Siyaseti, sosyal yaşamı ve ekonomisinden endişe duyduğumuz bu güzelim vatanımızda, yarın neler olabileceğini öngöremediğimiz için olsa gerek, maalesef günümüzde toplum düzenimiz bozuldu. Büyük-küçükte saygı ve sevgi yok oldu.
Dünyamızı bencilliğimizle kirletiyor ve mahvediyoruz. "ben" saplantısından çıkamıyoruz. Herkes bizim gibi düşünsün, bizim gibi yapsın, bizim gibi yaşasın istiyoruz. Fikir ayrılıklarına tahammülümüz yok. İlla "benim doğrum olacak" şeklinde bakıyoruz. İnsanları kısıtlıyoruz, baskı yapıyoruz. "ben" saplantısı yüzünden sevgi ve saygıyı da köreltiyoruz. Saygının olmadığı toplumlarda ilericilik olmaz. "ben" yerine "biz" diyemedikten, "benim fikrim" yerine "bir başkasının fikrini" hoş göremedikten sonra toplumda bir şeylerin değişeceğine inanmak ne kadar doğru? Her daim kendimizi düşünüyoruz. Kendimizi, karşımızdakinin yerine koyamıyoruz. Bırakın yerine koymayı bunu denemiyoruz bile...
Hal böyle olunca bugün toplumda sevgi mal oldu, çıkar makam oldu, şöhret saygı oldu. Kişiliği, karakteri dünya sevgisi oldu. Bunun en büyük nedenlerinden biri de din ahlakından uzaklaşmamız. Din ahlakının yaşanmadığı toplumların en belirgin özelliği, topluma ahlaki dejenerasyonun hâkim olması ve bunun her geçen gün sınır tanımaz bir şekilde artmasıdır. Allah rızası veya Allah korkusunun olmaması insanların vicdansız, merhametsiz ve insaniyetsiz davranmalarını maalesef engelleyemiyor…
Evet! İnsanlar tüm değerlerini madde ile eşleştirdi ve ana fikir menfaat, çıkar oldu. İnsanlar tamamen menfaat odaklı oldu ve menfaat nerde ise orada durmaya başladılar. Değer yargılarımız dejenere oldu. Kişilik problemi yaşamaya başladığımız bu günlerde aklıselime şiddetle ihtiyacımız var. Bu dünya fani ve ölümün ne zaman geleceğini hiç birimiz bilmiyoruz. Buna rağmen sürekli birbirimizi kırıyor, üzüyor ve ötekileştiriyoruz. Bu kısacık ömürde buna değer mi? Değmez çünkü hayat çok kısa ve farkında olmadan ayaklarımızın altından tüm hızıyla kayıp gidiyor…
Dolayısıyla toplum artık karşılıklı tartışmayı öğrenmeli, yanlışta olsa fikrini söylemeli. Karşı taraf kızmadan, kırmadan, aşağılamadan, fikir olarak onu ikna etmeli ve yanlışını yapıcı bir şekilde düzeltmelidir. İşte o zaman bu ülkede kardeşçe, birlik içinde, beraberce mutlu bir şekilde yaşarız. Aksi halde tahammülsüz, anlayıştan yoksun, kırıcı bir toplum oluruz ki bu da şu an toplumun yönlendiği ve toplumun bu yöne doğru gittiğini gösteriyor. Unutulmamalı ki birbirlerine düşmanca duygular taşıyan insanlardan oluşan toplumların da varlıklarını sürdürmesi mümkün değildir…
Toplumsal birliktelik ve huzur, ancak karşılıklı hakların ve menfaatlerin korunmasıyla, yani adaletin tesis edilmesiyle mümkün olabilir. Adalet, karşılıklı hakların ve çıkarların korunmasına yöneliktir ve toplum birliği için tek gerçektir. Sonuç olarak, adalet, her türlü gelişimin ve toplumsal barışın temel ilkesidir.
Dayanışmanın olmadığı toplumlarda sevgi duygusu yok olur, zulüm başlar ve ortaya çıkan çatışma, toplumu bir arada tutan bağları koparır…
Gelin anlayışlı, ahlaklı, hoşgörülü bir toplum için tüm unsurları ile kardeş olalım. Birlikte yaşamayı birinci önceliğimiz yapalım. Ayrıştırmayalım aksine kucaklayalım. Kırmadan yapalım bir ve beraber olalım, birlik olalım, diri olalım, iri olalım ki gelecek nesillere daha yaşanabilir bir Türkiye bırakalım. Ne dersiniz?