ADİL YÜZLER
Bedrettin KELEŞTİMUR
Sizleri bilemem ama ben şahsen, ‘adalet…’ ismine vurgunum. Ecdat, “devlet olmayan yerde sürgünüm!” der. Adaletin dışında, her çağrıya ‘dargın olduğumu…’ ifade etmeliyim. Lâl değilim efendiler, sükûtum ne der, ‘adaletsiz ortamda yorgunum…’ Bütün direncimi yitirmişim!
“Adalet, mülkün temeli!”
Kanaatim, “Yere düşen ha bayrak, ha adalet!” Adil yüzlü bey, ey soylu adalet; Kur’an, “mizan adaletle ayakta!” sözüyle hayata tutunuruz… Bir ülkede, ‘zihni sefalet…’ varsa, ‘içlenerek, hüzünlenerek eyvah!’ derim.
İnsanıma seslenmek isterim, “hayata yürekten dokun, kanayan yaraya aman değmesin okun!”
Merhamet, serin esen rüzgâr gibidir. Ne olur, ‘gönül dalını incitmeden dokun’ Şefkat dolu gözlerle nazar et, ‘adalet nefesiyle yüreğe dokun’ Bütün bunlar, hayatı güzelleştirir… Erdemli insanların yetişmesine de vesile olur.
Maide Suresi 8.nci ayette gönüller irşad oluyor; “Ey mü’minler! Allah için hakkı ayakta tutan hâkimler ve adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe götürmesin. Adâlet yapın ki, o takvaya en çok yakın olandır. Allah’dan korkun. Çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır!”
Bütün renklerde, çizgilerde, motiflerde ahengin bilumum moral değerlerinde, ‘adalet…’ sizlere iç huzuru, gönül rahatlığı verir.
Şimdi sorarım sizlere, ‘Adalet…’ sesine, ondaki ahenge, ‘kalbin ritmindeki her bir nefese’ titrer mi vicdanlarınız? O kutlu nefesler, ‘hakikate uyan ey gönül’ der! Aman ha, kaptırma kendini, ‘mağrur hevese…’ Hevesler, hele bir nefsin sultasına bir girsin de gör vahameti!
Adalet, üç hece yedi harften mi ibaret! Ondaki mana elbisesi öyle güçlü/ veya koruyucu zırh ki…
O mana elbisesini tefekkür ederek, dinlesin yedi iklim mizanı! Efendiler, gönül ancak adalete kutlu zarftır. Bu bağlamda, “aklı kendisine yar olmayanlar, başkalarına nasıl yâr olsun ki? Kendi gönlünce huzur bulmayanlar, başkalarına nasıl huzur versin ki?”
Adalet, ‘hakça bölüşmek, üleşmektir’ Asla, bir düşen için gülüşmek hiç değildir. Söyledik, son nefesimize kadar da üşenmeden söyleyeceğiz, Adalet, ‘insanlığın giydiği zırhtır’ İnsan varlığında, hakka vasıl olmayı sürekli olarak murat eder.
Günümüze bakıyoruz! Türk töresinde işlenmeyen bir suçu/ veya suçları, şimdi nasıl işlerler? Yuva yıkmaya uzanan namahrem eli, ‘kesmeyen adalete…’ şaşarım!
Bileceğiz ki, Adalet; ‘hak, hukuk, ahlakla yürür’ Doğruluk, adalet terazisinin kuyumcu feraseti taşıyan ibresindedir. O ibreler, arifane bir yürekle vicdanı taşır! Kibirden, öfkeden, hasetten kaçarak, ‘tevazu eleğinden geçerek…’ yüreklere dökülür. Öyle bir tartı ki, ‘şefkate, merhamete yürür’
İnsafla, saflara güç verir, mazlumu yüreklendirir.
Sözümüz biraz ağır gelecek ama tarihi bir realitedir, “adaleti başında tutmayan millet alçalır!”
Gözlerin kör, kulakların sağır, dillerin sessiz/ veya lâl olduğunu bir an düşününüz, ‘çaresizlik insanı zelil ve rüsva durumuna düşürebilir…’
Hakiki imanın feyzindeki bir insan emin olunuz ki, ‘kâinata meydan okuyabilir’ İman, ihlasla birlikte, yüksek bir ilimle birlikte, yüksek bir adaletle birlikte, ‘insana huzur ve moral veren manevi bir zırh olmanın yanında, kuvvettir…’ Arifane, kulluk fethindeki insana ne mutlu…
Ey hakikati kendisine yol edinen dost, ‘alnın açık, başın dik olmalı, bütün ömrün Hakk’a eğik, tevazu içinde görün’ Bizlerin yegâne elbisesi, ‘güzel ahlak…’
Âdem’in andı, Bezm-i Eleste’dir. Doğru yol, hak yolcusu, halastadır. Âdemin nefesi, aynaya düşmüş; Ah, günahlarımızla aynalar yastadır…
Hz. Mevlana, “Adalet her şeyi layık olduğu yere koymaktır. Ayakkabı ayağın, külah başın!”
Ayakları baş etmeye kalkarsanız, adaleti yerle bir etmiş olursunuz.
Hz. Ömer’in lakabı, “Faruk”tur. Faruk, “Hak ile batılı birbirinden ayıran” anlamına da gelmektedir.
Yunus Suresi 47.nci ayette şöyle buyrulur; “Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onlara peygamberleri geldiğinde aralarında adaletle hükmedilir ve onlara hiçbir haksızlık yapılmaz.”
Haksızlık, nefislerden doğar, heveslerden doğar ve keza ‘adaletsizlikten doğar’ Güneş bile her sabah, adaletle doğar, adaletle gün boyu yoluna devam eder. Adaletten, bir milim bile şaşmaz! İnancımız, “öyleyse tarttıklarınızı adaletle dosdoğru tartın ve hiçbir zaman ölçüyü eksik tutmayın…”
Adâletin zıddı nedir efendim, ‘zulümdür’
Zulümle birlikte, ‘gaflet, delalet ve ihanet kolkola yürür…’ İnsanlığın şu kâinatta en büyük korkusu, ‘zulmün yaktığı ateştir…’ O ateş, şu âlemde, insanlığı katleden amansız bir vahşetin adıdır…