Bedrettin KELEŞTEMUR


AĞIN VE KONAK KÜLTÜRÜ…

FİKİR BAHÇESİ


AĞIN VE KONAK KÜLTÜRÜ…

Bedrettin KELEŞTİMUR

Destanların Efendisi ne de güzel söylemişler; “Nerde Eğin, Çemişgezek’ler?/ Bu elleri bizim Ağın bezekler,/ Burcu, burcu vatan kokan tezekler, Sözümüz gerçektir, SIR gibi değil!”

Bezek kelimesi sözlükte, “süs, ziynet. Bir eseri süslemeye yarayan motiflerin her biri!” Ağın, Eğin, Çemişgezek, Arapgir, Keban birbirleriyle içiçedir. Köyleriyle, sözleriyle, sazlarıyla, sohbetleriyle, edalarıyla ve de sedalarıyla içiçedir. Birbirinden ayıramazsınız. Tarihi, kültürü, edebiyatı, musikisi bizlere “suyla gelen kültürü…” onun medeni havasını soluklandırır. O mucizevi ikliminde bizlere Ağın İlçemizde, ‘erdemli insan havasını…’ teneffüs ettirir. Bizlerin çocukluk yılları o iklimde geçti. Keban Barajının öncesini de sonrasını da çok iyi biliriz. Şüphesiz ki, geçmiş yıllar her zaman için gözlerimizde tüter… İsmail Beydemir, “Nerde olsa gönül Ağın yerindir, / Eğin ağzı çalınacak zamandır!” Bizler gurbeti, ‘Eğin havalarında dinledik…’ Dinledikçe de, hüzünlendik! Gurbet türkümüz oldu, mayamız oldu, hoyratımız oldu. Ağın, Elâzığ İlinin kuzey batısında, 77 km gibi bir yolculuk mesafesi… Ağın İlçesi, kuzey yönünde Hekemat Tepesi, güney yönünde Osman Tepesi, batı yönünde ise Aliuşağı tepelerinin arasında küçüklü büyüklü dereler arasına yerleşmiştir. Yeşilin her rengine gözleriniz aşina olmuştur. Ağın ismi, toprağının beyaz olması nedeniyle AĞ YURT anlamına geldiği ifade edilir… Güzel Türkçemizde, “akıcı, cereyan anlamına gelir!” Ağın ilçesinin okuma oranı, 1970’lerde de, günümüzde de, “Türkiye ortalamasının üzerinde olmuştur!” Ağın ismiyle birlikte bizler, “huzurun ve sükûnetin diğer adını…” sağduyu edasıyla çağrıştırırız. Ağın İlçesi, “Hastek Kalesi, Bademli Kaya Mezarları, Höyükleri, Şenkaya Çukuru, Balkaya (sülük gölü), Krater Gölü, Tarihi Çınarları…” ile seyyahlara göz kırpar… 

İlçe Merkezinde bulunan, ‘Ekrem İspir Konağı’ ve geleneksel mimariyi yansıtan Ağın Evleri kültür dokusudur… Hafızalarda bir çağrışma olması cihetiyle belirtmek isterim, Elazığ’ın Palu İlçesinde, “Sekratlı Ali Bey Konağı…” Her cihetiyle bir kültür, sanat, edebiyat, musiki mekânıdır…

Ağın’da bulunan, “Ekrem Bey Konağı…” rahmetli babamın dayıları olurlar. Merhum Ekrem İspir, 1947-1960 yılları arasında, Ağın Belediye Başkanlığı yapacaklardır. Belediye Başkanlığı döneminde, birçok yenilikleri/ veya güzellikleri Ağın’a taşıyacaklar. 1940’lı yıllarda, Ağın Nahiye Müdürü, Azerbaycan’ın muhacir edebiyatçılarından vatan şairi Almas Yıldırımdır. Her iki idareci birlikte, ‘eğitimle içiçe olmuşlar’ 

Bir neslin yetişmesi üzerinde de büyük gayretleri olduğunu bilmekteyiz. Ağın İlçesinin Gemuhu Köyü nüfusuna kayıtlı Fethi Gemuhluoğlu ’da, “bütün gayretlerini Üniversite Gençliğine verecekler…” Binlerce Üniversiteli Öğrenciye burs imkânı sağlayacaklar. 1940’lı yıllarda, A. Vehbi Çoker, Ankara’da; Ağınlı Öğrencilere, ‘eğitim amaçlı yardım seferberliğine…’ başlayacaktır. O seferberlik hala günümüzde de, devam etmektedir. Ağın Derneği çatısı altında 84 yıl boyunca “erdemli insandan erdemli topluma…” ulaşan yolda bir büyük mücadele veriliyor. Rahmetli Babaannemin ilkokulda öretmeni, Ağın İlçesinin ilk kadın öğretmeni Seniha Bilgin’dir. Bir asır/ günümüzden 120 yıl öncesinde bir bayan öğretmen… Ağın’da kız öğrencilere okuma yazma öğretiyor… Ekrem İspir’in kız kardeşi rahmetli Babaannem hem eski ve hem de yeni yazıyı bilen bir mütefekkir insan, bir şairdir…

Ağın Belediye Başkanı rahmetli Ekrem İspir’in dayıları, Hacı Mehmet, Hacı Keleş ve Hacı Osman’ın, şimdiki Ağın İlçesinin Konak Mezrasında da, “her birine ait Konakları…” döneminde, önemli roller üstlendiğini görmekteyiz. Avluları, ayvanları, şahnişinleri olan bu konaklar, kış mevsimine dayanıklı bir yapı arzederler. Hacı Mehmet Efendiye ait olan Konağın 1861 tarihinde yapıldığını biliyoruz. Konakta göze çarpan, taş işçiliği, pencere pervazlarındaki ahşap işçilik, odalardaki ahşap oymacılık, Divan/ Sedirler, şahnişinler… Sizleri farklı bir âleme götürür. Öyle ki, Arapgir, Kemaliye, Ağın evlerinin birçok benzerlikleri tarihi bir kültür dokusuna götürür. Rahmetli Babam anlatırlardı, “Dedem Hacı Mehmet Efendiye ait Konağın yapım tarihi 1861 yıllarıdır!” Yedi nesil bu tarihi konakta dünyaya geliyorlar. Bu konakta kimler ağırlanmadı ki… Harput’ta metfun İmam Efendi Hazretleri her yıl Konağın misafiri olurlar… Döneminin aksaçlıları, bilge kişileri, alimleri, devlet adamları… Konak iki bölümden meydana geliyor… Selamlık ve Haremlik Bölümü… Selamlık Bölümü tamamen dışarıdan gelen misafirleri ağırlamak içindir… Çemişgezek, Arapgir, Kemaliye, Ağın ve çevreden birçok insan burada ağırlanmışlar… Sohbetlerde bulunmuşlar…” Konak Kültüründe, sürekliliği olan bir sohbet kültürü vardır. Rahmetli Babam bizler, o irfan kültürüyle o kadar içli ve dışlı olduk ki, bizleri yetiştirende o kültür olmuştur. 

Ağın İlçemizde de, belli evler vardır. Şunu belirtebiliriz, Harput’taki, “Kürsübaşı Sohbetlerinin Hoşseda’sının yankılandığı mekânlar…” Bunlara Ağın ve yöresinde, ‘sohbet odaları…’ ismi de verilebilir. Bu odalarda misafirler ağırlanır. Sohbetlerde, ‘çay ikramı, ayran ikramı, doğal gıda ürünleri ikramları da yer alır…’ Şunu belirtebiliriz, Ağın kültürel yönden; Elazığ'ın kökenini oluşturan tarihi Harput kültüründen etkilenen Kemaliye (Eğin) ve Arapgir yöresi halk kültürü ile benzer özellikler gösterir. Bu benzerlikler yöresel bazı etkinlikler ve çevredeki köylerin birbirine yakın olması, müzisyenlerin her yöreye gidip düğün yapmaları; kız alıp, kız verme gibi adetler Ağın ve çevresinin kültüründe benzer özellikler oluşturmuştur. Bir de, çocukların/ veya gençlerin bacalardan ‘Tolik Sarkıtma’ olayı vardır. Tolik sarkıtılan ev sahipleri, bu sarkıtılan toliklerin içerisinde kuruyemiş/ veya çerez korlarmış… Bu da Ağın ve yöresine ait farklı bir gelenek… 

Ağın, Eğin, Arapgir’in ve Çemişgezek ilçelerinin köyleriyle birlikte içiçe olduğunu ifade etmiştik. İşte, Şiir Sanat ve Edebiyat dostu eski Bakanlarımızdan Sayın Ali Coşkun Beyefendinin Ağın için yazdığı duygu yüklü şiirleri, Prof. Burhan Tarlabaşı tarafından da bestelenen eserini birlikte okuyalım.

“Yıllar yılı var gitmedim Ağın’a,

Özledim çıkmaya, maya dağına.

Bülbülü ötmeyen viran bağına,

Yanar ağlarım neden öksüz kaldık?

Ona yanarım, ona yanarım.

Tarihe mi küstün şanlı Ağın’ım,

Nerede düğünlerin hani halayım

Uzakta olsam da sana hayranım

Neden öksüz kaldık ona yanarım

Oğuz boylarından gelen Türklerdir,

Ağın’da öz lehçe arı Türkçedir

Derindir kültürü hem de zengindir,

Gurbette hasretle yanar ağlarım

Neden öksüz kaldık ona yanarım”

Bu coğrafya, gurbet kokar, hasret kokar… O kokusunda, vatan sevgisi tüter…

Kemaliye’nin Apçağa Köyünden olan Ahmet Kutsi Tecer’in o meşhur şiiri,

“Orda bir köy var, uzakta,

O köy bizim köyümüzdür.

Gezmesek de, tozmasak da

O köy bizim köyümüzdür.”

Ağın’da geleneksel el sanatları arasında; Çömlekçilik, Dokumacılık, Yemenicilik, Nalbantlık, Tüfekçilik, Değirmencilik, Semercilik sayılabilir. Bütün bunları bir kültür olarak geleceğe taşımamız gerektiğine de inanırım…

Bu yörenin türküleri, mayaları, söyleyişleri geçmişin o güzel izlerine götürür.

“Bahçe bara mı gider/ Ayva nara mı gider/ Bahçeci gadan alam/ Bu yol yaramı gider.

Haydi, benim tombulum/ Semtine düştü yolum/ Bir daracık sokakta/ Yara kavuştu kolum.

Su koydum su tasına/ Gül diktim ortasına/ Beni yardan ayıran/ Çıkmasın haftasına.

Arpa ektim hozana/ Gottik boylar uzana/ Ben yarımı yolladım/ Beşibirlik kazana.” 

Ağın, Türkiye’nin cezaevi olmayan huzur ve güvenilir nadir kentleri arasında yerini alır. Eğitim düzeyi oldukça yüksektir. Böyle olmakla birlikte günümüzde de her Ağınlı kendisine has geleneksel giyim ve kuşamını, örf ve adetlerini devam ettirmektedir…