Abdurrahman KOÇ


MUŞ’TAN KALKAN “OTOBÜS”

KONUK YAZAR


MUŞ’TAN KALKAN “OTOBÜS”

“OTOBÜS” Ümit Fatma Fırat’ın NA yayınlarında çıkan son kitabıdır. Roman, Muş Şehirler Arası Otobüs Terminalinden kalkan “saati geldiği halde ama bir türlü kalkamayan!” otobüs yolcuları ve yakınları ile firma sahibi ve çalışanları arasında “son yolculukları” anımsatan ilginç öykü tadındadır.

“OTOBÜS” kalkmadan önce bagajını hınca hınç dolduran muavini, gergin yolcuları, yolcuların yakınlarını en ufak ayrıntısına kadar anlatıyor. Nihayetinde bagaj kapısının zorla kapanmasından sonra okuyucuya derin bir “ohhh” çektiren anı yaşatıyor.

“OTOBÜS” yola düşene kadar okuyucunun sabrının sınırlarını hayli zorluyor ve akabinde Muş Ovası’nın uçsuz bucaksız düzlüğünde yol aldığında ise insana yokuş aşağı hızla inen bir aracın yarattığı duyguyu yaşatıyor.

“OTOBÜS” yolda ilerlerken kamera bu kez dışından içine dönüyor. İçerdeki yolcuların ayrı ayrı bir hikâyesi ile başlıyor. Leyla ile başlayan hikâye Eylem ile devam ediyor. En ilginci ise Seyit’in Bingöl’e gelince yaşadığı travmayı en ince ayrıntısına kadar anlatılıyor.

Romandaki Seyit’in geçmişteki anıları anlatılırken, hayli duygusal kareler geçiyor. On İki Eylül den önce Bingöl Eğitim Enstitüsünde okuyormuş. Bir gün okulun önüne geldiklerinde “polis” gözetiminde bir grubun saldırısına uğruyorlar.  Bu saldırıda arkadaşı ölüyor, kendisi de ağır yaralanıyor. Günlerce hastanede tedavi olduktan sonra sağlığına kavuşmasına kavuşuyor ama o gün yüreğine ve beynine bir kurşun gibi işliyor.

“OTOBÜS”leri Bingöl Eğitim Enstitüsünün önünden geçince aynı travmayı yeniden yaşıyor.

“OTOBÜS” Muş’tan kalktıktan sonra her şehrin, her köprünün girişinde durduruluyor.  Yolcular tek tek indirilip saatlerce kimlik kontrolü yapılıyor ve hemen hemen her durduruluşunda bir yolcu güvenlik noktasına takılıyor ve gerilim dolu anlar yaşanıyor.  Dolaysıyla “OTOBÜS” deki yolcular da beklemek zorunda kalıyor. Bazen kısa, bazen de uzun süre beklemek zorunda kalıyorlar.  Bu arama ve kimlik kontrolü Kayseri’ye kadar devam ediyor. Kimine dağdaki akrabası ile aynı soyadı taşımaktan, kimine tanıdığından dolayı uzun uzun sorgu yapılıyor ve onu bekleyenler de aynı şekilde geriliyorlar.

Önemli bir olay da “OTOBÜS” Eskişehir yakınlarına geldiğinde bir kadının kendini önüne atarak durdurmak istemesi anıdır. Buradaki olay,  köyünde kız verilmeyen bir gencin birinin aracılığıyla gelip doğuda fakir bir Kürt kızını başlık parası karşılığı alması ve daha sonradan eziyet etmesi anlatılıyor. Canından iyice bezmiş Kürt gelin, o sabah kundaktaki kızını terk edip zulümden kaçması anlatılıyor. Burada yazar Ümit Fatma Fırat kendi kadınlığının verdiği avantaj ile okuyucuya empati kurmasını en yalın haliyle sağlıyor.

“OTOBÜS” nihayet son durağı olan İzmir’e geldiğinde yolcuların ne tatile ne de lüks bir semte gittikleri aynı gerçeklikle dile getiriliyor.. Bir fakir ve acı dolu Coğrafyadan daha acımasız şehrin gettolarına savrulmaları roman tadında son buluyor.

113 Sayfalık kitabı merak ve keyifle okudum. Yazar arkadaşım Ümit Fatma Fırat ve NA yayınlarında emeği geçen çalışanlarını arayıp ayrı ayrı tebrik ettim. Yazara yeni roman ve yazılarında başarılar diliyor kitabının özellikle “OTOBÜS” ün hareket ettiği,  güzel ve kadim şehrim Muşluların okumasını ve benim yaşadığım duyguları yaşamalarını diliyorum.

Abdurrahman KOÇ