KARAÇELİK, “AVUKATLAR, HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜNÜN TEMSİLCİLERİDİRLER”
Muş Baro Başkanı Avukat Kadir Karaçelik, 2023-2024 adli yıl açılışıyla ilgili yaptığı açıklamada, avukatların hak arama özgürlüğünün temsilcileri olduğunu söyledi.
Muş Baro Başkanı Av. Kadir Karaçelik, 2023-2024 Adli Yıl açılışı münasebetiyle açıklama yaptı.
Adalet Sarayı önünde konuşan Av. Kadir Karaçelik, demokratik bir ulus ve yönetimin teminatının, sağlam ve güçlü hukuki sistemler olduğunu söyledi. Toplumları ayakta tutan en önemli şeyin adalet olgusu olduğunun altını çizen Başkan Kadir Karaçelik, “Adalet faaliyetini gerçekleştiren yargının bağımsız ve tarafsız olması sadece demokratik hukuk devletinin değil aynı zamanda adalete olan inancın da teminatıdır. Geride bıraktığımız yılın, adalet sisteminin sorunlu halinde bir şey eksiltmediğini üzülerek ifade edebiliriz. Bağlayıcı olan uluslararası mahkeme kararlarına uymamaya direnmekten tutun ifade ve örgütlenme hakkının ihlallerine kadar, vahim iddiaların soruşturulmamasından tutun hukuka aykırı keyfi soruşturmalara kadar, ifade özgürlüğünün ihlallerinden tutun sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ihlallerine kadar cezasızlık kültüründen tutun eşitsiz uygulamalara kadar somut yüzlerce örnek gösterilebilir. Bazı kuruluşlarda gelişen çocuk istismarı vakalarında etkin soruşturmalar yürütülmedi, kamuoyu aydınlatılamadı. Türkiye’de her hafta işlenen kadın cinayetleri ile aile içi şiddet vakaları artarak devam ediyor. İstanbul sözleşmesinden çekilme durumunun mağdurlarda yarattığı korunmasızlık hissi ile faillerde yarattığı cesaret duygusu artarak devam etmektedir. Cüretini politik aktörlerin söylemlerinden ve cezasızlık kültüründen alan nefret saldırıları örnekleri yine eksilmedi hayatımızdan. Muğla İkizköylülerin dört yıllık adalet mücadelesine karşın orman katliamından vazgeçilmediği gibi hayatımızı ve doğayı savunanlara TOMA’lar eşliğinde kuşatmalar gerçekleştirildi, kolluk tarafından şiddet uygulandı. Cezaevleri, hasta mahpuslar için yaşam hakkı konusunda sorun olmaya devam ediyor. ‘Cezaevinde yaşayamaz’ içerikli hastane ve üniversite raporları, Adli Tıp Kurumuna ve yargısal makamların değerlendirilmesine takılmaya devam ediyor” dedi.
“Örtülü af ontolojik bir tartışma başlatmıştır”
“İnfaz Hukukunda ‘örtülü af’ anlamına gelen düzenlemelerin mağduru yurttaş olan suç tipleri için uygulanırken mağduru devlet otoritesi olan suçlar için uygulanmaması eşitlik ilkesiyle çatıştığı gibi zarar gören yurttaşın duygusuna kıymet verilmediğinin ifadesidir” diyen Karaçelik sözlerini şöyle sürdürdü, “Ağır cezalarda gerçekleştirilen tahliyelerden sonra ülke sathında kişilere karşı suçlarda ciddi bir artış yaşanmış, bu tahliyelerin failler açısından bir motivasyon unsuruna dönüştüğü konusunda ciddi bir toplumsal algı ve tedirginlik söz konusu olmuştur. Haliyle bu ‘örtülü af’ düzenlemelerinin amaç ve sonuçları, ceza hukuku ile infaz sistemimiz açısından ontolojik bir tartışma başlatmıştır. Cezaevleri sağlıklı mahpuslar açısından ise bir umutsuzluk mekânına dönüştü. Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmeliğin idareye geniş takdir hakkı tanıyan hükümleri, İdare ve Gözlem Kurullarının keyfi değerlendirilmelerine konu olduğu için hukuk sınırlarını zorlayan değerlendirmeler hükümlülerin umut hakkı ile özgürlük hakkının ihlalini gündeme getiriyor.”
“Gözaltılar devam ediyor”
Gözaltıların her hafta devam ettiğini savunan Karaçelik şunları kadetti, “Barışçıl etkinliklerin önünü tıkayan keyfi idari yasaklar ve sanatsal etkinliklerin iptali, gazetecilerin tutuklanmaları, insanların pasif itaatsizlik eylemlerine ilişkin tahammülsüzlük; basın hürriyetini, ifade hürriyetini ve protesto hakkını ağır biçimde ihlal etmeye devam ediyor. Yıllar önce gerçekleştirilip herhangi bir soruşturmaya konu olmayan barışçıl ifade ve örgütlenme hakkı etkinlikleri ağır cezalara konu olmaya devam ediyor. Kayıplarının akıbetini sormak ve adalet talep etmekten başkaca hiçbir amacı olmayan Cumartesi Anneleri/İnsanlarının barışçıl etkinliği, dönemsel olarak sakıncalı görülüp yasaklı hale getiriliyor. Konu hakkında Anayasa Mahkemesinin ihlal kararlarına rağmen kayıp yakınları kötü muameleye varan uygulamalarla (ters kelepçe, araç içerisinde bekletilme, uzak mesafedeki sağlık birimlerine götürülme vb) her hafta gözaltına alınmaya devam ediyorlar. Yer, kişi ve zaman belirtmek suretiyle kamu kaynaklarında gerçekleştirilen yolsuzluk iddiaları yine soruşturulmadı. Halk iradesini hiçe sayan, seçme ve seçilme gibi temel hakları ihlal eden kayyum uygulamaları, demokrasi ve hukuka olan inancı örselemeye devam etmektedir. Milletvekili seçilen tutuklu insanların hukuki durumuyla ilgili istikrar kazanan Anayasa Mahkemesi içtihatları söz konusu iken Hatay Milletvekili Ş. Can Atalay’ın tutukluluğunun devam etmesi, seçme/seçilme hakkı ile yasama bağışıklığını düzenleyen Anayasal hükümler üzerinde ağır ihlallere sebep olmaktadır.”
“Avukatlar, hak arama özgürlüğünün temsilcileridirler”
Yargının kurucu unsuru olan savunmanın kısıtlanmalara maruz kalmasının adalet faaliyetine zarar verdiğini dile getiren Karaçelik sözlerini şöyle sürdürdü, “Avukatların mesleki faaliyetlerinin kriminalize edilmeye çalışılması, yasal teminatlarının kullandırılmaması, aldıkları davayla özdeşleştirmeye yönelik bakış açısı, mesleki faaliyetlerinde saldırıya uğramaları, bu saldırılar karşısında uygulanan cezasızlık politikaları sadece avukatlara değil aynı zamanda adalet faaliyetine yönelmiş birer tehdittir. Barolar olarak; hepimizin ortak arzusu olan daha nitelikli avukatlık pratiği için sınırsız avukat arzına ilişkin önlemlerin alınmasını beklerken hukuk fakülteleri için uygulanan sınav yüzdelik diliminin daraltılmaması, fakülte kontenjanlarının düşürülmemesi, yeni iş sahalarının açılması konusundaki taleplerimizin karşılanmaması mesleğimizin geleceğinin umursanmadığını düşündürmektedir. Bu yaklaşım ile kronikleşen sorunlar birlikte değerlendirildiğinde kaygımız ve düşüncemiz konusunda haksız olmadığımız anlaşılacaktır. Avukatların gelir kaynaklarının sürekli sınırlanmaya çalışılması, hukukçu olmayan meslek gruplarıyla avukata ait iş alanlarının paylaşılmaya çalışılması, ağır vergi-prim ödemeleri ve angarya sayılacak CMK ödemeleri karşısında genç avukatların umutlu olması için bir sebep bulunmamaktadır. Son üç yıldır şiddetli bir şekilde devam eden ağır enflasyonist yapı karşısında; avukat alacak kalemlerinin reel enflasyon verilerinin altında güncellenmesi, avukatların sürekli olarak enflasyona ezdirilmesi neticesini doğurmuş ve avukatlar açısından derin ekonomik bir bunalım süreci gelişmiştir. Gelişen bu derin ekonomik bunalım neticesinde 2021-2023 yılları arasında onlarca avukat ve stajyer avukat intiharları yaşanmıştır. Avukatlık asgari ücreti tarifesi ile CMK asgari ücret tarifesinde rasyonel iyileştirmelerin yapılmasını her fırsatta talep etmekle sürecin takipçisi olduğumuzu bir kez daha kamuoyuna duyuruyoruz. Meslektaşlarımız açısından umutsuzluk girdabının her gün biraz daha derinleştiğinin farkındayız. Her fırsat ve ortamda taleplerimizi ifade ettiğimiz gibi bedeli ne olursa olsun haklı talepler için bütün demokratik eylem ve hakkımızı kullanmakta bir an tereddüt etmeyeceğimizin de bilinmesini istiyoruz. Avukatların, adalet faaliyetinin bir bileşeni oldukları unutulmamalıdır. Avukatlar, hak arama özgürlüğünün temsilcileridirler. Savunmaya tarihsel birikim ve bilgi ışığında bakılmalıdır.
Adalet Sarayı’nın taşınması
Adalet Sarayı’nın taşınması tartışmalarına dikkat çeken Karaçelik şöyle konuştu, “Son olarak 6 Şubat depreminden sonra Muş Valiliği yerleşkesinde bulunan Muş Adliyesinin depreme dayanaksız olduğu anlaşılmış, yapımına başlanmayan yeni adliyenin teslimine kadar yeni bir binanın geçici olarak tahsis edilmesi sürecine girilmiştir. İlimizde yeter düzeyde alternatif bulunamadığı için adliyenin, Karasu nehrinin yakınında yapımı devam eden bir okul inşaatına taşınacağı bilgisi iletilmiştir. Söz konusu düşünülen binanın fiziki yeterliliğinin ve bulunduğu lokasyonun adliye hizmetini vermeye uygun olmadığını, sadece adliye çalışanlarının değil adalete erişim sağlamaya çalışan vatandaşlarımız açısından ciddi zorlukların (söz konusu bölgede kış aylarında yoğun sisin oluşması, mesafenin uzaklığı vb) yaşanacağını öngördüğümüzden görüşmelerde ifade ettiğimiz gibi söz konusu yerin iptali ile daha uygun bir bölgede elverişli bir mekanın adliyeye tahsis edilmesi çağrısında bulunuyoruz. Bu itibarla, kadınların ve çocukların güven içerisinde özgürce yaşadığı, doğanın etkin bir şekilde korunduğu, tam anlamıyla ifade hürriyetine hukuki korumanın sağlandığı, örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırıldığı, farklı kimlik ve kültürlere tahammül edildiği, insan ve diğer tüm canlıların haklarına saygı duyulduğu, evrensel hukuk ilkelerine bağlı demokratik hukuk devleti özlemiyle yeni adli yılın tüm topluma demokrasi, adalet ve özgürlük getirmesini diliyoruz.”