Bedrettin KELEŞTEMUR

Tarih: 23.07.2024 20:37

24 TEMMUZ LOZAN VE BASIN

Facebook Twitter Linked-in

24 TEMMUZ LOZAN VE BASIN

Bedrettin KELEŞTİMUR

Birçok yazılarımızı tekrar ve tekrar yazıyoruz. 

Temmuz sıcağında bile içimizde nasıl rüzgârlar estiğinin farkındayız.

Isra Suresi 84.ncü ayet üzerinde düşünelim;

“De ki: “Herkes kendi mizaç ve karakterine göre iş yapar.” 

Rabbiniz kimin doğru bir yol tuttuğunun çok iyi bilmektedir.”

Her insanın yeteneği farklıdır, psikolojik ve fizyolojik yapısı farklıdır.

Huyu/ tabiatı, olaylara karşı tepkileri farklıdır.

Önemli olan nedir, ‘sağlıklı düşünmektir’

24 Temmuz 1908 tarihi; “11. Meşrutiyetin ilanı!”

Bu tarih, “Basında sansürün kaldırıldığı…” tarihtir.

25 Temmuz 1950 tarihinde, Demokrat Parti Dönemi…

Gazeteciler Cemiyeti, sansürün kaldırılışını,  ‘Basın Bayramı’ ilan edecektir.

25 Temmuz 1931 Tarihinde; Cumhuriyet Döneminin İlk Basın Yasası; “Matbuat Kanunu” kabul edilecektir. 24 Temmuz 1960 Tarihinde, “Basın Ahlak Yasası!” imzalanacaktır.

Kalem, fikri hür vicdanların sesidir. 

Zıtlar içinde, ‘ahenk ifadesi’ 

İnsanla anılır, hürriyet bahçesi

“Devlet Olmaya… Millet Olmaya…”

Şu topluma, ‘erdemli insanı hazırlayan irfan ocakları…’ olarak basınımızı düşünelim.

Ülkemde, ‘sağduyunun hâkim olmasını…’ arzu ederim.

24 Temmuz 1923 Tarihi, 

Bu tarihte, Türkiye’nin sınırlarının çizildiği, “Lozan Antlaşması!”  imzalanacaktır.

Misak-ı Milli haritası içerisinde yer alan; “Musul ve Kerkük…” 

Lozan Antlaşması ile ‘sınırlarımız dışında…’ kalacaktır!

Lozan’da, “Sevr paçavrası yırtılacaktır!”

Bu milletin, “Bağımsızlığı ve Hür İradesi!” bütün oyunları bozacaktır!

Lozan Barış Antlaşması ile ilgili kaleme aldığımız şiirlerde şöyle diyoruz; 

LOZAN’DA…

“Lozan’da, Sevr’in duvarları yıkılır

Asrın, asırların kıvılcımı yakılır

Korkma! Âlem-i İslâm üzerine;

Azmin, hür iradenin mührü atılır!

O mühür; gazi ve şehitlerin mührü!

O mühür; Bilge Kaan’dan Atatürk’e;

Binlerce yılın, DEVLET—İ EBED MÜHRÜ”

Özellikle de, gelişigüzel konuşanlara da sözümüz şudur; 

Laf ile peynir gemisi yürümez…”

Oku, “Yahu” şehit teni çürümez

“Zaferi hezimet!” diye yorma sakın!

Anlat ecdadın; ‘gözyaşı kurumaz’

Arkadaş, ‘yalan üzre tarih yazılmaz’

Kendi tarihimize, kültürümüze, değerlerimize bilumum değerlerimize karşı, “dürüst ve de samimi olacağız!” 

Lozan’da, “Misak-ı Milli sınırlarına belki ulaşamadık ama milli mücadelenin verdiği hak ve hukuklarımızı insanlık önünde, milletler ailesi önünde kazanmasını bildik!

20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, “bu milletin kendi hak ve hukukunu korumadaki maharetinin çok önemli bir tarihi delilidir. 

Bu millet haklarını bilir. Onların nasıl korunacağını da, ‘tarih yaparak ifade eder…’

En son, “Dağlık Karabağ Zaferi…” bunun tarihi bir işaretidir.

24 Temmuz 1959 Tarihinde, Irak’ın Kerkük Şehrinde; 1000 kadar Türkmen’in katledildiği açıklanır!

25 Temmuz 1959 Tarihinde, Türkiye, Kerkük Türkmenleri için Irak’tan teminat isteyecektir.

Bir şiirimizde, Kerküklü kardeşlerimiz için şöyle sesleniriz;

“Fırat akar, kandiller yakar

Kerkük, Harput’a derdin döker

Sesim içlidir, Hoyrattır;

Kerkük sevdası, kurşun döker!”

Bu milletin her halükarda, ‘kırmızıçizgileri…’ vardır. 

O çizgiler hiçbir zaman yok sayılamaz. 

Bir bütün olarak, ‘gönül coğrafyamız…’ milletin vicdanında sınırlarıyla birlikte şekillenmiştir. 

26 Temmuz 1951 Tarihinde; Türkiye’deki ilk petrol Raman Dağı yöresinde bulunacaktır.

Şunu öncelikle ifade edelim; 11. Abdülhamid’in “Petrol Haritası üzerinde çalışılmalıdır!”

Bu çalışma, bu ülkenin ‘milli refleksi olmalıdır’

O harita üzerinde “petrol rezervi tespit edilen 65 nokta!”

Kendi sınırlarımız içerisinde “yeraltı kaynaklarımızı harekete geçirmeliyiz!”

Türkiye, yer altı kaynaklarıyla birlikte zengin bir ülke…

İsmi geçen o kaynaklar, bu ülke insanının, ‘refah seviyesini de katlayarak yükseltir.’

İşte, Abdülhamid’in petrol rezervi tespit edilen 65 nokta;

“Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Dağı, Sinan, Batman Çayı, Dicle, Midyat, Bedran, Bitlis Suyu, Tulan, Siirt, Botan Çayı, Habur, Fındık, Cizre, Dehuk, Zaho, Habur Çayı, Hakkâri, Ahmediye, Bisan, 

Alkuş, Akra, Büyük Zap, Revanduz, Musul, Karakuş, Nemrut, Küçük Zap, Erbil, Köysancak, Altınköprü, Şargat, Hamrin Dağı, Kerkük, Taşhurmatı, Tavuk, Karadağ, Süleymaniye, Aksu, Tuzhurmatı, 

Kefri (Salahiye), Deli Abbas, Tikrit, Samarra, Haso Çayı, Narbin, Diyale Suyu, Ramadi, Felluce, Mendeli, Bakuba, Kazımiye, Bağdat, Museyyeb, Hılle, Kerbela, Hit, Fırat, Anah, El-Kadim, Ebu Kemal, Meyadin”

Tarih bizlere geleceğin nasıl aydınlık olacağını da haber veriyor. 

Lozan Barış Antlaşmasından, 13 Ekim 1923 tarihinde, “Ankara’nın Türkiye Devletinin Başkenti Oluşu!” 

Ankara’nın Başkent Oluşunu, Müştak Baba (1759- 1832) bir asır öncesinden haber verecektir. 

“Bir ulu makam, Hacı Bayram Veli

Bozkır Anadolu’nun Hak Ereni

Fethi Mübin müjdesi veren Veli

O velinin manevi huzurunda;

Müştak Baba ismiyle Hak Yâreni!

Muştular Ankara’yı, Başkent Oluşu!

Ebcet hesabıyla düşer cihana!”

Anadolu farklıdır… Onun, manevi koruyucu bir zırhı olduğuna inanırım!

Tarih, tecelli ediyor. 21.asır, inşallah bu milletin asrı olacaktır.

Bir ve beraber olma şuurunda; daha vakarlı, daha duyarlı bir bakışa ihtiyacımız olduğunu söylemek isterim.

Selam ve Muhabbetle…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —