İLK KUTLU İSLAM NESLİ (MUHACİR VE ENSAR)
Allah ve Resulü için yapılan “ Hicret” bir destanın adıdır. Mekkeli Müslümanlar, dinlerini gereği gibi yaşayabilmek için evlerini, işlerini ve hayata dair her şeylerini Mekke’de bırakarak Medine’ye hicret ettiler. Allah Resulünün önderliğinde şirk bataklığını terk edip Allaha doğru yola çıktılar.
Mekke’den ayrılırken çıktıkları bu kutlu yolculuk, muhacirleri cennetin kapılarına kadar götürmeye yeterdi. Zira her şeylerini Mekke’de bırakarak çıktıkları bu yolculuk, eşi görülmemiş bir fedakârlığın ürünüydü.
Muhacirler şehirlerine ulaştıklarında Medineli Müslümanlar, muhacir kardeşlerini evlerinde misafir ettiler. Ellerinde bulunan imkânları onlarla paylaştılar. Yüce Allah Medineli Müslümanlara bu fedakârlıkları sebebiyle yardımcılar anlamında “Ensar” adını verdi. Hicretin, bu kutlu yolculuğun sembolleşen isimleri olan Muhacir ve Ensar, bütün çağlara örnek oldular. Allah uğruna hicretin önce kalplerde gerçekleşmesi sonra da mekânlara taşınması gerektiğini bu kutlu nesil öğretti.
Muhacir ve Ensar aynı gayeye hizmet ettiğini görmekteyiz. Sadece ve sadece Allah için, İslam dinine hizmet etmek için vatanlarını terk ederek Medine’ye hicret edenle Muhacirle, Ülkelerine hicret eden Müslümanlara yardım eden, ellerindeki bütün imkânları kendileriyle paylaşan Müslümanların (Ensar’ın) gayesi aynıdır. “Muhacir ve Ensar’ın yaptıkları Allah’ın rızasına dayanmaktadır. Yüce Allah kuranında: İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (Muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya: işte onlar gerçek müminledir. Onlar için bir bağışlanma ve bol rızık vardır” buyurmuştur. Enfal,74. Ayeti kerimenin malinde Muhacirle Ensar’ın birlikte zikredildiğini görmekteyiz. Gerçek müminler oldukları, kendileri için Allah katında bir bağışlanma ve bol rızık olduğu beyan edilmektedir.
Hiçbir dünyevi beklentileri yok, sadece ve sadece Allah uğruna, Onun rızasını kazanmak, şereflendikleri İslam dinini tebliğ amacıyla yaklaşık 450 km mesafede bulunan Medine ye develer üzerinde bazen yaya olarak yolculuk etmeleri, sıradan bir seyahat değildir. İnsanın doğup büyüdüğü, yuva kurduğu, çalışıp mal mülk edindiği yeri bir daha geriye dönmeyecek şekilde terk etmesi, oldukça zordur. Önemli olan da zoru başarmaktır. Peygamberimizin dostları (ashab) bu zorluğu yenerek miladi 622 tarihinde Mekke’den Medine şehrine hicret etmeyi başarmışlardır. Muhacirlerle Menideki Müslümanlar kardeş oldular. Huzurlu devri birlikte oluşturdular. Başlangıçta fakir durumda olan muhacirler, kardeşleri Ensar’ın yardım ve destekleriyle kısa zamanda kendi kendilerine yetecek duruma geldiler. Hatta bazıları zekât verecek duruma geldi.
Yüce Allah kur ’anında: “İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri ) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir” buyurmuştur. Enfal,72.
Hicretten sonra Medine’de Ensar ve Muhacirlerin dostluk ve karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma sayesinde maddi ve manevi yönden büyük bir güç oluşmuştur. Müşriklerle yapılan savaşlarda Müslümanların zafere ulaşmalarında bu güç kendisini göstermektedir. Aynı zamanda Medine’de İslam devleti kuruldu. Peygamberimiz hem devlet başkanı ve hem de ordu komutanıydı. İslam Mekke’de doğdu, Medine’de inkişaf etti. İslam dinin dünyaya yayılmasında Ensar ve Muhacirinin hizmetlerinde büyük pay vardır. İslam ümmetinin kuran ve sünnete daha iyi bir şekilde sarılarak kazandıkları öğretiyle geleceğe yön vermeleri bu günkü sıkıntılardan kurtulma adına büyük önem arz eder. Ensar ve Muhacirin hayatı, tüm Müslümanlar tarafından örnek alınmalıdır. Zira buna, büyük ihtiyaç vardır.
Tahsin ÖTGÜÇ-Emekli Müftü
