Bedrettin KELEŞTEMUR

Tarih: 17.10.2024 20:25

DEPREMLERLE BİRLİKTE

Facebook Twitter Linked-in

DEPREMLERLE BİRLİKTE

Bedrettin KELEŞTİMUR

Geçmiş olsun, Türkiye’m… Şüphesiz ki, Anadolu insanının yüzde 90’ları, ‘depremle birlikte yaşayacak…’ Çarşamba Günü, Saat, 10.46’larda Merkez Üssü Malatya- Kale Akuşağı’nda, 6,5 km derinlikte, takriben 20 sn. süren bir depremle sarsıldık… “Korku dağları aştı…” Türkiye’nin, 85 milyon insanımızın masum yürekleri, Malatya- Kale Merkezli depremle çarpacaktı! 

Bilim adamlarımızın açıklamaları peş peşe geldi. Prof. Der. Naci Görür, içimizi ferahlatacak açıklamalarda bulunuyorlardı; “Muhtemelen bugün olan deprem 6 Şubat 2023 depremlerinin bu faya enerji transferinin bir sonucudur. Endişe yok!”

Deprem uzmanları Bölge insanını uyararak, ‘bir süre dışarıda kalmakta faya var!’ dediler. 

Prof. Dr. Okan Tüysüz, “Türkiye’nin özellikle Doğu Anadolu’da Bingöl çevresinde Yedisu segmenti dediğimiz fay 7 üzerinde deprem üretme potansiyeline sahip. Burası riskli bir bölge…” açıklamasını yapacaklardı…

Şu geçen ömrümüzde, deprem uzmanlarının belirttikleri risk haritası üzerinde birçok yıkıcı depremlere şahit olduk… Nice canlar, aramızdan ayrıldılar… Deprem sonrası, Malatya, Şanlıurfa, Elâzığ, Batman ve Adıyaman illerimizde, ‘eğitime bir gün ara verildi…’

Kur’an bizleri uyarıyor… Enbiya Suresi 31.nci ayette şöyle buyruluyor, “Yeryüzünde insanlar sarsılmasın diye sabit dağlar yerleştirdik; rahat gidebilsinler diye aralarında geniş yollar yarattık!”

Nahl Suresi 15.nci ayette de şöyle buyruluyor; “sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı!”

Ecdat, yerleşim yerleri olarak, ‘dağlık alanları seçtiler…’ Verimli toprakları kendilerine birer rızık kapısı olarak; ‘bağ, bahçe, tarla gibi…’ seçtiler. Harput, tarihin efsanevi şehri… Şimdiki, Elâzığ’ın kurulduğu verimli topraklar, ‘Mezire…’ olarak tanımlanırdı. Buralar, ‘ekilen, biçilen bir ambar hükmündeydi…’

Harput Ulu Cami… Piza Kulesini andıran minaresiyle birlikte bir Türkiye bilir… Harput Ulu Cami, Artuklu Hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından 1156-1157 yılları arasında inşa edilir. Harput Ulu Cami, 867 yıldır ibadete açık… Bu bölge/ bu coğrafya insanı aradan geçen 9 asra yakın zaman dilimi içerisinde, ‘büyük depremlere şahit oldu…’ Harput Ulu Cami ile birlikte Harput’taki mekânların, 9 asra yakın zaman diliminde ayakta durmasının sebeplerini niye konuşmayız? 

Harput’un Elâzığ’a nakli faaliyetleri 1834 tarihinde Mehmet Reşit Paşa döneminde başlayacaktı! Bu tarihten sonra Hükümet Konağı ve diğer kurum ve kuruluşlar Elâzığ’a taşınacaktır. Tarihi Harput Şehrinin yıkımı da bu tarihten itibaren başlayacaktır. 24 Ocak 2020 ve 06 Şubat 2023 Depremleriyle bir şehir artık tarihi bir hata ile yüzleşiyordu…

Tarihi İstanbul Şehrinin, “Yedi Tepesini…” hiç düşündük mü?

Günümüzde bu tepelere şöyle bir bakalım… 1.nci tepede, Topkapı Sarayı, 2.nci tepede, Nuruosmainye Camisi, 3.ncü tepede, Süleymaniye Camisi, 4.ncü tepede, Fatih Camisi, 5.nci tepede, Yavuz Sultan Selim Camisi, 6.ncı tepede, Mihrimah Sultan Camisi, 7.nci tepede, Haseki Külliyesi, yer alıyor.

Ecdattan bizlere miras olarak kalan, ‘Camilerimiz bir külliye niteliğindedir…’ Sadece ibadete mahsus olarak inşa edilmemişlerdir. İnsanımızın, ‘insanımızın eğitimine, sağlığına, iktisadi refahına vesaire…’ çok amaçlı olarak hizmet vermek için, ‘külliye olarak…’ anılmışlardır.

Geçtiğimiz gün Divriği’ye gittik… Mengücek Beyliği döneminde inşa edilen Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası 1243 tarihinde hizmete açılıyor. Caminin Baş Mimarı Mugis oğlu Ahlatlı Hürrem Şahtır. Taş işçiliğinin şu âlemde örnek gösterilen bu tarihi eser de, ‘büyük depremlere rağmen günümüze kadar ulaşıyor…’ İnsanımızı öldüren depremler değil, ‘bizlerin inşa ettikleri malum binalardır’ 

Günümüzde adına, ‘çarpık şehirleşme…’ diyoruz. Tarihi, katlederek geleceğe uzanmak kadar vahim bir şehir dokusunda, ‘geçmişin izleri/ veya hayat bulduğunuz mekânların kimliği yok ediliyor’ 

Depremlerle birlikte yaşayacağız… Yaşama azmini ve iradesini artık ortaya koymalıyız… 

 

DEPREM İKİ HECE

Deprem, kâbusa uyanan geceler

Korku nöbeti geçiren heceler

Kıyama kalk ey gönül, sabır iste;

Bir çığ gibi koptu bizden niceler

Deprem, iki hece

Zilzal diyor, Kur’an adına…

Kıyametin akseden,

Soğuk mu soğuk yüzü!

Gecenin ayazı düşer içimize…

Çözülür bütün dizler,

Çöreklenir yerlere,

Yerlerde toz bulutu…

İnsan, dokunsan ağlayacak;

Çaresizliğin fırtınalı haline…

Gözlerde, korku okunur.

Deprem, iki hece!

Sağımda, solumda;

Ötemde, berimde;

Nuh tufanının habercisi sanki

Çığlığı içinde, bir rüzgâr eser

Sükûtuyla ikrar eder kâinat;

Sancısıdır, dünyanın damar damar

İçinde ne varsa, dışına atar!

İlahi! Bir ameliyedir bunlar…

Karanlık, her dem infilak halinde;

Uyandırır, gaflet uykusundan!

Deprem iki hece!

“Hecelerin hayatı” derinden,

Sıcağına yanar,

Serinliğine kanarım

Hakkı hak bilir anarım…

Gölgeler, seccademdir

Işığın raksında uzanır, kısalır…

Ne ben onsuz, 

Ne o bensiz…

Deprem içimde;

İçimdeki düşlerimde gizemli!

Vicdana tesir eden korkularım,

Çığlıklara ram olur, sancılarım!

Acılar, feryatlar bendeki deprem!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —