OLÇUM, “GENEL KURULLARIMIZ 30 EKİM’E KADAR DA DEVAM EDECEK”

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, Eğitim-Bir-Sen Muş 2 nolu Şubenin Genel Kuruluna katıldı.

GÜNCEL 16.10.2022 20:13:00
OLÇUM, “GENEL KURULLARIMIZ 30 EKİM’E KADAR DA DEVAM EDECEK”

OLÇUM, “GENEL KURULLARIMIZ 30 EKİM’E KADAR DA DEVAM EDECEK”

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, Eğitim-Bir-Sen Muş 2 nolu Şubenin Genel Kuruluna katıldı.

 

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, Muş 2 Nolu Şubenin 2. Olağan Genel Kuruluna katılmak üzere Muş’a geldi. Sendika binasında yapılan genel kurulda bir konuşma yapan Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum birlik ve beraberlik mesajı vererek şunları söyledi: “Türkiye genelinde üniversitelerle birlikte 140 tane şubemizde bir genel kurul sürecine girdik. 15 Ekim itibariyle başladık. 30 Ekim’e kadar da devam edecek. Eğitim-Bir-Sen bu milletin geleceğiyle idealleri olan bu konuda çok sözü, gücü ve birikimi olan Türkiye genelinde Eğitim-Bir-Sen özelinde 450 bin Memur-Sen genlinde 1 milyon 100 bini aşan ve bu sayısıyla da sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın en büyük eğitim sendikası konumuna gelen Türkiye’nin yegane sivil toplum kuruluşudur.

Eğitim-Bir-Sen olarak kurulduğumuz günden bu güne kadar kendimize dünyevi tabular üretmedik. Bütün dünyevi tabuları kırarak ve yarına dair yeni şeyler söyleyerek ve üreterek kültür ve medeniyetimizi referans alarak bu mücadeleyi sürdürdük ve sürdürmeye de devam edeceğiz. Eğitim-Bir-Sen olarak sendikacılığımızı sadece 4688 sayılı yasanın mevzuatına hapsetmedik. Bir taraftan 4688 sayılı yasanın bize yüklediği ekonomik ve sosyal özlük haklarımızın korunması ve geliştirilmesi adına bu mücadeleyi yetkili olmadığımız dönemde de yetkiyi aldığımız günden bu güne kadar hamdolsun ki hakkıyla yerine getiriyoruz. Bütün bunların toplamında bu mücadelemizi de hiçbir zaman 4688’in mevzuatına hapsetmedik. Bir taraftan bu mevzuatın bize yüklediği kamu çalışanlarının beklentilerini karşılama boyutuyla mücadelemizi sürdürdük. Bir taraftan da özgürlük mücadelemizi meşalesine de her zaman taşımaya gayret ettik.”

Olçum, konuşmasında 15 Temmuz Darbe girişimine değinerek; “Türkiye’nin darbeler ülkesi olduğu cümlesini çok duyardık. Ben 15 Temmuz hain darbe girişimize kadar çıktığım kürsülerde artık bu ülkenin darbeler ülkesinden çıktığını, darbelerin tarihin çöp sepetindeki yer aldığını ifade ederdim. Ama 15 Temmuz hain darbe girişimi bana bu cümlemi tekrar gözden geçirmem gerektiğini hatırlattı. Dışardaki emperyal baronların içerdeki uşaklarıyla hala bugünün dünyasında Türkiye’nin kodları ile oynandığını 15 Temmuz hain darbe girişimleriyle bir kez daha gösterdiler. O zaman bir şeyleri yeniden okumak ve yorumlamak gerekiyor. Şu yakın kısa tarihimize de bakıyorum, her 10 yılda bir iradesine ipotek koyulan bir ülkede yaşıyoruz. 20 yıllık tarihe baktığımızda 2-3 seneye indirmişler, son zamanlara baktığımız zamanda da neredeyse 6 ayda bir acaba bu milleti nasıl örseleriz, nasıl karıştırırız ve Türkiye’yi nasıl yıpratırız derdinde olan emperyal baronların neler yapamaya çalıştıkları hep birlikte görüyoruz. 100 yıllık yakın tarihte emperyal baronların bizim bin yıllık medeniyet geçmişimizi imha etmeye çalıştığından bahsediyorum.”

Olçum, Yetkili sendika olduktan sonra diğer sendikaların sokağa çıktığını belirterek; “Türkiye genelinde 18 bin üye sayısına ulaşamasaydık Eğitim-Bir-Sen’in tabelalarının söküleceği bir dönemi yaşadık. Sene 2001’de bu ülkede bir 4688 sayılı yasa çıkarıldı. Her şeye rağmen bir üye olmanın kanunda yerini bulduğu bu yasa. Toplu görüşme karabetiyle çıkarılmış bir yasadan bahsediyorum. 2001 yılından 2010 yılına kadar bu ülkede yetki sendika sağımızdaki ve solumuzdakilerdi. Bu hükümetin 20 yıllık hikayesi var. İlk 10 yılında bütün kamu çalışanlarını ve eğitim çalışanlarını temsil ettin. Bu kadar yılda ne istediniz ve ne aldınız diye soruyorum. 2010 yılında bu ülkede bir referandum yapıldı. Biz kurulduğumuz günden bu güne kadar toplu sözleşmeyi grev hakkını savunduğumuz için sadece Memur-Sen’e bağlı sendikalar toplu sözleşmeye ve toplumsal sözleşmeye de evet diyen tek sendikaydık. Toplu sözleşme yasası çıkmayınca ilk defa 2010 yılında yetkiyi almamıza rağmen masaya oturmayarak ya yasa ya masa diyerek üyelerimizin iradesini ipotek altına aldırmayan bir sendika olarak tarihe geçtik. 2012 yılında yasa çıktı ama ek ödeme olmadığı için iş bırakarak tarihe geçen bir sendikanın başkan ve üyeleriyiz. 2010 yılında yetki Memur-Sen’e ve bağlı sendikalara geçemeye başladıktan sonra hırçın gibi görünen sendikalar sokağa çıkmaya başladılar. Kaldırım taşını söküp esnafın camını kırmaya başladılar.”

Olçum konuşmasının devamında; “Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen ailesi olarak derdi davası olan insanlar olarak şehrin yosun tutmuş taraflarındaki insanlara köprü olmak gibi bir misyonumuz var. Hayata tasarruf edilemez, ya bir dava uğruna sarf edilir yada arzu ve hevalar uğruna israf edilir. Bizler aynı devasa gözdenin gölgesinde kenetlenmiş elleriz. Bizler yeryüzünün ve insanlığın iyiliği iş gören elleriyiz. Bizler Necip Fazıl’ın çilesini kuşanmış, Nuri Pakdil’in klas duruşunu sendikacılığa uyarlamış, Sezai Karakoç’un diriliş Muştusunu gençliğe bir miras olarak aktarmak kaygısıyla yoğrulmuş, İsmet Özel’i bir Yusuf masalında gömleği arkadan yırtılmış aynı düşünce ikliminin mütefekkiri 7 güzel adamdan Kudüs şairi Mehmet Akif İnan ırmağının da bu günlere yansıyan çoğaltılarıyız. Bizler geçmişi kuşanıp geleceği kuşatacak olan öncü kuşaklarız. Kurulduğumuz günden bu güne kadar sağına ve soluna bakmadan o yiğitlerimizin kahramanlıklarıyla bu günlere geldik. Ben solo olmanın zahmetinden koro olmanın rahmetine niyetlenerek bu soylu mücadelemizde yol açan siz değerli dostlarıma yürekten teşekkür ediyorum. Şahsım genel merkezimi ve divan heyeti adına Muş 2 Nolu Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulunun öncelikle üniversitemize, tüm eğitim çalışanlarına, üyelerimize, şehrimize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum” şeklinde konuştu.