HZ. MEVLANA DİYARI KARAKOÇAN
Bedrettin KELEŞTİMUR
16 Temmuz 2025 Tarihinde Çarşamba Günü Saat, 11.50’de inşallah TRT Diyarbakır GAP radyosunda Canlı bir bağlantımız olacak. Bilindiği gibi her 15 günde bir Çarşamba Günleri 11.50’de, “TRT GAP Diyarbakır Radyosu, Hayatın İçinden Programı, Duydunuz mu, Gördünüz mü Köşesinden…” canlı bağlantımız oluyor. Geçmiş Programlarda, Ağın İlçemizi, Keban İlçemizi, Palu İlçemizi ve Baskil İlçemizi anlatmaya çalıştık. Elâzığ İlimiz, mevcut İlçeleriyle birlikte çok zengin bir coğrafya… Karakoçan İlçemiz, Elâzığ İlimizin en doğusunda yer alan bir İlçemiz. Özellikle de, Bingöl İlimizden Elâzığ’a doğru bir yolculuk yaptığınızda, yüksek dağların sizlere yol verdiği, Kuruca geçidi, 1788 metre… Yolunuz Elazığ istikametinde; Kuruca’yı geçtiğinizde önünüzde; ‘vadileriyle birlikte…’ genelde düz bir ovaya doğru inişe geçiyorsunuz… 1788 metre gibi yüksek bir rakımdan; 1092 metre gibi bir rakıma iniyorsunuz… Aradaki fark ne kadar; takriben, 696 metre bir iniş… Bazen önünüzde bir, ‘sis denizi uzanıyor’ Müthiş bir hava değişimi… Göz alabildiğine verimli topraklar… Ve özellikle bu yolları gece geçiyorsanız; ‘sağınızda solunuzda ışıklar…’ yerleşim yerleri… Elazığ İlimizin en az göç veren yöresidir; “Karakoçan-Kovancılar ve Palu İlçemiz…”Karakoçan- Kovancılar arası, 35 km… Kovancılar- Palu arası, 8 km… Kovancılar ’ın nüfusu, 38 bin 605, Karakoçan’ın nüfusu; 28 bin 645, Palu’nun nüfusu; 17 bin 856… Üç İlçemizin toplam nüfusu, 85 bin 106…
Karakoçan İlçemiz, 87 Köy ve 9 mahalleden oluşuyor…
Kovancılar İlçemiz, 77 Köy ve 11 mahalleden oluşuyor…
Palu İlçemiz, 36 Köy ve 14 Mahalleden oluşuyor…
Üç İlçemizin toplam Köy Sayısı, 200 Köy ve 34 mahalle…
Elazığ’ın İl nüfusu, 2024 yılına göre 603 bin 941’dir.
Elazığ İlinin yüzölçümü, 9.313 km2. Elazığ İlinde km2’ye, 64 insan düşüyor…
Bu yöreleri gezmenizi, görmenizi, özellikle de tarihi hatıralara; yüreğinizle dokunmanızı isterim…
Harput denilince hafızalara; “Anadolu’nun Başbuğ’u Belek Gazi gelecektir.” Tarihçiler Belek Gazi’yi, Selahattin Eyyubi, Kılıç Arslan’la aynı minvalde tutarlar. İşte Belek Gazi’nin gönül yarenleri; “Okçu Yusufların, Çaka Beylerin, Hamza ve Bahadır Gazilerin bizlere bıraktıkları güzel Yurt!” Tarihle bütünleşen o güzel insanların evlatları… Karakoçan İlçemizin ruhaniyetine o kadar sinmiştir ki… Manevi bir ihtişamı yaşarsınız…
Günümüzde Karakoçan İlçemizi biraz daha yakından tanımak isterseniz; Elâzığ’ın 104 km Kuzey Doğu’sunda, yer alan Karakoçan İlçemiz Cumhuriyet Döneminde kurulan ‘yeşilin bütün tonlarının göz alıcı kartpostal güzelliğinde…’ iç turizme açık davetiye çıkaran bir İlçemiz…
Karakoçan İlçemiz, Cumhuriyetin 13.yılında, 1936 yılında, Türkiye’deki yeni idari düzenlemelerle; Kığı’nın Çan Nahiyesi ile Palu’nun Ohi ve Lahan Nahiyelerinin birleştirilerek, Karakoçan adı altında, Elâzığ’a bağlanıyor… Karakoçan’ın ilk yerleşim yeri, ‘Karakoçan Köyü’ seçiliyor… Sonra, bu yer Ohi Bucağı ’nın Tepe Köyü İlçe Merkezi olarak değiştiriliyor… Karakoçan, Elâzığ İlinin hızla gelişen bir ilçesi konumuna gelecektir.
13. yy Anadolu’nun “Aydınlanma Çağıdır!” Bu Çağın en önemli siması, Hz. Mevlana’dır…
1200’lü yıllarda, bugünkü Afganistan’ın Belh şehrinden bir aşk fırtınası kopar. Sanki deryalar yürür. İlim ve hikmet abidesi Sultan Bahaettin Veled ve aile evradı ile birlikte aylar süren bir kutlu yolculuktur, bu…
O yolculukta Anadolu iklimini derinden etkileyen Hz. Mevlana`da vardır.
Bahaeddin Veled ve henüz çocuk yaştaki Hz. Mevlana ilk durak olarak bugünkü Elâzığ İl`inin Karakoçan İlçesinin Okçular Beldesidir. Kaynaklar Hz. Mevlana`nın Okçular Beldesinde 3 ila 5 yıl arasında ikamet ettiğini yazarlar. O yıllar burası Mengücekoğulları diyarıdır. Bahaeddin Veled ve evladı Hz. Mevlana`nın şüphesiz ki, Elazığ iklimine derin tesirleri olmuştur.
Bugün Harput denilince ilk akıllara gelen; Ulemadır, Ümeradır, bir ilim ve tefekkür merkezi olarak sürekli cazibesini korumasıdır.
Bu coğrafyanın manevi iklimi bir büyük ihtişamı gözlerinizin önüne getirecektir…
"Bağdat Kapısın Açtı" türküsüyle aynı duyguları birlikte terennüm ettiğimiz "Genç Osman" Elazığ`ın Ağın İlçesinde makamı vardır.
Ahi Evran`ın bıraktığı `Ahilik` tahtının bir ayağı, Harput`ta; Ahi Musa Evran ile bilinir.
Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerinin bir büyük talebesi asrın velisi, Piri Şeyh Ali Septi Hazretlerinin makamı Elazığ`ın Palu İlçesindedir. Onun talebesi 8. Kutup Samini Hazretlerinin makamı Palu’dadır.
Nakşilik silsilesinin o halkasının büyük Uleması ve Velisi halk arasında İmam Efendi olarak bilinen Osman Bedrettin Hazretlerinin makamı Harput`tadır.
Elazığ-Harput öyle deryalardan beslenmiştir ki, O deryaların bir kolu `da Kafkaslara; Dağıstanlı Hoca`ya uzanır. Daha isimlerini sayamadığımız büyük Velilerin, Gazilerin, Alp ve Erenlerin Mekânıdır bu coğrafya! Sürekli o Velilerin nefesleriyle yıkanmış, hayat bulmuştur.
Hala o feyzin adımlarında yürüyen bir nesil var. İşte, bu güzel insanların ikliminde Hz. Mevlana`yı da gören ve yaşayan ve halen bahsini ettiğimiz Okçular Beldesinde Hz. Mevlana`nın akrabalarının da bulunduğu bu güzel Vatan Coğrafyamız için kaleme aldığım bir şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dünyayı güzel görür, güzel düşünür ve yorumlarsanız hayat ta güzelleşir, şüphesiz ki!
MESNEVİ’DEN OKUR, NEYDEN ÇALARIZ!
“Taht şehri, baht şehri, gönül şehrine
Akan nehir içinde Karakoçan! ..
Gökte yıldız, ışık seli mihrine,
O mihre sancaktır, kucak açan! ..
Bu yurtta, Mevlana sorula dursun!
Yüreğini verir, Anadolu’ya
Ki, coğrafya şefkat, vatan soluya
Moğol, Haçlı gibi kopan doluya
Neyden ses verir; kandan yoğrula dursun! .
Sultan Bahaeddin Veled atası
Okçularsa, canlara can katası
Yurt olur gönüllere han kıtası
Üç yıl mahreminde aşkla gıdası
Çilesi dertlere sarıla dursun! ..
Mevlana’dır, vatanın aşk tapusu
Şems ile açılır gönül kapısı
Anadolu insanının yapısı
Özünde pişmeye varıla dursun! .
Bu yürek, kin ile dayanmaz zora! ..
İfrat, tefrika, şirk silinmez kara
Şiddet kirdir, pastır, kapanmaz yara! ..
Yaramız, acımız savrula dursun! ..
Mesneviden okur, neyden çalarız
Aşk ile mey ile Hây’dan dolarız! ..
Can çıkar huydan, bedenden solarız! ..
Gül yağı çıramız yakıla dursun,
Ecel şerbetimiz içile dursun… “
Mevlana Yürekli İlçemiz Karakoçan, tarihin her döneminde önemli şahsiyetler yetiştirecektir.
İşte tarihte iz bırakan şahsiyetlerden birisi de, Av. Hüseyin Avni Ulaş’tır…
Bu şahsiyet Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin Erzurum Şubesinin kurulmasında önemli roller üstlenecekler…
1. TBMM’ne Erzurum Milletvekili sıfatı ile katılmışlar…
Günümüzde de, Karakoçan İlçemiz, aynı güzellikte/erdemli şahsiyetleri kendi bağrından çıkaran, stratejik öneme sahip olan bir ilçemizdir.
Bu İlçemizin, ‘tarihi değerleri…’ gelecek nesillere çok iyi anlatılmalıdır.
Özellikle de, “Hz. Mevlana…” 17 Aralık Tarihinde Uluslararası organizasyonlarla Elâzığ İlimiz Karakoçan İlçemizde de anılmalıdır!
Tarihe karşı, ecdada karşı, geleceğe karşı sorumluluklarımız olduğunu bilelim…
Günümüzde, “İletişim Teknolojilerini ne kadar kullanabiliyoruz!”
Karakoçan’ın yetiştirdiği şairlerden M. Faik Güngör ne diyorlar;
“Yüzevler’de Battal gören gözümdür
Deveci’de tüten ocak özümdür
Cemal Abdal dışa taşan sözümdür
İyiye güzele yar Karakoçan”
Şair Fadıl Karlıdağ ise bir şiirinde;
“Ohi derler buraya, bir güzel mekân
Bir güzel çaydır akan
Türküleriyle, manileriyle
Geleneğiyle, göreneğiyle
Barajıyla, kanalıyla
Dört bir yana yayılmış köküyle dalıyla
Köklü bir çınar yürek yakan”
Şiiri, Sanatı, Edebiyatı, Musikiyi yıllar öncesinde Karakoçan’a sevdiren bir kahraman insan;
Mehmet Dursun Aksoy… Onun gayretleriyle 7 Mayıs 2004 tarihinde gerçekleştirilen
‘Karakoçan 1. Golan Kaplıcası Şiir Şöleni’
Aradan 21 yıl geçmesine rağmen hala bütün canlılığıyla, diriliğiyle hafızalarda…
Şiirin, Sanatın, Edebiyatın, Musikinin birleştirici ruhunu bu İlçemize niye taşımayız!
Tarihi değerleri ve hatıralarıyla niye buluşmuyoruz? Anlamış değilim…
Karakoçan İlçemizin bir farklı zenginliği nedir?
31 Ekim 1963’lerde Almanya ile Türkiye arasında imzalanan, “Türk İşgücü Anlaşması” Bu tarihten itibaren Anadolu’nun birçok yöresinden Avrupa’ya çalışmak için giden; “Gurbetçilerimiz…” O gurbet hikâyesinin içerisinde, ‘Karakoçan İlçemizde’ yer alacaktır. O gidiş, Türkiye genelinde; 1973’lerde, 865 binlere ulaşacaktır. Elâzığ’dan, Karakoçan’dan; İstanbul’a, Sirkeci garına giden ‘gurbetçiler…’ Buradan Almanya’nın yolunu tutuyorlardı… Bir nesil, derken iki nesil, üç nesil geldi geçti…
Gün gelecek, Karakoçan İlçemize de, ‘emeğin dönüşü…’ olmuştur…
Bu dönüşüm, Karakoçan Ekonomisinin gelişmesinde önemli katma değer sağlayacaktır.
Karakoçan, su varlığı/zenginliği ile de coğrafyamızın bir cazibe merkezi durumundadır…
Özlüce Barajı, Pembelik Barajı, Seyrantepe Barajı, Tatar Barajı, Kalecik Barajı…
İlçede büyük bir su havzası meydana getirmektedir…
İlçenin mevcut akarsularına şöyle bir baktığımızda; Kalecik Deresi, Kuşçu Çayı, Ohi Çayı,
Peri Suyu yeşil dokuyu gök mavisi ile bir bakıma buluşturur…
Yeşilin bütün renkleri ile raks eden coğrafyamın harikalar yöresi…
Peri Çayı üzerindeki Golan Kaplıcaları muhteşem bir dekora sahip… Sahip olduğumuz değerleri ne kadar biliyoruz? O değerlere ne kadar yakınız? Veya ne kadar iç içeyiz!
Silinmez yaram, acım var
Ne kışım, ne yazım var
Ben Yesevi Dergâhından el almış,
Horasan Erenlerinden,
Bir Derviş Yüreği…
Ben şefkatin adı, Anadolu’yum
Ben bir koca çınar
Ebedi Devlet yurduyum…
Her âlim bir kaledir; Arz’ı, duası taşır...
Sözün burasında bir önemli çağrımızı yinelemek isterim. Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyet Başkanlığı dönemindedir, Cemiyet Başkanı olarak da, tarihi çağrımız olacaktır… 01.Haziran 2005 tarihli O Çağrımızda; Mevlana Yüreği… Günümüzden 20 Yıl Önceki Çağrımızda Cemiyet Olarak Ne Diyoruz;
“Vefatlarının üzerinden 732 yıl geçmesine rağmen 21. asırda eserleri; Türkiye’de, İslâm dünyasında ve birçok dillere çevrilerek asrımızda da en fazla okunan ve üzerinde sayısız eserler yazılmış ve rivayetler aktarılmış olan Mevlâna Celâleddin’i Rûmi’nin Afganistan’ın Belh şehrinde 1200 tarihinde doğduğunu biliyoruz. Mevlana, ‘Ulemaların Sultanı’ olarak bilinen babası büyük İslâm mütefekkiri babası Bahaeddin Veled ve ailesi ile birlikte 1207 Tarihlerinde Belh ’ten Anadolu’ya göç ederler. Bu göç yolu sırasıyla Nişabur ve Bağdat üzerinden Kâbe’ye uzanır. Orada Hac görevlerini yerine getirdikten sonra Şam, Halep, Malatya üzerinden Mengüçoğlu diyârına gelirler. Mevlana, Babası Bahaeddin Veled ve aile efradı ile birlikte üç yıla yakın bir süre Elâzığ’ın Karakoçan İlçesinin Okçular (Bahşiş) köyünde mekân tutarlar.
Anadolu’yu aydınlatanlar arasında önemli yer alan 13. asrın büyük Türk-İslâm Mütefekkiri, Gönüller Sultanı Mevlâna’nın özellikle çocukluk yıllarının geçtiği Karakoçan’ın Okçular Köyü’nde, ilk derslerini aldığı mürşidi olarak da bildiğimiz Babası ‘Sultan’ûl Ulema’ Bahaeddin Veled ve ailesi ile birlikte kalmaları, Elâzığ ve bölgemiz için tarihi bir zenginliktir. Tarihi boyunca hiçbir işgal yüzü görmeyen Harput’un manevi iklimi üzerinde de geçen tarihi süreç içerisinde büyük tesirlerini gördüğümüz bu hadise kayda şayandır.
Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti olarak, Elâzığ kamu vicdanında güzel yankılar uyandıracağına inandığımız tekliflerimiz var. Öncelikle, Mevlana’nın ailesi ile birlikte üç yıl ikâmet ettiği vatan coğrafyasının bu nadide beldesine, ‘Mevlâna...’ isminin verilmesi... Manevi güzelliklerinin hatırası olarak, “Mevlâna makamının yapılması...”
Ve Fırat Üniversitesi tarafından, Mevlâna’nın ailesi ile birlikte Belh Şehrinden başlayan yolculuğunun manevi hatıralarını günümüze yansıtacak bir “Bilgi Şöleninin” gerçekleştirilmesini talep ediyoruz...
Mevlâna ne diyor; “Sevgiden tatlıdır safileşir/ Sevgiden bakırlar altın kesilir/ Dertler sevgiyle derman olur / Ölüler sevgiyle dirilir / Şah bile sevgiye kuldur, köledir.”
Böyle bir sevgi şöleni ile Anadolu’yu aydınlatan bir ulu kişiyi Elâzığ’ın Karakoçan İlçesi’nde, gençlik hatıralarının geçtiği diyarlarda anmak istiyoruz.
2025 Yılının Temmuz sıcağında burada tekrar hafızalara taşımak istedim efendim. Selam ve Muhabbetle…