Abdulhak Akpolat


İSLAM MEDENİYETİNİN SİMGESİ VAKIFLAR

KONUK YAZAR


İSLAM MEDENİYETİNİN SİMGESİ VAKIFLAR

Peygamber Efendimiz (sav), bir gün ashâbına şöyle demiştir: “İnsan ölünce şu üçü dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-i câriye, yani faydası kalıcı hayır, kendisinden istifade edilen ilim ve arkasından dua eden hayırlı evlât.” (Müslim, Vasiyyet, 14.) 

 Bu hadis-i şerifte ifade edilen sadaka-i cariyenin en güzel örneklerinden biri, İslam medeniyetinin simgesi olan vakıflardır. Vakıf, Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanma umuduyla harcanan malın, kalıcı bir iyilik haline gelmesidir. Vakıf, Rabbimizin ikramı olan servetle, şefkat ve merhamet köprüleri inşa etmektir. Vakıf, müminin kendisine emanet edilen mülkü ibadete dönüştürebilme çabasıdır. Vakıf, insanı incitmeden, sağ elin verdiğini sol ele duyurmadan hayırda bulunmanın adıdır.

Vakıflar, İslam’ın bütün varlık âlemine karşı şefkat ve merhametinin müesseseleşmiş halidir. İnsana emanet olarak verilen malın, bütün insanlığın hatta bütün canlıların hizmetine sunulmasıdır. Zayıf ve düşkünlerin elinden tutma, muhtaçların sıkıntısına kalıcı çözüm bulma çabasıdır. Hz. Ömer (ra) Hayber’de bir hurma bahçesine sahip olmuştu. İlk defa böylesine güzel bir bahçesi oluyordu. Resûlullah (sav)’in huzuruna gelerek şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resûlü! Ben bu malımla Allah’ın rızasını kazanmak istiyorum. Onu nasıl değerlendirmemi uygun görürsünüz?” Peygamberimizin bu arazi ile ilgili tavsiyesi, asırlar boyu sürecek vakıf medeniyetinin temel taşlarını oluşturacak nitelikteydi. O (sav) şöyle buyurmuştu: “Dilersen aslını vakfet. Mahsulünü de sadaka olarak dağıt.” (Müslim, Vasiyyet, 15.) Bunun üzerine Hz. Ömer, aslının satılmaması, hibe edilmemesi ve miras bırakılmaması şartıyla bahçesini vakfetti.

Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ilahi mesajları ve Peygamber Efendimiz’in örnek hayatı, İslam tarihi boyunca Müslümanları hayır yapmaya teşvik etmiştir. “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” (Âl-i İmrân, 3/92.) ayetini kendilerine şiar edinen Müslümanlar, infakı kalıcı hale getirmeye gayret etmiştir. Hem sahabiler hem de onları takip eden nesiller, vakıfların kesintisiz birer hayır çeşmesi olduğu bilinciyle hareket etmiştir. Böylece İslâm dünyasının dört bir köşesi, iyiliğin insanlığa ulaştığı en değerli kaynaklar olan vakıflarla donatılmıştır.

Bencilliği ve hırsı bir kenara bırakarak, cömertliğe ve ihsana yapılan yatırım, vakıf eliyle süregelen bir sevaba dönüşür. Ecdadımız, vakıfları birer “vefa müessesesi” olarak görmüş ve kazandığı serveti, tekrar insanlığın hizmetine sunmuştur. Bu anlayışla cami, mescit, mektep, medrese, kütüphane, hastane, aşevi, çeşme, köprü gibi nice eser inşa etmiştir. Böylece işsize iş, yoksula aş, borçluya destek, evsize yuva, hastaya şifa götürmüştür. “Kardeşlik sınır tanımaz” şiarıyla iyiliği yeryüzüne egemen kılmış, mazlumlara yurt, gariplere umut olmuştur. İslam’ın bu engin şefkat ve merhametinden sadece insanlar değil, sahipsiz hayvanlar, yuvasız kuşlar hatta yırtıcı hayvanlar dahi nasibini almıştır. 

Vakıflarımız, yolcuya barınak, yoksula aş, işsize iş, borçluya destek, öğrenciye aile olan nice vakfa ev sahipliği yapar. Vakıflarımız, yetimler için şefkat yuvası, hastalar için şifa kapısı, muhtaçlar için yardım eli, yaşlılar için huzur vesilesidir. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Ölümsüz olan iyi işler, Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır.” (Kehf, 18/46.)

O halde, geçici dünya nimetlerini amel defterimizi ebedi açık tutacak vesileler olarak görelim. Vakıfların kurulmasına katkı sunalım. Geçmişten devraldığımız bu yüce emaneti koruyalım; engin bir gönülle vakıf geleneğimizi güçlendirelim. Mayasında samimiyet olan, yeryüzünde hayır ve hasenatın, iyilik ve güzelliğin hâkim olması için kurulan vakıflarımıza sahip çıkalım. Unutmayalım ki vakıf medeniyetinin temeli merhamettir. Merhamet ise Allah Teâlâ’nın Rahmân ve Rahîm ism-i şeriflerinin tecellisidir. 

Abdulhak AKPOLAT

İl Başvaizi