Bedrettin KELEŞTEMUR


ÇOCUKLUĞUMUZA YOLCULUK!

FİKİR BAHÇESİ


ÇOCUKLUĞUMUZA YOLCULUK!

Bedrettin Keleştimur

“12-18 Kasım, Dünya Çocuk Kitapları Haftası…

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü

Günümüzde, ‘istismar kavramını’ sıklıkla kullanırız!

Asrımızın yüzkarası, ‘çocuk cinayetleri…’

Bir an önce, ‘toparlanmalıyız! Doğayla, ‘buluşmalıyız!

Bizim oyunlarımız nerede kaldı?

O masum, O tertemiz, O en içten çocukluk oyunlarımız!

Her biri unutulmaya yüz tutuyor…

Şu asırdan, asrın getirdiklerinden,

İdealizmi kemirip tükettiklerinden,

Hele ki, çocuklarımıza olan acımasızlığından,

Onları gerçek dünyalarından nasıl kopardıklarından,

Sanal âlemin ‘sahte kahramanlarından…’

Bizim çocukluğumuzun ‘oyunları’ her biri, ‘değerdi…’

Evlerin sokaklara açılan kapıları;

Mahallenin tozlu-topraklı izbe meydanları, 

İlk arkadaşlar, İlk dostluklar, İlk oyunlar,

Hayatın ilk ‘dersliği…’

Ahmet Kabaklı’nın bir sözü vardır;

“Çocuklar adam ufağıdır…”

Oyunlar, oyunların kurguları,

Aldığımız roller, bizleri ‘tanımlar…’

İlk kişilik tanımı oradadır!

Oyunlarda; paylaşma kültürü,

Uyum dersi, İşbirliği,

Hayata/ veya insana bakışımız;

Ruhsal çizgilerimiz, duruşumuz orada!

Oyunların ‘tuzu-biberi’ olur! 

Topaç, çelik çomak, misket oyunu,

Çember döndürme… Körebe, Bezirgânbaşı…

Dokuz Taş… Vesaire

Onlarca, yüzlerce oyunlarımız var!

O, oyunları ‘süsleyip-bezeyen’ tekerlemeler!

Günümüze yolculuk ediyoruz;

Ne mahalle kaldı, ne de o eski mahalle kültürü!

Ne sokağa açılan iki katlı evler,

Ne de, nefes nefese kaldığımız; “Mahalle Bakkalları…”

Top koşturduğumuz, Çelik-Çomak Oynadığımız,

Çocuk sesleriyle şenlenen sokaklar kalmadı!

Binalar yükseldi,

Sokaklar, ‘oto galerisine…’ döndü!

‘uçurtmaya…’ yer kalmadı!

Şehirler, bizlere göre ‘mahzunlaştı…’

Şehirler, ‘hissizleşti…’

Adına, “medeniyet denilen canavar mı?” diyelim!

Çocukları bir farklı dünyaya,

Doğasından, ‘sanal âleme…’ taşıdı!

Oyunların ruhu değişti…

“İnternet, atari, plastik oyunları…”

Tutsaklığına yandığımız, ‘Televizyon…’

İki nesil arasında, ‘dünyalar’ değişti!

Oyunların, ‘kurgusu’ ve ‘kuralı’ değişti!

Nerede o tekerlemeler? İşte, ondan bir örnek;

“Üşüdüm, üşüdüm daldan elma düşürdüm

Elmamı yediler, bana cüce dediler

Cücelikten çıktım, Beyoğlu’na gittim

Beyoğlu hasta, çorbası tasta

Püskülü mavi, inadına kavi

Gel çık balçık, ben çıktım…”

 

ÇOCUKLUĞUMUZA YOLCULUK!

Oyunlarımızla, “Güzel bir belgesel ortaya çıkarabiliriz…”

Oyunlarımızda, ‘tarihi ve kültürel birliktelikler…’

Bir milletin kimliği ortaya çıkacaktır…

“Oyunlarımızı yaşamak…”

İnanınız ki, O anı tekrar yaşamak…

Bir daha kendimiz olmak…

Yeteneğimizi, marifetimizi ortaya koymak…

Oyunlar… Oyunlar…

“Açık Havada…” “Evlerimizde…”

-Denge ve yetenek Oyunları,

-Kovalamaca Oyunları, Top Oyunları,

-Kâğıt-Kalem Oyunları, Bellek ve algı oyunları,

-Müzikli ve şarkılı Oyunlar, Sözcük Oyunları,

Müthiş bir zenginliğe sahibiz… Ama ‘unutulmaya yüz tutmuş’

Kur’an da buyrulur, “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir…”

Dede’m Korkut, “Ölümlü- Dirimli Dünya” diyor!

Hayatı bizler güzelleştireceğiz. Çirkinliklere fırsat vermeyeceğiz!

Çocuklarımıza, “Rol-Model…”

Aile çatısını, ‘çocuklarımız için okul olarak düşüneceğiz’

Çocuklar hangi, oyunları severler?

El- Cevap; ‘mizacına uygun oyunlar…’

Çocuklar, farkında olmadan; ‘hayatı resmediyorlar…’

O oyunlar, ‘kişilik gelişiminde’ o kadar önemli ki!

En samimi dostluklar, ‘çocukluk yıllarında’ başlar!

Bu dostluklar; ‘katılımcı ve paylaşımcı’ özelliğe sahiptir!

Teknoloji, bizleri; ‘bireyselleştirdi…’

Bizim çocukluğumuz, ‘fedakârlık’ üzerine inşa ediliyordu!

Çok güçlü, bir iletişim akışı vardı!

O akışı yaşamak isteriz!

Her şeyden önce de, ‘kendimiz’ olmalıyız!

Çocuklar, bizim geleceğimiz…

Çocuklar, ‘yarınlarımız’

Çocuklar, kâh sevincimiz, kâh hoş sedamız…

Çocuklar, bizim tüten ocaklarımız!

Onlar, ‘bahar çiçeklerimiz’

Onlar, ‘dirilişimizin tanımı’

Onlar, ‘geleceğe iz sürecek kimliğimiz’

Bizlere, bu topluma yakışmayana; ‘izin vermeyelim’

Yürekten sesleniyorum;

Her türlü kirlenmişliğin önüne geçelim!

Bu coğrafyanın “fütüvvet diline ve gönlüne” ihtiyacı var!

Bu coğrafyanın, “ilme, irfana, marifete” ihtiyacı var!

Bu coğrafyanın, “morale, güvene, istikrara” ihtiyacı var!

Tarih bu milletten çok daha büyük işler bekliyor!

Çocuklar, “çocukluğunu yaşamalı!”

“koşacak, düşecek, eğlenecek, oynayacak…”

Çocukların, ‘gözyaşlarını silecek…’ büyüklere ihtiyacı var!

Çocukların, ‘sırtını okşayacak…’ yüreklere ihtiyacı var!