Türkiye son zamanlarda peş peşe gelen 5 büyüklüğündeki depremlerin ardından bir açıklama yapan Muş Alparslan Üniversitesi (MAUN) Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFETYÖN) Müdürü Dr. Öğretim Üyesi İskender Dölek, Türkiy
DÖLEK, “DEPREMLERLE YAŞAMAYI ÖĞRENMEK ZORUNDAYIZ”
Türkiye son zamanlarda peş peşe gelen 5 büyüklüğündeki depremlerin ardından bir açıklama yapan Muş Alparslan Üniversitesi (MAUN) Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFETYÖN) Müdürü Dr. Öğretim Üyesi İskender Dölek, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu söyleyerek depremlerle yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini söyledi.
Türkiye’de önce Düzce’de ardından Erzurum’un Köprüköy ilçesinde meydana gelen 5 büyüklüğündeki depremlerin ardından uzmanlar tarafından deprem ile ilgili yorumlar gelmeye devam ediyor. Muş’ta da konunun uzmanı Muş Alparslan Üniversitesi (MAUN) Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFETYÖN) Müdürü Dr. Öğretim Üyesi İskender Dölek’ten bir açıklama geldi. Dölek Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu belirttiği açıklamasında Türkiye’de her an altı büyüklüğünde depremin olabileceğini söyledi.
“TÜRKİYE BİR DEPREM ÜLKESİDİR”
Dölek açıklamasında Türkiye’de Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu Fay hatları gibi iki büyük ve önemli fay hattının yer aldığını ve 5 ila 10 yıl süreyle büyük depremlerin yaşandığına dikkat çekerek depremlerle yaşamayı öğrenmemiz gerektiğine vurgu yaparak şunları söyledi: “Birkaç günden beri meydan gelen depremler bizleri tedirgin etse de “Depremlerle yaşamayı öğrenmek” zorundayız. Arap ve Sibirya levhaları arasında sıkışan Anadolu bu sıkışmanın etkisi ile kırılmaktadır. Arap levhası Anadolu’yu sıkıştırdıkça Anadolu’da depremler meydana gelmektedir. Arap levhasının Anadolu karasını sıkıştırması milyonlarca seneden beri devam etmektedir ve gelecekte de devam edecektir.
Depremlerin meydan gelme nedeni aynıdır ve gelecekte de pek değişecek gibi gözükmüyor. Bizlerin Depremler özelinde “Afetlerle Yaşamayı Öğrenmemiz” gerekmektedir. Her deprem olduğunda sanki ilk defa meydana geliyormuş gibi hayretler içinde kalmamız çok da anlaşılır bir durum değil.
Depremlerle ilgili çalışmaların geldiği nokta artık bir depremin nerede olabileceğini tahmin edebilme boyutundadır. Ne yazık ki ne zaman olacağını kestiremiyoruz.
Yani bir depremin nerede olabileceğini biliyor ancak ne zaman olacağı hakkında bir tahmin yapamıyoruz. Bazen bin yıl hareket etmeden bir fay öylece kalıyor ve enerji biriktiriyor.
Ülkemiz Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu Fay hatları gibi iki büyük ve önemli fay hattının yer aldığı bir ülkedir. Ülkemiz aynı zamanda her 5 ya da 10 yılda büyük depremlerin yaşandığı bir coğrafyadır. Eski deprem haritasına göre her an 6’dan büyük bir depremin olabileceği bir ülkedir. Kısacası Türkiye bir deprem ülkesidir. Lütfen her deprem olduğunda neden oldu diye şaşırmayalım. Hayret etmek yerine Depremlerle yaşamayı öğrenelim.” dedi.
“DEPREM VE AFET OKURYAZARI İNSANLAR YETİŞTİRME ÇABASI İÇERİNE GİRELİM”
Dölek, açıklamasının devamında ise depremlerle ilgili alınması gereken önlemlere değinerek Deprem ve Afet Okuryazarı insanlar yetiştirerek depremle yaşamayı öğrenmek gerektiğine vurgu yaparak şunları söyledi: “Deprem okur-yazarı olalım. Yani bir depremin nasıl olabileceği yanında, deprem öncesi, deprem anı ve sonrası neler yapılacağını biran önce öğrenelim. Manzarasında önce oturduğumuz evin zeminini, yapısal özelliklerini, hangi tür beton kullanıldığını soralım. Deprem bölgelerinde çok katlı binalardan vazgeçelim. Siyasileri popilist yaklaşımlardan uzaklaştıracak vatandaş duyarlılığını gösterelim.
Erzurum’da meydan gelen deprem aslında aylar öncesinden haber veriyordu. Hatırlarsanız öncesinde Bingöl – Karlıova çevresinde deprem meydan gelmiş ve takip eden süreçte de başka depremler yaşanmıştı. Bu depremlerin bazıları da Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde oluşmuştu. Bu depremler bugün bizleri tedirgin eden Erzurum ve Tokat çevresinde meydana gelen depremlerin habercisi olarak değerlendirilebilir. Kuzey Anadolu Fayı üzerinde ülkemizin en büyük depremlerinden biri olan Erzincan depremi, Tokat, Düzce depremleri meydana geldi. 7 büyüklüğündeki bir deprem bir gecede meydan gelmez onun oldukça uzun bir süreci vardır. Erzurum Köprüköy ve çevresinde tarihsel depremlere baktığımızda 5,8 büyüklüğünde depremlerin kayıtları mevcut. 1576 yılında Erzurum’da bir ay süren deprem fırtınası yaşanmış. Hatta Muş’ta etkilenmiş ve Çengilli kilisesinin duvarları yıkılmış. Erzurum biraz daha sallanacak gibi gözüküyor. Bu arada Kuzey Anadolu Fayı Üzerinde başka yerlere de deprem yaşanabilir. Bunun bilmek için kahin olmaya gerek yok. Hatta elinize bir kalem alın bir daire çizin ve burada deprem olacak deyin inanız yanılmazsınız.
Onun için Afet Yönetiminde miyopluk etkisi denen süreçten kurtulup, fay kısa mı uzun mu, tek parçamı yoksa birkaç parçamı kırılacak gibi anlamsız sorularla zaman kaybetmektense; biran önce “Depremlerle Yaşamayı Öğrenmek” için ne yapılması gerektiğini öğrenelim. Deprem ve Afet Okuryazarı insanlar yetiştirme çabası içerine girelim. Birde şunu hatırlayalım. Afetler bir yönüyle ekonomik sorunlardır. Afetlerin zararları gelişmişlik düzeyine de bağlıdır.” ifadelerini kullandı.