçici olduğunu kabul etmesi gerektiğini eğitimin kalitesini ve verimliliğini düşüren ücretli öğretmenlik uygulamasının en kısa sürede terk edilmesi ve öğretmenlik mesleği içinde bir istihdam türü hâline gelmesinin önüne geçilmelidir. Eğitimin kalitesi, eşitlik, hakkaniyet, eğitimin finansmanı, öğretmen niteliğinin artırılması, okuldaki öğrenme süreçleri ve okulların liyakat ilkesine göre daha etkili nasıl yönetilebileceği konularında sistemli yaklaşımlarla; eğitimde kararlılık, tutarlılık, bütünlük, süreklilik sağlayan ve kamu yararını hedefleyen politikaların üretilmesine gayret edilmelidir. Şûrada gündeme gelecek teklifler ve yapılacak analizler; öğretmenlerin, eğitim yöneticilerinin, öğrencilerin ve milletimizin zihin dünyasında yeni ufuklar açmalıdır” şeklinde konuştu.
