Abdurrahman KOÇ


ÇOCUĞUNU KEŞF ETMEK

ÇOCUĞUNU KEŞF ETMEK


ÇOCUĞUNU KEŞF ETMEK

Okullar açılıyor ve yurdun dört bir yanında ebeveynler çocuklarını daha iyi bir geleceğe hazırlamak için büyük bir çaba sarf ettiklerinden eminim. Her ailenin hedefinde iyi bir eğitim ve eğitim ile ideal bir nesil yetiştirmek vardır. Bunda haklıdırlar çünkü kimse çocuğunun eğitimsiz ve kalifiyesiz biri olmasını istemez.

Böyle bir idealle ortaya çıkan veliler bazen çocuklarının iç dünyasını, hayallerini dolaysıyla karakteristik özelliklerini unutuyor, geçmişte ya da o an sahip olamadığı bir amaca yönelmesi için elinden geleni yapıyor.

Bu yapıdaki aileler ya da ebeveynler çocuğunu keşfetmek yerine onu kendi amaç ve egoları için yönlendirmeye çalışıyorlar ki bu oldukça yanlış bir tercihtir. Bir insanın iç dünyasını keşfetmek varken yani hayalleri, hayattan beklentisi nedir, ne olmak istiyor… Gibi onu daha iyi tanımak varken başka ve yanlış bir yol olan istediği şekle evirilmesi için elinden geleni yapıyor. Bu durumda farkında olmadan kişiliği ile oynuyor ve sağlıklı bir ruh haliyle gelişmesine engel oluyor. Neticede öz güvenini yitirmesine ve kaygılı, endişeli olmasına neden oluyor.

Örnek vermek gerekiyorsa “doktor, mühendis ya da öğretmen ol”  , kısa vadede ise “LGS” den iyi sonuç al, fen liselerine gir” gibi beklentiler.

Çocuğuna iç dünyasını tanıyacak sorular sorması gerekirken ve onu tanıdıkça hem kendisi hem de çocuğunun sağlıklı bir ruh sahibi olması yerine içe kapanık endişeli ve kaygılı bir sarmala sararak kendi isteklerine göre şekillenmelerini istemek onun için yapılacak en büyük kötülüktür. Hayatını kurtarıp iyi bir yaşam hayal etmek çocuktan çok ebeveyni hayali ve hedefidir. Bu da onu daha başarısız ve öz güvenden yoksun bırakmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Çocuğuna sorduğu sorularla onu daha yakından tanımak yerine kendisine yönelik bilgilerden kaçınmak için belirsiz bir yaşama sürerek güdük bir kişilikle onu adeta zehirlediğinin farkında olmuyor.

Bir tarihte Amerika’da, Sicilyalılardan oluşan bir kasabadaki insanları inceleyen toplum bilimciler burada yaşayanların daha uzun ve sağlıklı yaşadıklarını gözlemliyorlar.

Kilolu olmaları ya da kötü beslenmelerinin bile uzun yaşamalarını ve mutluluklarına engellemiyor. Kasabalıların çoğunun üç nesli bir arada tutan ailelerden oluştuğunu görünce sevgi ve sohbetin insanoğlu için ne kadar gerekli olduğuna şahit oluyorlar.

Tıpkı bizim Muş ve yöresinde çoğu ailelerin dede, oğul ve torun ile aynı evde yaşadığı gibi. Ondan değil mi kırsal insanı zor koşullarda yaşamasına rağmen son derece sağlıklı ve huzurludur.

Diyeceğim o ki çocuklarımızla sohbet edelim ve onları keşfetmeye çalışalım. Unutmayalım şekillendirmeye çalıştığımızda nasıl olacağı belli olmayan birer robotlara dönüşmeleri an meselesi zira ellerindeki tablet ve dijital aletler onları yeterince gerçek hayattan koparttığını, sevgi ve oyuna son derece hasret kaldıklarını unutmayalım.

Sevgi ile kalın.