Bedrettin KELEŞTEMUR


UMUT ÇELENGİ

FİKİR BAHÇESİ


UMUT ÇELENGİ

Bedrettin KELEŞTİMUR

Gözlerim bulut, bulut akıyor sanki

Şimşekler göğsümde çakıyor sanki

İçimdeki yangını söndürür sanki

Ayrılık hüznü, kederi besliyor!

Bulutlar yaprak yaprak bahar kokar

Bahar kokusunda, umut yeşerir!

Umut çelengini takıyor sanki

 

KEŞKELER

Fırtınaya dönmeseydi hayatım!

Keşke, bataklığa sağlanmasaydı!

Nalları, kıvılcımlar saçan atım,

Keşke, yolcu yere metin basaydı!

Heveslerimle büyüyen nefretim,

Keşke, nefsini her dem anmasaydı!

Keşkeler, geçmişimi anmasaydı!

 

YOL OLUR

Güzel dil, güzel amale yol olur

İlim ve hikmet, kemâle yol olur

Adalet ve teraziden saparsan;

Nefsin arzusu, zevale yol olur

Heves peşinde, ihmale yol olur

 

BİR ULU MABETTE

Bir ulu mabette kıyama durdum

Sabırla, sükût yolculuğu seçtim

Asırlara hükmeden mabet yurdum

Bedri, o ruhani havayı içtim

Bütün tasalarım yerle bir oldu

Hâk çağrısı sedalarıyla doldu

Yanmada gönül, derde derman buldu

Buldu da yâr, acı devayı içtim

 

FIRAT ÜNİVERSİTESİNE

Ellinci yıl marşında, haz aldım senden

İlmin harsında, baz aldım senden

Türkiye’min gururusun, ufkusun

Yüce ufuklarda hız aldım senden

Gönüllerde, yüreklerde yaşadın

Elâzığ’ın sevdasında yaşadın!

Sanatımsın, hüzzamında yaşadın

Sevdanda hicabın, naz aldım senden!

 

ON SEKİZ MART

On sekiz Mart, kar savrulur siperde

Zafer alayları, Mehmetler yürür

Kıyamda sanki bin yıldır seferde;

Kutlu sebildir, şehadete yürür

 

PAYLAŞALIM

Paylaşalım, gün be gün bilgiyi

Bilgiden marifete yol alırız!

Yollar, ruhumuz da besler birliği

Birlikten murat, yüce dal alırız…

 

O ESKİ SOKAKLAR

O eski sokaklar, hoş sohbet yüzler

Kapısı avluya açılan evler

Avlusunda lâle, sümbül nergisler

Hatıralarımıza düştü alevler

Güne uyanır mı, eski sokaklar

 

GÖNÜL İSTER

Gönül ister, sevgi dolu bakışlar

Bir akarsu kadar sade ve duru

Ah! Oyalı yazmadaki nakışlar

Düşer göğsüme gözümdeki nuru

 

KUL HAKKI

Kul hakkı, ahirde taşınmaz bir yük

Omuzlara düşer, vebali büyük

Vebali omuzlar, nasıl omuzlar?

Buz tutar, vebale dokunur soğuk!

 

NİYE?

Barış varken, savaş niye?

Kardeşlik varken, didişmek niye?

Dostluk varken, düşmanlık niye?

Hoşgörü varken, bağnazlık niye?

Adalet varken, haksızlık niye?

“niyelerde…” nedamet çağrısı

 

AĞAÇ OL

Ağaç ol,

Dalın, budağın olsun!

Çiçek aç,

Meyven olsun!

Güneşe siper ol,

Gölgen Olsun!

 

ÇANAKKALE

Çanakkale, Türk’e adanmış kale

Kaleler içinde mührünü taşır

Şehadetim; kırmızı beyaz lâle

Ulu yerden reyhan kokusu taşır

O kokuyla mest olur, hâlden hâle

Zikre nişandır, ab-u hayat taşır

 

Ey Aziz Milletim! 

Ya ecdadın gibi ayağa kalkacaksın… 

Dimdik doğrulacaksın… 

Sadece, Hakka kıyam ve secde edeceksin.. 

Veya demeyeceğim, Çünkü seni onurunla biliyorum. 

Kafkaslarda, Galiçya’da, Yemen’den tanıyorum… 

Kırılırsın, dövülürsün, ama esareti asla kabul etmezsin. 

Hür yaşamak senin karakterindir. 

Bütün bunları, senin ruhuna hitap edecek şekilde söylüyorum.

İçimden geldiği gibi vicdanımda yakılan kıvılcımı, 

Bir ateş kütlesi halinde satırlara döküyorum.. 

Aşk ile sarıl, toprağını/işini/aşını yumruklarını sıkarak işle!