ESKİYE ÖZLEM…
Bedrettin KELEŞTİMUR
Eski bir ev, avlusu, taş duvarları
Sabırla yontulmuş, ahşap işçiliği
Sükûta çağırır, cümle odası
Her biri, tevazu kokan sedirler
Göznuru şimdi, antika örtüler
Sözün, sükûtun, esrarlı perdesi
Renkler; alı, akı, moru çağırır
Tebessüm eden yüzlerle ağarır,
Kibirden, gösterişten, ifrattan uzak,
Sadelik, incelik, zarafet içiçe
Bize, insan olmayı infak eder
İNSAN ŞERRE DUA...
“İnsan, hayra dua eder gibi
Gün ölür, şerre de dua eder”
İnsan, insana ülfet eder gibi
Gün olur, içten içe haset eder
Kalpler, nefretle, dolar, taşarsa
İnsan, insanlığından göç eder
Zulüm gelir de, âdemden öç alır
EVİMİN BALKONUNDA
Kırk yedi yıldır, evimin balkonunda!
Kâh gün ortasında çayımı yudumlar
Kâh orta şekerli kahveyle dinlenir
Gözlerim yeşil bir örtüye dalar
Dalar da, ‘şehirde yeşil siluet’
Gönlümü alır, maziye götürür!
Maziyi yâd eder, gözlerim dolar
Arar gözlerim, ‘anam-babam nerede?’
Efkâr rüzgârında, aha şuram solar
Balkonumdan bir bakarım, Harput’a!
Ey Kartal Yuvası, senin bahtında,
Bir an kendimi arar, sorgularım!
Saçıma ağ düşmüş ihtiyarım…
SİZE NE?
Günahı Rabbim affeder, size ne?
Kula, kul olmak, esaret değil mi?
Malını hayra sarf eder, size ne?
Veren el olmak, cesaret değil mi?
Haddini aşmak, hakaret değil mi?
GÜL YAPRAĞI SOLARSA
Gül yaprağı solarsa, ne hal alır?
Gençlik giderse, ihtiyarlık kalır!
Gün doğar bahtıma, nişan üstüne,
İhlas dolarsa, bahtiyarlık kalır
ELVEDA
Gelişine merhaba, sevinçliydik
Gidişine elveda, hüzünlüyüz!
Nefisle mücadelede dinçliydik
Gül ayına elveda, hazanlıyız!
ESKİ DÜNYA
Eski dünya, çocukluğum, gençliğim,
Doğanın ahenginde, ritminde yürür
Zevkinde, estetiğinde dinçliğim
Gönle düşen resminde sevda yürür
Eski dünya daha samimi, sade;
Asude bir bahar misali yürür
Gözlerde, dost bakışlarda derinlik,
Engin ufuklara serinlik yürür
Yeni Dünya, ezberlerini bozdu
Zamana, ihtiyar sükûtum yürür
NEFRET EDER
Dost, dostun gönül yangını olmalı
Dost, dostun yanında huzur bulmalı
Nedir post kavgası, kin, nefret nedir?
Dünyayı cehenneme çeviren illet
Dost, dostu yanında hazır bulmalı!
İKİ MENZİL
Ey sevda yolcusu,
Fenadan bekâya hicrettir yolumuz
İki menzil arası, hasret odumuz
Hayreti, gayret yap;
İki oda gibi yurdumuz
Dünya yurdu da bizim,
Ahiret yurdu da bizim!
BİZİM MUSİKİMİZ
Bizim musikimiz,
Her makamda, bir ayrı hoyrat...
Bizim musikimiz,
Dertli gönlümüze hayrat...
Bizim musikimiz,
Davut’tan almış ilhamını...
Yetmiş bin âlemle paylaşır gamını
Neva makamında,
İzzet kapıları açılır
Rast makamında safa verir
Dinle, Saba makamını,
Şecaat bulursun...
Hüseyni makamında,
Bir rahatlık, bir sükûnet
Kaplar bütün ruhunu...
Bizim musikimiz,
Hekimlerin ilacı...
Zamana, utacı olur
Bizim musikimiz,
Asırların içli nağmesi
Feryadımıza, yâd olur...