Bedrettin KELEŞTEMUR

Tarih: 12.03.2025 17:12

AKİF’İ OKUMALIYIZ…

Facebook Twitter Linked-in

AKİF’İ OKUMALIYIZ…

Bedrettin KELEŞTİMUR

Günümüz insanının Mehmet Akif’e o kadar çok ihtiyacı var ki… 

“Dilinin söylediğini kalbinin tasdik ettiği…” asrının en maruf, en arif, en zarif, erdemli insanı…

Akif’in yetiştiği şehir, 1453 tarihinden itibaren Cihan Devletinin Başkenti olan İstanbul’dur.

Onun mahremiyetinde Aralık ayı vardır. 20 Aralık 1873 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen Akif, çok sevdiği İstanbul Şehrinde 27 Aralık 1936 tarihinde 63 yaşında hakka ruhunu teslim edecektir.

Akif, bir şair, yazar, öğretmen, siyasetçi, veteriner hekimdir.

Ömer Hayyam, “Tarih, kâinatın vicdanıdır!” der.

O vicdanın, 21 asırdaki en yürekli sesi; “Akif’tir…”

İmam-ı Şafii, “Kendini hak ile meşgul etmezsen, batıl seni işgal eder!”

Her nefesimizde, her adımımızda, “Hak ile birlikte olmak!”

Akif, aklen, fikren, zihnen, zihnen böyle bir ruha sahiptir…

“Yârabbi, sen bizleri yer ehline, gök ehline sevdir!” diyerek yakarırız.

Akif, milletin vicdanında; ‘hak ehli, iman ehli, hal ehli…’ bir şahsiyet olarak, bilumum değerleriyle yer aldığına da yürekten inanıyorum.

27 Aralık tarihi, Mustafa Kemal Paşa’nın, “Heyeti Temsiliye Üyeleriyle birlikte Sivas’tan Ankara’ya gelişi…” Bizim tarihimizde yeni bir dönemin de başlangıcıdır. En sevdiğim kavramlar arasında, ‘İrade-i Milliye’ ve ‘Hâkimiyet-i Milliye’ kavramları yer alır. Bu kavramlarda, bu milletin ‘hamiyetli duruşunu…’ okursunuz! 

2021 Yılı, TBMM’de, “İstiklal Marşı Yılı…” olarak kabul edildi!

İstiklal Marşı’nın kabulünün, “104. Yılındayız!” Birinci Meclis’te, “12 Mart 1921 Tarihinde İstiklal Marşının Kabul Tarihi…” 

Hafızamızı bu milletin değerleriyle meşgul edelim. Dedikoduya, kulaklarımızı mümkünse tıkayalım

Güzel Şehrimiz Elazığ’da, “19. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları (22-25 Eylül 2011) Mehmet Akif Ersoy’un anısına “Şehadet” Temasıyla düzenlenecekti! Akif’i anlatmak, ‘bir dönemi…’ ruhaniyetiyle yaşamaktır. Akif, bu milletin, ‘Rol Model İnsanıdır’ Doğruluk adına, bir abide dik deseler, Akif’i gösteririm…

Kalemi ile kelamı birdir O’nun! “Dilinin söylediğini, kalbinin tasdik ettiği bir şahsiyet”

Tıpkı Yunus gibi, “Onda bütün eğrilikler yasak”   

Ve Akif… O yürekli bahadır… Kahraman insan, Aralık ayına vurgundur sanki!

Doğduğu tarih, 20 Aralık 1873…

Ölüm tarihi, 27 Aralık 1936…

63 yaşında vefat etmişlerdir! Hatırlarsınız, 2011 yılını Akif yılı yapmıştık…

O yıl içerisinde, milletçe hatıralarını paylaştık…

O güzel insanı kendimize, ‘model almanın’ andını içtik!

Akif, haysiyetli duruşun örnek alınacak şahsiyet kumaşıdır.

O iliklerine kadar bu milletin İman ve İslam atlası üzerinde, tek söz sahibi olmasının arzusu ile yanmıştır.

İslam’a ve onun aziz bildiği değerlere dil uzatılmasına asla müsaade etmezdi. Bu gibi tavırlara, hiç mi hiç müsamahası yoktu. Akif’i, usta kalemlerin tefekkür dünyasında dinlemeliyiz.

Cemil Meriç! Usta bir kalemdir. Bu usta kalem Akif’i anlatırken, Çanakkale tabyaları gözümün önüne geldi. Bir milletin akla ve mantığa hapsedemeyeceğiniz direnişi!

“Emperyalizm hiçbir zaman Akif kadar müthiş bir düşman tanımamıştır.

Akif hem bir ülkenin sesidir, hem de bütün bir kıtanın... 

Bu çığlığa kulaklarımızı ve gönlümüzü açık bulundurmazsak hatalarımızın sonu gelmez.”

Akif’in şahsiyetindeki çizgileri lütfen aklımız alabilirse, sadece okumayalım, onu hayatımızın parçası olarak benimseyelim. Akif’te, söz namustur. Bir defa söz verdimi; kar, tipi, fırtına dinlemez! 

Çanakkale, bir milletin tarihe verdiği söz değil miydi? Tarih, hata kabul etmezdi...

İnsaf dinlemeyene, merhamet etmeyene; dilenmek haramdır! Boyun eğmek yakışmaz!

Akif, tam ve olgun bir mümin gözü ile hadiselere çıplak ve net görüntü getirebilmiştir.

Çanakkale, asırlara ders olacak idrakleri uyanık tutan bir vesikadır.

Akif, o vesikayı asrımızın lisanı ile soluklayan mümtaz şahsiyettir.

O sebepledir ki, batının dilini Akif’in nazarı ile daha iyi anlıyoruz!

Batı, Türk ve İslam Âlemini değişik senaryolarla ürettiği virüslerle sürekli, infial halinde tutmanın yanında psikolojik abluka altına alarak; milli ve manevi değerlerini alay konusu yapıyordu.

Akif, batı dünyasının haçlı yüzüne gerekli şamarı, yeri ve zamanında milletçe ortak dilin kullanılarak vurulmasını bir iman gereği olarak görmüştür.

Necmettin Hacıeminoğlu, gönüllerde yaşayan Akif’ için şunları söyler; 

“Okunmak için değil, anlaşılmak için yazıyordu. Aslında şiir yazmıyordu. Türk aydınına tokat atıyor, sille vuruyordu. Fakat ne kadar acıdır ki, kendisi de gayretlerinin boşuna olduğunun farkındaydı. 

Bu hicran içinde;

“Haykır, kime lakin hani sahipleri yurdun?

Ellerdi yatanlar sağa baktım, sola baktım!

 

Ey koca şark, ey ezeli meskenet

Sen de kalkınmaya bir yol niyet et!

Korkuyorum Garb’ın elinden yarın,

Kalmayacak çekmediğin mel’anet!”

Akif, Çanakkale’deki tuzağa sivil hayatta yarın düşmemenin yolunu, yordamını söylüyor; 

“Sen de, kalkınmaya bir yol niyet et!”

Üstat N.F. Kısakürek, “Akif’in harp arabasını iki at çeker; Biri iman ve İslam savaşçısı, öbürü şair... Esas olan birincisi…” 

Türk’ü Çanakkale’de mücehhez kılan sebep… “Anadolu, köylüsü ile kentlisi ile Çanakkale’dir. 

Aydını ile Avamı ile öz yurdunu savunmadadır. 

Bir nesil, kendisini hürriyet için feda etmektedir. 

Dualar, âminler, yakarışlar ve haykırışlar aynı nağmededir.”

Süleyman Nazif, Akif’in iç dünyasından fışkıran asil düşüncenin mahsulü Asımdan bahseder; 

Asım, bir ızdırap içinde kıvrana kıvrana can veren altı yüz senelik bir devrin, Akif’in dehasının yarattığı bir kuğu şarkısıdır…”

Akif için dört şey çamur kadar pisti; “Cimrilik; ikbal şımarıklığı; kibir; birde maddi pislik” 

Dikkat ediniz, her birinde asrın rahatsızlığı vardır. 

Mesele, sızlanma veya yakınma değil; hayatı güzelleştirmek!

Erol Güngör; “Türk milliyetçileri bir yandan kendi kültür ve medeniyetlerinin şuuruna daha çok vardıkça, bir yandan İslam dünyasının meselelerini geniş çapta kavradıkça, Akif’e kendi aralarında daha büyük bir yer vereceklerdir. “

Akif, bir görev adamıdır. Onun iltifat ettiği ilkeler vardır. Hayatının hiçbir noktasında sunilik yoktur.

Onun özlemi vardır. Mehmet Kaplan Hoca; “Asım, Akif’in özlediği insan tipidir. Fikret’in Haluk’u, Fikret’in ideal insan tipi; Kızılelma’daki Ay Hanım Ziya Gökalp’ın özlediği Hanım Tipi.

Akif, geleceği düşünür. Yeni bir nesil yetiştirmek lazımdır. 

Asım’ a bu kurtuluşu temin edecek neslin sembolü olarak bakar. 

Fiziki ve fikri yapısıyla Asım, ‘marifet ve fazilet’ le donatılmış olarak, Türkiye’nin geleceğini kurtaracaktır.”

Akif’te, bir milletin var olma kavgası vardır... Çanakkale, o kavganın mahşer yeridir!

Bütün ‘şer ittifakların sökülüp atıldığı’ manevi tahkimat alanıdır.

Akif, bütün ruhuyla sadece o güne değil; geleceğe yönelik sözleri kristal haline getirebilmiştir.

Velhasıl Akif’in şahsında, bu milletin hafızasını daha rahat okumaya başladım.

Hele Çanakkale destanı… Ve ebediyete kadar yaşayacak olan İstiklal Marşımız!

Akif’te, bu millet kıyama kalkmıştır!

Kıyamete kadar, bedbahtlığı kendi nefsinden söküp atmıştır.

Bir dörtlüğümüzde şöyle diyoruz;

“Tarih okudum, maziyi öğrendim

Ecdadın bilge sözlerini gördüm

Dersler çıkardım, dünden bugünlere;

İdeali, geleceği gördüm…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —