Bedrettin KELEŞTEMUR

Tarih: 22.10.2024 21:19

BELAYA DAVETİYE

Facebook Twitter Linked-in

BELAYA DAVETİYE

Bedrettin KELEŞTİMUR

Zulüm, ihtikâr, sahtecilik, tefecilik,  hırsızlık, yolsuzluk, ahlaksızlık ve bilerek insan katletmek!

İnsanımda, ‘sessizlik sarmalı…’ Bütün bunlara, ‘şüphe, tereddüt, korku sarmalı mı’ diyelim?

Bu ülkede, günümüzde büyük bir şiddetle hasretini çekmeye başladığımız, “terbiye kavramı!” vardı. 

Öyle bir çerçeve ki, “ilmi, yüksek ahlakla öğretme kavramı!” 

İnancımızda terbiyenin nihai hedefi, “iyi insan yetiştirmek…” 

Bir ailenin veya okulun hedefinde, ‘şan, şöhret, unvan, makam sahibi olmak değil…’ 

Eğitimin yegâne hedefinde, “Yüksek bir ahlak, yüksek bir ilim, yüksek bir adalet, yüksek bir moral sahibi…” erdemli insanlar yetiştirmektir.

Ülkemizde öyle bir insan görüntüsü oluşmaya başladı ki,

“Yanlışa, doğru diyecek kadar,

Kendini, kibirle dünyaya adar!

Göz körlüğü, basireti de bağlar

Düşünmez, bu hayat nereye kadar?

Zavallı, toprak ağlar, gönül ağlar

Günah kirine dönüşür mü çağlar?

Feryadın içine düşen keder!”

Gaye, ufuk insanında, büyük bir feryadı/ çığlığı duymaktayım… “Feryadın içine düştüğü keder..” ile insanımın kavrulduğunu görürüm!

“Dertlilerin Başıyım!” şiirimizde şöyle sesleniriz;

“Dertlerin sesi, mertlerin yoldaşıyım!

Ben bir garip çilenin adaşıyım

Ufuklara dalan gözlerin kaşıyım

Taşlar var, gül kokar siner içime

Gariplerin, dertlilerin başıyım!”

Her seher vakti duamız nedir; “Yarabbi! Bizleri kaldıramayacağımız bir yükü omuzlarımıza yükleme! Bizleri belalar, musibetler, felaketlerle, afetlerle imtihan etme” (âmin)

“Yarabbi! Şu güzel vatan coğrafyamızı, düşman saldırısından,  iç savaştan, kinden, nefretten, yangından, afetten, depremden; akla ve hayale gelebilecek beşeri ve fiziki afetlerden de sana sığınırız!” 

Geliniz birlikte, “Bela Kavramı!” üzerinde titreyerek, vicdanımızın sesini dinleyerek duralım.

Bela sözlükte, “Afet, sıkıntı, tasa, kaygı, musibet, imtihan…” anlamlarına geliyor.

Allah Resulü (sav.) buyuruyorlar; “Eğer beli bükülmüş yaşlılar, takva sahibi gençler, süt emen çocuklar, yayılan hayvanlar olmasaydı, belalar sel gibi üstünüze dökülecekti.”

Acı bir gerçek, “Sıla-ı Rahmi terk ettik!” Şüphesiz kigönüller çoraklaşınca, toprakta çoraklaşmaya başladı! Bela sözlükte, ‘imtihan…’ anlamını karşılıyor.

Musibet, ‘isabet eden’ başa gelen… 

Bela, ‘test edilmek üzere tabi tutulduğumuz imtihan’ Musibet, ‘imtihanın içerisinde yer alan sıkıntı…’

Bela, ‘imtihanın adı…’ Musibet, ‘imtihanın malzemesi…’

Ecdat ne diyor; “Kula bela gelmez Hak yazmayınca, Hak bela yazmaz, kul azmayınca…”

Şöyle bir ifade kullanılır; “Bela saatlerinde hepimiz birer yetim gibiyiz…”

Şöyle bir soru sormak istiyorum; “Kendinizi nasıl hissediyorsunuz!”

Atamız Hz. Âdem ne buyuruyorlar; “Akıllı, o kişidir ki, çekinilen belada dostların ölümünden ders alır.” Acılarla, sıkıntılarla, ‘ölümle’ yüzleşiyoruz. Kul için, ‘çok ağır imtihan’

İnsan Suresi 10 ayette şöyle buyrulur; “Biz, çetin ve belalı bir günde Rabbimizden, (O’nun azabına uğramaktan) korkarız” (derler)”

Bela, ‘zekâyı eğitiyor’

Necip Fazıl Kısakürek bir şiirinde ne diyorlar;

“Sabrın sonu selamet, sabır hayra alamet…

Bela sana kahretsin, sen belaya selam et…”

“Yusuf baştan aşağı iffet olduktan sonra, Züleyha baştan aşağı afet olsa ne yazar.”

Belalara karşı en etkili reçete, ‘sabır…’

Bakara Suresi 156 ayette şöyle buyrulur; “Onlara bir musibet isabet ettiğinde, “Biz Allah’a ait (kullar)ız ve şüphesiz O’na dönücüleriz.”

Sabır ve iffet yolcusu olacağız,  Azim ve İrade sahibi olacağız,  Adil, doğru ve dürüst olacağız…

Yahya Bin Muaz ne diyorlar? “Bela ve musibetler inince, sabrın hakikatleri zahir olur.”

Ebu Said Arabi’de şöyle der; “Sabır bütün belaları gönül rahatlığıyla karşılamaktır!”

Ali Suad, “Belalardan kurtulamayız, fakat hafifletebiliriz; ders olarak!”

Tarihi bir imtihandayız…

Hz. Ebubekir (ra.); “Hiçbir bela yoktur ki, ondan daha baskını olmasın”

Bakara Suresi 155 ayette şöyle buyrulur;

Bediüzzaman şu ifadelere yer verirler;“…nurani âlemlere giden yol kabirden geçer.

Ve en büyük saadetler büyük ve acı felaketlerin neticesidir.”

Şura Suresi 30 ayette şöyle buyrulur; “Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) çoğunu da affeder.”

Birey olarak, toplum olarak, ‘iyiliğe, güzelliğe, erdemliğe’ yöneleceğiz

Ali İmran Suresi 110 ayette şöyle buyrulur; “Ey Ümmet-i Muhammed!  Siz insanların iyiliği için meydana çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz…”

İslam Âleminin günümüzdeki fotoğrafına bakıyorsunuz;

Bediüzzaman bir asır öncesinde bugünleri bir nevi tasvir ediyor; “Manalar libas değiştirmiş! Zulüm, başına adalet külahını geçirmiş;  hıyanet, husumet libasını giymiş; Cihada bagy (azgınlık, zulüm, isyan) ismi takılmış, esarete hürriyet namı verilmiş” (Bediüzzaman Mektubat s. 455)

Cenap Şahabettin, “Başımıza bela geldi deriz; Hâlbuki belaya ayağımızla kendimiz gitmişizdir.”

“Bela Kavramı…” üzerinde tefekkür edelim!

Her insanın tefekkür dünyası “Başa gelen sıkıntılar, üzüntüler, belalar ve musibetler bir bulut gibidir. Sabır (ümit) rüzgârı esince o bulut kaybolur gider.”

Bütün dileğimiz, kalbi duamız, ‘rahmet bulutlarının esmesi’ değil mi?

En’am Suresi 41 ayette şöyle buyrulur; “Bilakis yalnız Allah’a yalvarırsınız.  O da (kaldırılması için) kendisine yalvardığınız belâyı dilerse kaldırır Ve siz ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz.”

İsra Suresi 11.nci ayette şöyle buyrulur; “İnsan, hayra dua eder gibi (kızınca) fenalığa dua eder (zararına olarak bedduada bulunur) İnsan (akıbetini düşünmemekle) pek aceleci olmuştur!”

Bu ülkenin aydınlarının üzerine düşen tarihi görevleri var. Kimse, ‘sorumluluktan kaçamaz!’ 

“Erdemli insandan, erdemli topluma yürüyüşü…” bir gönül seferberliği olarak görmekteyim. 

İnancımız, “Doğruluk emanet, yalancılık ihanettir!” der. Her türlü ihanetin karşısında olmakla mükellef olduğumuzu da bilelim. Hadis, “Her kim İslâm’da kötü bir çığır açarsa o kimseye açtığı çığırın günahı yükletildiği gibi kendisinden sonra o yoldan gidenlerin de günahı yükletilir!” 

Bu ülkede, ‘kötü çığır açanlar…’ haddi ve hukuku aşanlara karşı da, ‘kollektif bir şuur oluşturmalıyız’


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —