“MUŞ’A İLİŞKİN BİR VİZYON ORTAYA KOYDUK”
2024-2025 Akademik Yıl açılış töreninde konuşan MAUN Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alican, “Topraklarının yüzde 43’nün meraların oluşturduğu Muş’ta tarım ve hayvancılık ile ayağa kalkacağını, organik tarım ile yüksek refah seviyesine ulaşacağını biliyoruz”
Muş Alparslan Üniversitesi (MAUN) Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alican, akademik yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada, Muş Alparslan Üniversitesi’nde yapılan çalışmalarla, Muş’a ilişkin bir vizyon ortaya koyduklarını söyledi.
Üniversite kampüsündeki 1071 Malazgirt Kongre Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen 2024-2025 akademik yıl açılış töreninde konuşan MAUN Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alican, Siyonist İsrail rejimi tarafından Filistin ve Lübnan’da gerçekleştirilen soykırıma değindi. İsrail’e tepki gösteren Rektör Mustafa Alican, “Sözlerime bir yıldan daha uzun bir süredir önce Filistin’de daha sonra ise Lübnan’da bütün dini, siyasi, ahlaki ve insani ilkeleri ayaklar altına alarak insanlık onurunu yok etmeye çalışan katil devlet İsrail’i ve bu katil devletin tasmasını elinde tutan küresel düzenin sapık ruhlu mimarlarını lanetleyerek başlamak istiyorum” dedi.
“Yerkürenin kalbi Ortadoğu’dur, Ortadoğu’nun kalbi Türkiye’dir”
Ortadoğu’nun önemine dikkat çeken Rektör Alican sözlerini şöyle sürdürdü, “Türkiye’nin ayağa kalktığı ve kalkacağı tarihsel momentte, yalnızca Ortadoğu’nun değil, bütün dünyanın daha güvenli ve daha insancıl bir yer olacağına ilişkin mutlak inancımı burada bir kez daha dillendirmek, Muş Alparslan Üniversitesi’nin bu mutlak inancı inşa etme bilincini temel motivasyon bildiğini vurgulamak istiyorum. Hepimiz biliyoruz ki, yerkürenin kalbi Ortadoğu’dur. İnsanlığa ebedi kurtuluş sınan bütün semavi dinlet bu coğrafyadan çıkmış, bütün büyük peygamberler bu topraklarda zuhur etmiştir. Tarih boyunca yeryüzünde hakim olmak isteyen güçler gözlerini bu topraklara dikmiş, en kanlı savaşlar bu topraklarda yaşanmıştır. İnsanlığa bahar muştulayan bütün güzel çiçekler de yine bu coğrafyada açmıştır. Ortadoğu’nun kalbi Türkiye’dir, Anadolu’dur. Tarih boyunca Anadolu güçlü, istikrarlı ve caydırıcı olduğu sürece Ortadoğu’da barış, kardeşlik ve insancılık hakim olmuştur.”
“Anadolu’nun kalbi Muş’tur”
Anadolu’nun kalbinin Muş olduğunu dile getiren Alican, “1071 yılında Sultan Alparslan bu topraklarda Türkiye’nin ilk bereketli tohumlarını ekmiş, bu tohum asırlar içinde Anadolu’muzu mukaddes ve güvenli bir vatan haline getirmiştir. Muş’tan ve Malazgirt’ten Anadolu’nun kılcal damarlarına pompalanan kan, milletimize hayatiyet kazandırmıştır. Muş denilince, uzun yıllar boyunca herkesin aklına terör olayları, uzun ve sert kış mevsimleri ve kimsenin gitmek, kalmak istemediği uzak bir taşra kasabası geliyordu. Muş, doğusunda Ağrı ve Bitlis, kuzeyinde Erzurum, batısında Bingöl, güneyinde Diyarbakır ve Batman’ın bulunduğu bir şehirdir. Van’a 217, Elazığ’a 250 kilometre mesafededir. Bu haliyle tastamam Doğu Anadolu’nun merkezinde ve kalbinde yer almaktadır. Kelimenin tam anlamıyla stratejik bir konumdadır. Şehrin periferisinde gün içerisinde birkaç kez gidilip geri dönülebilecek kadar yakınında 7 milyonun üzerinde insan yaşamaktadır. Bunun anlamı şudur: hepimizin muzdarip olduğu Doğru Anadolu’nun geri kalmışlığı sorununa, tam olarak bu şehirde kuracağınız bir denklemle orta vadede gerçek bir çözüm üretebiliriz” diye konuştu.
“Kendimizi hafife almıyoruz”
Üniversiteyi bu hikayenin merkezinde gördüklerini vurgulayan Rektör Mustafa Alican şöyle konuştu, “Biz Muş Alparslan Üniversitesi olarak, bütün faaliyet ve hedeflerimizi bu bilinç ve misyonla yürütüyoruz. Kendimizi, üniversitemizi, şehrimizi ve bölgemizi gelecek hikayemizin merkezinde görüyoruz. Kendimizi hafife almıyor, varoluşumuzu bu büyük anlatının en muhkem parçası olarak görüyoruz. Muş Alparslan Üniversitesi’nin kuruluşuyla birlikte bu şehrin tarihi konumu ve pozisyonu değişti ve değişmeye devam ediyor. 15 binin üzerinde öğrencisi, bin 100’ün üzerinde personeli ile yaklaşık 20 bin kişilik bir nüfusu domine eden Muş Alparslan Üniversitesi, kuruluşundan bugüne dek, sadece 17 yılda Muş’un nüfusunun yüzde 60 civarında arttırdı. Şehrin ekonomisini canlandırdı, kültür hayatına hareket kazandırdı.”
“Muş’a ilişkin bir vizyon ortaya koyduk”
Muş Alparslan Üniversitesi’nde yapılan çalışmalarla, Muş’a ilişkin bir vizyon ortaya koyduklarının altını çizen Alican şunları kaydetti, “Bugün ne yapacağımızı biliyoruz. Topraklarının yüzde 43’nün meraların oluşturduğu Muş’ta tarım ve hayvancılık ile ayağa kalkacağını, organik tarım ile yüksek refah seviyesine ulaşacağını biliyoruz. Muş Ovası’nın sulama projesinin tamamen hayata geçeceği bir, tıpkı GAP’ın Güneydoğu Anadolu’yu ihya etmesi gibi, Muş’un ve bölgenin ihya edileceğini biliyoruz. Doğu Anadolu şehirlerinin Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa seviyelerine ulaşacağını biliyoruz. Sanayileşme anlamında en gerilerde bulunan şehrimizin, son yıllarda giderek ivme kazanan tekstil başta olmak üzere, özellikle ara sanayi ürünlerinin üretilmesinde önemli bir potansiyeli var. Biraz önce bahsettiğim coğrafi konumundan dolayı, yani ulaşılabilir, erişilebilir konumundan dolayı 7 milyon insanın yaşadığı bir alana hızlı bir lojistik sunacağını biliyoruz.”
“Muş’un ve bölgenin sanayisini üst sıralara taşıyabileceğini biliyoruz”
“Bugün Anadolu’nun batısından sipariş verilen birçok ürünün Muş’ta üretilebileceğini ve saatler içerisinde Doğu Anadolu’nun herhangi bir köşesine ulaştırılabileceğini biliyoruz” diyen Alican şu ifadeleri kullandı, “Özellikle tarım ve hayvancılık ile ilişkili sanayi dallarının Muş’un ve bölgenin sanayisini üst sıralara taşıyabileceğini biliyoruz. Küresel ölçekte 150 milyar dolara ulaşan organik gıda arzının, sağlıklı et ve süt ürünlerinin, nitelikli gıdanın merkezi olabileceğimizi biliyoruz. İki koşullarından dolayı tertemiz kalan, kimyasal ilaç ve tohumlarla kirlenmeye ovalarımızın, yeni Türkiye’nin sağlıklı geleceğinin inşasında güçlü bir rol oynayacağını biliyoruz. Başta Malazgirt olmak üzere, Van Gölü havzasında keşfedilmeyi bekleyen büyük tarihi mirasa ilave olarak kış turizmi potansiyeli ile bölgemizin devasa bir turizm potansiyeline sahip olduğumuzu biliyoruz. Tarihi Malazgirt şehri ile Ahlat, Adilcevaz, Bitlis, Erciş, Bulanık, Varto ve muş gibi tarihin nazlı gelinlerini ziyarete gelmiş turistlerin Süphan Dağı’nın ve Nemrut eteklerindeki 5 yıldızlı otellerin balkonlarında kahvelerini içerken bir dahaki sefere burada daha uzun kalma planları yapacakları günü aklımda canlandırabiliyorum.”
“Belki bazılarınızın çok uzak gördüğü bu hikayenin tam da merkezinde yer alıyoruz”
Muş Alparslan Üniversitesi’nin, bazılarınızın çok uzak gördüğü bu hikayenin tam da merkezinde yer aldığını söyleyen Alican, “Kendisini bu merkezde gördüğü için de çalışmalarını bu perspektif doğrultusunda yürütüyor. Misyonumuzu deruhte edecek, hedeflerimizi benimseyecek gençler yetiştirmeye çalışıyoruz. Bunun için de üniversitemizi yalnızca yaşanabilir değil, bırakılıp gidilmesi zinhar gitmek isteyene pişmanlık verecek bir yaşam alanı haline getirmeye çalışıyoruz. Bu anlamda son yılda üniversitemizde kafeteryalar, yemek yeme alanları, vakit geçirebilecek güzel sosyal alanlar açtık ve oluşturduk. Kültür, sanat ve edebiyatın, düşüncenin lezzetinin yaşanacağı programlar tertip ettik. Konserler, tiyatro gösterileri, seminerler, konferanslar, film gösterimleri, turnuvalar ve daha birçok şey. Öğrencilerimiz artık kampusumuzda günün geç saatlerine kadar nitelikli vakit geçirebiliyorlar. İkinci olarak, tarih ve kültür mirasımızı ihya için çalışıyoruz. Bunun için yaptığımız program ve yayınlar bir yana, 5 yıldır Malazgirt’in altını üstüne getirdik. Malazgirt’in ve Muş’un adını bütün dünyaya duyurduk ve duyurmaya devam ediyoruz. Artık yurtdışından birçok önemli bilim adamını burada ağırlıyor ve kendileriyle ortak programlar yapıyoruz. üniversitemiz artık kazı ve yüzey araştırma çalışmaları yapan bir yer haline geldi. Son bir yılda burada Türkiye’nin üçüncü Antik DNA laboratuvarını ve antropoloji laboratuvarını kurduk, buraya nitelikli elemanlar aldık” diye konuştu.