Abdurrahman KOÇ


YAŞANABİLİR ÇEVRE

KONUK YAZAR


YAŞANABİLİR  ÇEVRE

İzleyen okuyucular bilir, bazen TV’de hava durumundan sonra “hava kalitesi”  diye bir rapor yayınlanır. Dikkatimi çeken bir şey oldu. Hava kalitesinde Muş, Hakkari gibi temiz havasıyla övündüğümüz memleketlerimiz turuncu, bazen de kırmızı ile gösterilmektedir. Hani kış ayı olsa yakılan kömürden havanın kirlendiğini insan düşünür, ama bu yaz günü neden havası bu denli kirli doğrusu anlamakta zorluk çektim.

On altı milyonluk İstanbul, beş milyona aşkın İzmir yemyeşil yani oldukça kaliteli bir hava ile gösterilirken, genellikle bizim coğrafyada nüfusu yüz bin dolayında olan şehirlerin çoğu ya turuncu ya da kırmızı olarak gözükmektedir.

İklimlerdeki dengesizlik, yakın bir gelecekte insanoğluna cehennemi yaşatacak ve onarılması mümkün olmayan tahribatlara yol açacağını tahmin etmek, zor olmasa gerek.

Avrupa’nın yüzyıllardır buzlarla kaplı Alplerinde nerdeyse buz kalmadı. İngiltere tarihinde otuz dereceyi geçmeyen sıcaklık, kırk dereceleri bulunca sanırım yıllardır Asya, Afrika’yı yiyip talan eden ayrıcalıklı beyazların etekleri zil çalmaya başlamıştır.  Bunun üstüne orman yangınları, gıda krizi de gelince “çevre haklarını” düşünen projektörlerin de en kısa zamanda devreye gireceğini düşünüyorum.

Bir covid-19 hastalığı karşısında eli ayağı bağlanan Dünya, dengesiz iklimin sebep olacağı hastalık, kıtlık gibi felaketlere karşı ne yapacak?  Hala silah üretip, demir, çelik, petrol, beton sanayine önem vermeye devam edecek mi? Atmosferi en çok kirleten kömür, petrol, doğalgaz gibi enerji kaynaklarını fütursuzca kullanacak mı? Yoksa eğri oturup, doğru düşünmenin zamanı geldi diyerek gerçek bilim adamlarına ve çevrecilere kulak vererek yenilenebilir enerji olan rüzgar, güneş gibi kaynaklara yönelecek mi?  Hep birlikte göreceğiz.

Bu çevre felaketini de covid-19 aşısı gibi bir ranta ve ticarete dönüştürmek için durumdan vazife çıkarır,  yeni hesaplara girer mi o da işin doğrusu başka bir muamması.

Çevre kirliliğinin yol açtığı felaketleri burada yazmaya kalksak sanırım sayfalara sığmaz. Şurası da bir gerçek ki çalışan, emeği ile yaşayan insanlar bir karınca kadar çevreye zarar vermez! Bunun da sebebi aşırı kar hırsı ile hareket eden bir avuç para babası büyük çiftlik sahipleri ve sanayicilerdir.

Ama merak ettiğim şimdiden, yazın bile Muş, Hakkari gibi illerin hava kirliliği az nüfuslarına rağmen bu kadar ciddi bir boyuta gelmişse kışın nasıl geçeceğini kestirmek pek zor olmasa gerek.

İnsan sağlığı her şeyin üzerinde tutulmalı. Ben kirliliğin kaynağı hakkında bilgi sahibi değilim. Sanırım bu yazıyı okuyan duyarlı insanlar ve yetkililer konuya bir açıklık getirirler.

Esen kalın.