ATATÜRK’ÜN ELÂZIĞ’A GELİŞİ…
Bedrettin Keleştimur
Atatürk’ün (17 Kasım 1937) Elâzığ’a gelişi üzerinden, “87 yıl geçmiş” Rahmetli Babam o yıllarda, “Ortaokul ’da Öğrencisi…”
Gazi’nin Elâzığ’a gelişleriyle; şehir, 7’sinden 70’ine ayakta… Büyük Lideri karşılıyor.
Her yıl, ‘tarihin o kutlu anını…’ hafızalara taşımak/ tarihi birlikte yaşamak şuuru!
Gazi’yi, Elazığlı nerede karşıladı? Bugünkü, tren garında!
Gazi, bütün yurt gezilerine, ‘tren yolculuğu’ ile gerçekleştirmiştir!
Anadolu’yu bir baştan öte başa dolaşırken bütün gayesi, ‘insanıyla kucaklaşmak…’ İnsanına daha yakından dokunabilmek… Derdiyle dertlenmek, sevinçlerini paylaşmak…
Gazi, Samsun- Çarşamba Demiryolu ’nun temel atma töreninde yaptığı konuşmalarında, (21 Eylül 1924) milletine tarihi mesajı da veriyordu; “Bu memlekete iki şey gereklidir; Yol ve Okul…”
Elazığ Şehri, bugünkü mevcut tren garına, “30 Haziran 1934 tarihinde kavuşacaktır!” Dile kolay, tren garının Elâzığ Şehrine gelişinin üzerinden 90 tam yıl geçmiş bulunuyor.
Ulaşım, ticaretin olduğu kadar ülke kalkınmasının belki de en önemli alt yapısıdır.
1923-1938 Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde, “ülkenin baştanbaşa demiryolu ağı ile donatıldığını” görüyoruz… 2024 Yılının son aylarında gelişmiş ülkelere şöyle bir bakıyoruz; ‘teknolojiyi rayların üzerine taşımıştır’ Hızlı tren projesi bütün gelişmiş ülkelerin ‘hedef politikaları’ içerisinde yerini alır. Bizde de, artık “hızlı tren projelerinde önemli mesafeler alınmış/ alınmaktadır!”
17 Kasım tarihi için şu yazımızı kaleme alırken, “Elâzığ’a hızlı tren ne zaman gelecek?” sorusunu da elbet yöneltmek isterim. Atatürk’ün Elazığ’a gelişinin 87. yıldönümünde, ‘hızlı trenle’ karşılamak isterdim! Hızlı trenle Elâzığ Şehrinden yolculuk yapmayı gönülden arzu ederdim.
Ve dahası bu hızlı trenin bir yanda, ‘tarihi ipek yolu’ üzerinde bizleri Türkistan’la yakınlaştırmasını; bir taraftan da, ‘Hicaz demiryolu’ ile bölgede bir emniyet yoluna dönüştürmesini arzu ederdik!
Ülkemizin çevresinde/ veya Ortadoğu’da meydana gelen savaşlar, Türkiye’nin güvenlik ağına pusudan başka bir şey değildir. Biz gayet iyi biliyoruz. 1960’lı yıllarda rahmetli Dedem Hac Yolculuğunu Şam üzerinden yapmışlardı. Hac yolculuğunun bir durağı da, Kudüs Şehriydi…
Türk Birliğine doğru adımlarımızı atarken, Elazığ Şehrinin, “Türk Dünyasının Vuslat Şehri” olduğunu da unutmayalım. 10. yıl marşını okurken şu mısralar gözlerimizi ısırıyor; “Örnektir uluslara açtığımız yeni iz;/ İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz/ Uyduk görüşte bilgi, gidişte ülküye biz;/ Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz”
Anadolu’yu, ‘bir akıl’ yapan, ‘ortak şuur’ etrafında kenetlenmesini sağlayan sebeplerin başında; hadiselere milletin ruh aynasından bakılmasıdır!
Her atılan adımda, ‘milletin tefekkürü’ vardı! O tefekkürle, o kadar süratle yol alınmış ki! Savaşın bıraktığı derin izleri kısa zamanda silkeleyip üzerinden atmıştır.
Bir asrı aşan Cumhuriyet Tarihimizde, şimdiye kadar, karayoluna yapılan yatırımların onda biri demiryoluna yapılmış olsaydı, Türkiye daha farklı bir konumda olacaktı!
Yazımızda, ipek yolundan bahsettik…
Belki, 1990’lara kadar Ruslar bu yolu kapalı tuttular. Ama 1990’lardan sonra, Türkistan’ın tekrar dirilişi diyebileceğimiz; bağımsızlığını, ‘ekonomik istikrar’ ile güçlendirebiliriz.
Kafkaslar üzerinden Uluğ Türkistan’a ulaşabiliriz. Burada şüphesiz en sağlıklı ‘ticari yol ve taşımacılık tren yoludur’ Önümüzdeki yılların çok daha farklı olacağı inancını taşımaktayız. Türk Dünyası ile bütünleşme yolunda önemli adımların atıldığını da görmekteyiz. En büyük temennimiz bütün bu çabaların, “dış ticaretimize da yansımasıdır…” Türk Dünyasının her bakımdan, her alanda büyük bir potansiyeli var. Bunu hayata geçirmeliyiz. Hedef ne olmalıdır? Dış Ticaretimizin, yüzde 25’lerini Türk Dünyası ile gerçekleştirme azim ve kararlılığı yolunda emin adımlarla yürüyüşün başlatılmasıdır.
17 Kasım 1937 gecesi, Atatürk’ün Elazığ’a gelişi şerefine halkevinde bir toplantı düzenlenir. Birden kapı açıldı, Atatürk binayı sarsan alkışlarla salona girdi. Yanında Başbakan Celal Bayar vardı. Herkes oturduktan sonra Celal Bayar salonun ortasına geldi ve: “Arkadaşlar, Düşman vatanın bağrına dayamış hançerini,/ Yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini…/ Düşman vatanın bağrına dayasın hançerini/ Bulunur elbet kurtaracak bahtı kara maderini… Namık Kemalin beytine cevap veren vatan evladı Mustafa Kemal aramızdadır.” diyerek Atatürk’ü takdim etti.”
Bu milletin hayatında, ‘esarete savaş vardır’
Hür yaşama, hür irade bu milletin karakteridir. Atatürk döneminin siyasi politikalarına, ekonomik kalkınma hamlelerine; dil, tarih ve kültür konusunda ki yaklaşımına baktığınızda, ‘bir büyük milli ideal’ görürsünüz! Bu idealde, sadece yaşanılan dönem değil; bu milletin geleceği, yarınları vardır.
Şu anda, ‘o kutlu günleri büyük bir heyecan ve moralle düşünüyoruz’
Elâzığ Şehrinin de elbet, ‘talepleri…’ var. Nedir o talepler; “Türk Dünyası ile siyasi, kültürel, ekonomik, eğitim vesaire her alanda bütünleşmek…”
Uluslararası Hazar Şiir Akşamları… Türk Dünyası Hizmet Ödülleri… Kardeş Şehirler Projeleri… En büyük arzumuz/ veya idealimiz; “Uluslararası Azerbaycan- Türkiye Üniversitesi’nin Elâzığ Şehrinde ihya etmektir…” Bu bağlamda, Gaspıralı İsmail Bey’in, “Dil’de, Fikir’de, İş’te Birlik…” idealini bütün varlığımla taşıdığımı ifade etmek isterim. İsterdim ki, bu ay sonu yapılacak Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarının, tarihimizde derin izler bırakan Gaspıralı İsmail Bey anısına yapılmış olsaydı…