Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Sosyoloji Bölüm Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Adem Palabıyık, 15 Temmuz sürecini detaylı bir şekilde analiz ederek kurum yöneticileri ile yöneticileri ile bir araya gelerek yaptığı mülakatları kaleme almaya devam ediyor
16 Nisan’da yapılan halk oylaması sonuçlarına göre analizlerde bulunan Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Sosyoloji Bölüm Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Adem Palabıyık, 15 Temmuz sürecinde Muş ilindeki kurum yöneticileri ile yapmış olduğu görüşmeleri aktarmaya devam ediyor. Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Rektörü Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat ile yaptığı görüşmelerden sonra İlim Yayma Cemiyeti Muş Şubesi 2. Başkanı Yusuf Kenan Atılgan’la yaptığı mülakatı paylaştı.
15 Temmuz sürecini en ince ayrıntısına kadar analiz eden Palabıyık, Atılgan ile yaptıkları görüşmeleri aktararak: “Sevgili okuyucular, bildiğiniz ülkemiz bir yıla yaklaşan bir süre içinde önemli bir toplumsal süreci yaşadı. Bu süreç öylesine geçiştirilecek veya hafife alınacak bir eylemsel durum içermiyordu, tam aksine hırçın, nefret içeren ve düzeni alt üst edebilecek bir pratiksel vakayı içinde barındırmaktaydı. Bu sürecin adı 15 Temmuz darbe girişimiydi. Rabbimize binlerce defa şükürler olsun ki başarısız olan bu girişim bizi birbirimize daha çok kenetledi ve böylece zorlu ama cansiperane bir şekilde karşı koyduğumuz “bizden olmayan engelleri” aştık ve bugünlere geldik. Tabii ki her yerde yaşandığı gibi Muş ilinde de 15 Temmuz oldukça gergin ve heyecanlı olaylara sahne oldu. İlk geceden itibaren meydanlara inen halkımız Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısına kadar sokaklarda kaldılar ve devamında Sn. Cumhurbaşkanımızdan gelen ikinci çağrı ile sokaklardan çekildiler. Bu süreç oldukça son derece önemliydi, çünkü ülkemiz, geleceğimiz hatta Müslüman alemi tehdit altındaydı. Süreç içinde Muş ilinin çeşitli, ama önemli aktörleri ciddi sorumluluklar yüklendi. Bu sorumlulukları cemiyetlerden biri de Muş İlim Yayma Cemiyeti’ydi. İYC Muş şubesi 2. başkanı sayın Yusuf Kenan Atılgan hocamızın bu bağlamda kişisel tecrübeleri önem arz etmekteydi. Biz de sosyoloji bölümü son sınıf öğrencimiz Maksut Sarıhan ile 15 Temmuz sürecini çalışmaya karar verdik. Ve bu kararımızın karşılığını alabilmek için öncelikle Sn. Atılgan’dan randevu talep ettik. Hocamız görüşme talebimizi memnuniyetle kabul etti ve referandum öncesinde sorularımızı içtenlikle cevapladı. İşte, İYC Muş şubesi 2. başkanı Yusuf Kenan Atılgan’ın 15 Temmuz sürecinde yaşadıkları ve sürece dair değerlendirmeleri…
1. 15 Temmuz günü neredeydiniz?
“15 Temmuz günü 3 arkadaş ile birlikte bir cafe’de çay içtik. Eve dönüyorduk, son mihrakta evdeydim”.
2. Kalkışmayı ilk duyduğunuzda ne yaptınız?
“Arkadaşlarla beraber çay içtik. Evlerimize gitmek üzere çıktık. Muştaydık. Evlerimiz birbirine yakın mesafedeydi. Tam ayrılacağımız vakit o esnada bir arkadaşım beni aradı. Telefona cevap verdiğimde darbe teşebbüsü olduğunu söyledi. Ben o anki heyecanla o anki tepkimle istenmeyen bir ifade kullandım. Orda eve geçtik. Televizyonu açtık, televizyonda darbe teşebbüsü ile ilgili bir takım haberler vardı. Abdestimizi aldık ve meydana çıktık”.
3. TSK’nın kendi vatandaşlarına ateş edebileceğine hiç düşünmüş müydünüz?
“Hiç düşünmedim. Yani bu ülkenin geçmiş tarihini okuduğumuz kadarıyla anlamlandıra bildiğimiz kadarıyla darbelerle dolu bir serencamı var. Bu ülkenin zaman zaman asker, ordu, TSK’ları yönetime müdahale etme suretiyle ülkenin demokrasisine balta vurmuş. Demokrasinin ilerlemesi, demokrasinin gelişmesine olumsuz manada katkı sunmuştur. Fakat doğrusu TSK’nın vatandaşına silah sıkabileceğine hala inanmıyorum. O tarihlerde de çok yaygın bir şekilde kullanılan tabir var. “Üniformalı teröristler’’ Dolaysıyla üniformalı teröristlerini TSK’ya ait kabul etmiyordu”.
4. Sizce 15 Temmuz Kalkışması dış devletler desteklemiş mi?
“Bu ülkenin tarihi iyi irdelendiği zaman şunu çok açık net bir şekilde görebiliyoruz. Bir defa genel anlamda Hristiyanların genel hedefleri vardır. 1. Milenyumda Avrupa’yı Hristiyanlaştıra bilmek, 2. Milenyumda Afrika’yı Hristiyanlaştırabilmek, 3. Milenyumda Anadolu’yu Hristiyanlaştırabilmek gibi bir takım hedefleri vardı. Dolayısıyla bunların planlanmış, zamana yayılmış ve adım adım gerçekleştirmek istenen bir takım organizasyonlar olduğuna başından beri inanıyorum. Anadolu’nun Müslümanların hakimiyetinde olması Batıyı rahatsız eder. Çünkü bütün katı medeniyetlerin temeli beşiği Anadolu’dur. Türkiye’nin ilerlemesi kalkınması ve her anlamda gelişmesi insan haklarına verdiği değer, insan güvenine verdiği değer, barış adına bugüne kadar yapılan tüm faaliyetler, fedakarlıklar bir şeylerin yolumda gitmesi tabi ki Türkiye’nin dış düşmanlarını rahatsız etti ve kesinlikle dış odaklı olduğu, kesinlikle Avrupa Devletlerinin ajanlarının Türkiye’de çok ciddi faaliyetler yürütüldüğünü, Avrupalı vakıfların yıllardan beri Türkiye’de çalışmalar yaptığını, Türkiye’ye değer katarak bütün anlayışlara karşı olduğunu hep müşahede ettik. Bu kalkışmada da biliyoruz ki hemen çok değil aynı yıl içerisinde 6-7 Ekim olaylarında da yine biz Avrupa’nın işin içerisinde planlayıcı konumda olduğunu, yürütücü konumda olduğunu zaten gördük”.
5. Fethullah Gülen bu kalkışmanın neresindedir?
“Fethullah Gülen bu kalkışmanın tamda merkezindedir. Şunu ifade etmek gerekir ki geçmiş 90 Yıl içerisinde Müslüman halkın aleyhine olabilecek Müslüman halkı yıldırabilecek tüm yetkilerini denediler. Ve Anadolu’yu rahatsız etmek, Anadolu’nun başını kaldırmasını önlemek için bütün faaliyetlerini planlı şekilde yürüttüler. Fakat bugüne kadar hep başarısız oldular. Hep halk yeniden ayağa kalktı, bu halk hep aklıselim davrandı, düşünerek hareket etti. Evet zarar gördü ama kaybetmedi. Bugün itibariyle Türkiye’yi dini bir hareketle devirebilmenin projelendirilmesinin ile karşı karşıyayız. Fethullah Gülen anlayış olarak bu iş için son derece uygun bir insan tipiydi. Dolayısıyla hem dini anlamda hem de siyasi anlamda tamda istedikleri birini yetiştirmişler ya da bulmuşlardır. Dolayısıyla Fethullah Gülen bu kalkışmanın ortasındadır”.
6. Muş 15 Temmuz’da nasıl bir rol üstlenmiştir?
“Muş güzel Muş… Muşun yiğit, güzel insanları. Her kesimden insanlarıyla Muş 15 Temmuz günü sokaklardaydı. 16 Temmuz günü ikindiye kadar sokakları terk etmediler. Son derece duyarlılardı. Ellerinden gelen bütün çabayı sarf ettiler. Ve her kesimden insanların birbirini kucaklaması son derece manidardı. HDP’lisinin zafer işareti yaptığı yerde, MHP’lisinin bozkurt işareti yaparken, HUDA-PAR’lısının tevhit işaretini yaparken veya diğer kesimlerin aynı kare içerisinde kendileri sembolize eden işaretler görmek son derece manidardır. Bu halk şunu görmüştür. Yani kim olursa olsun devlete, vatana, varlığına, bekasına tehdit içeren herşeye beraber omuz omuza karşı koyacaktır. Bunu en güzel resmini verdiler. Bu manada Muş’a çok Müteşekkirim”.
Devamı Pazartesi…
