Sert bir kışın yaşandığı Muş’ta bugünlerde her yer kırmızı renge boyanmaya başladı. Özellikle de kentin kırsal bölgelerinde kendiliğinden yetişen lale, havaların ısınmasıyla çıkmaya başladı. Lalelerin çıktığını gören vatandaşlar ise fotoğraf çekmeye başladı. Lalelerin açtığı tarlaları ziyaret ettiğini belirten Uğur Ulu isimli vatandaş herkesin gelip bu güzelliği görmesini istediklerini söyledi. Ulu, “Her yıl nisan ayının sonu mayıs ayının başlangıcında Muş Ovası tamamen kırmızı lalelere bürünür. Bu gün de görüldüğü gibi karın kalmasıyla hemen sonra Muş Ovası yeniden kırmızlara büründü lalelerin güzelliği ortaya çıktı. Bilindiği gibi laleler Osmanlı’dan bize gelmektedir. Lalelerin açmasıyla muhteşem güzellikler ortaya çıktı” dedi.
Zambakgillerden olan Muş lalesi, yapraklarının uzun ve mızraksı oluşu ve sapının üstünde tek bir çiçek bulunmasıyla bilinir. Türlü renklerde güzel çiçekler veren lalelerin anavatanı, aralarında Muş’un da yer aldığı, Batı Asya’dır. İnsanlar bugünlerde, 15 gün ömrü olan laleleri toplamak için tarlalara akın etmeye başladılar. Muş’ta yanlış hasat ve tarım alanlarının genişlemesi ile lale alanları hızla daraldı. Kışın soğuktan kaçarak toprağın derinliklerine çekilen lale soğanlarının yeşermesiyle, Muş Ovası’nda büyüleyici bir manzara ortaya çıkar. Yapılan araştırmalarda, Muş çevresinde, 4 çeşit anaç tür tespit edildi. Lalenin geliştirilmesi ve ekonomiye kazandırılması amacıyla Alpaslan Tarım İşletmesi ve üniversiteler tarafından projeler yapılıyor. Bitkinin yok olmasını önlemek amacıyla lale alanları koruma altına alınırken, 2000 yılında itibaren lale festivallileri düzenlenmeye başlandı. Bugünlerde onlarca insan, laleyi tarlada görmek ve fotoğraf çekmek için Alpaslan Tarım İşletmesi’nde bulunun lale bahçelerine akın ediyor. Tarlalara gelen onlarca kişi, topladıkları laleleri, eşlerine ya da sevgililerine armağan ediyor. Lale zambakgillerdendir. Yaprakları uzun, mızraksıdır. Sapının üstünde tek bir çiçek bulunur. Çiçekler çok çeşitli renklerde olduğu gibi alacalıda olabilir. Muş Lalesi ise, kırmızı mızraksı bir yapıya sahiptir. Türlü renklerde güzel çiçekler veren lale bir süs bitkisidir. Anavatanı İlimizin de yer aldığı Batı Asya olan lale, ilk olarak anavatanı olan Türkiye’de yetiştirilmiş, bu arada bir hayli geliştirilmiştir. Bir döneme adını veren lale çiçeği ilk defa VI. YY. Yurdumuzdan Avrupa’ya götürülmüştür. Çiçeğin adı da Avrupa dillerine biçimi sarığı andırdığı için “Tülbent” sözünden gelmiş, laleye “Tulipe” denilmiştir. Yurdumuzda en çok VII. YY. lale yetiştirme işine büyük önem verilmiş, en güzel laleler İstanbul Saraylarının başlıca süsü haline gelmiştir. O zaman çiçek meraklılarının en büyük amacı görülmemiş renklerde yeni laleler yetiştirmekti. Her lale cinsinin bir ismi olurdu. O dönemlerde Avrupa’dan İstanbul’a çeşitli laleler getiriliyor bunlar çok yüksek fiyata alıcı buluyordu, hatta zamanın hükümeti fiyat artışını durdurmak için narh koymak zorunda kalmıştır. Lalenin böylesine geniş bir yayılış alanı bulması süsleme sanatlarında, mimarlıkta, motif olarak kullanılmasını da sağlamıştır. Çeşme, cami ve türbelerde lale şekilleri işlenmiştir. Lalenin anavatanından olan İlimizde yanlış hasat ve tarım alanlarının genişlemesi ile lale alanları hızla daraltılmıştır. Muş Lalesi hemcinsleri gibi soğandan yetişir. İlkbaharda nisan sonu ile mayıs başlarında çiçek açar 15 gün gibi kısa bir ömrü vardır. İşte bu dönem içerisinde nefesleri kesecek güzellikte bir manzara oluşur. Kışın lale soğanları soğuktan kaçarak toprağın derinliklerine çekilirler her soğandan bir tek lale çıkar. Laleler katmerli, ya da yalın kat olur. Çiçek gündüzün güneşin etkisi ile iyice açılır. Muş Lalesi özeliğini kaybetmemiştir. Fakat lale bitkisinin soğan yaprak ve çiçeklerinde kalbe etki eden Tulip alkoloidinin bulunması nedeni ile soğanları ile birlikte hasat edilmiştir. Ayrıca tarım alanlarının genişlemesi ile lale alanları hızla azalmıştır. Çiçek tohumundan lale yetiştirilmesi 3-6 yıl gibi bir sürede çiçek verdiği göz önüne alınarak Muş Lalesi’nin yok olmasını önlemek üzere lale alanları koruma altına alınmıştır