İNSANI YAŞAT Kİ…
Bedrettin KELEŞTİMUR
“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!
Âlemi kuşat ki, millet yaşasın
‘Devletlim’ derim güvendiğim dağlar;
Gönlünü uzat ki, irşad yaşasın!”
Ecdat, ‘insan üzerinde durmuş’ İlmiyle amil insanlar, sözüyle özü bir olan, ‘hizmet ehli’ insanlar yetiştirmek tek dertleri olmuş.
Bizim neslin çok iyi bildiği muhterem bir insan, Harputlu Kurra Hocagillerden, Dr. Mehmet Erdem…
Hayatının mutlaka bir roman/ veya bir senaryo haline getirilerek, günümüz insanına; “insanıyla, şehriyle, yaşadığı coğrafya ile içten dost olan Doktor böyle olur!” diyebilme yürekliliğini göstermeliyiz.
Dr. Mehmet Erdem, 40 yaşına kadar Harput Saray Hatun Camiinde İmamlık yapacaklardır. Kırk yaşından sonra İstanbul’a gidecekler, “Tıp Tahsilini…” görecekler.
Ve yıllarca, Elâzığ Şehrinde, ‘sağlık hizmetlerinde bulunacaklar…’ Verem Savaş Dispanterinde Başhekimlik de yapan Dr. Mehmet Erdem’in asıl infak kültürü bundan sonra bir efsaneye dönüşecektir.
O yıllarda, Elâzığ’da, muayene ücretleri 10 lira iken, Dr. Mehmet Erdem Hastalarını 5 liraya muayene edeceklerdir. Parası olmayan, garip gurabeden muayene ücreti almadığı gibi, hastasına sorar, “cebinde ilaç alabilecek paran var mı?” Hastasından muayene ücreti almadığı gibi, garip gurabanın da ilaç parasını kendisi karşılayacaktır. Rahmetli Babam, ‘Dr. Erdem Bey ile ilgili birçok anıları bizlere anlatırlardı…’
Dr. Mehmet Erdem Bey, ‘bir bilge insandır…’ Erdem Beyin dünyasında, ‘insan sevgisi…’ vardır. O sevginin de, ‘imanın bir cüzü olduğunu…’ bilir. Dr. Erdem Bey, döneminde; “Ahi Evran ruhunu yaşatan bir şahsiyettir…” Kendileri, diğer meslektaşları gibi gayet tabii olarak, ‘mal-mülk sahibi olabilirlerdi…’ Her yıl içerisinde, ‘yurt içinde ve yurt dışında tatillerde…’ yapabilirdi. Mala ve mülke haris te olabilirdi! Dr. Mehmet Erdem Bey, ‘insana yöneldi…’ Bir, ‘vakıf insan şuuruyla…’ Harput Beyefendisi olmanın, ne menem şey olduğunu bizatihi yaşayarak bizlere anlattılar.
“Sulha, huzura uyanmak isterim
Vakti hayırla yâd etmek isterim
Yaşamak, “erdemli insan” olarak;
Sabaha, tebessüm etmek isterim!”
A’raf Suresi 58.nci ayette şöyle buyrulur; “Toprağı verimli olan güzel bir memleketin nebâtı, Rabbinin izniyle çıkar (ve yetişir) fena ve verimsiz olan bir yerin nebâtı ise çıkmaz; çıkan da bir şeye yaramaz. İşte ayetleri, şükredecek bir kavim için böyle açıklarız!”
“İnsanda arz gibidir…” sözü o kadar önemlidir ki…
Mü’minun Suresi 12. Ayette ne buyruluyor; “Andolsun ki biz insanı çamurdan süzülmüş bir hülasadan (özden) yarattık” İfademizi tekrarlıyorum, “şu beden de arz gibidir!”
Vücudumuzu nasıl koruyorsak, arzı da/ yerküresini de aynı şekilde koruyacağız!
Bu bir şuurdur… Bu doğal bir reflekstir…
Bir Veli ne diyor; “Ziya, hava, su ve toprak gibi, kuvvetli ve şümullü dört anasır-ı esasiye olan; hikmet, adalet, inayet ve merhametin hakikatleri…” İçerisinde yaşadığımız çevremize karşı/ yerküresine/ arza karşı; İlimle, adaletle, iyilikle ve şefkatle yaklaşacağız… Bizleri kuşatan çevremize karşı, ‘sevgiyle…’ yaklaşacağız Taşı, toprağı, bitkiyi, hayvanı, eşyayı seveceğiz! Asla ve kat’a, ‘asi olmayacağız…’
Rahmetli Babamızın bizlere en büyük vasiyeti, “her zaman için haktan yana, doğru, dürüst, adil, güvenilir, ideal insan olunuz…” derlerdi. “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim!” diyen Allah Resul’ünün yolu elbette ki, her birimizin inanç dairesinde oluşturacağı yol olacaktır.
Rahmetli Dedem (Babamın Babası) Fahri Beyler, Ağında uzun yıllar öğretmenlik yapmışlar. Hem rahmet mekân Ninemden ve hem de Babamızdan defalarca dinlemişizdir.
Fahri Bey, mesleğine aşk derecesinde düşkün bir insan… Öyle ki, Okulu, İdaresi, Öğrencisi, Velisiyle bütünleşen bir insan… Her ay geldiğinde, mutlaka ihtiyaç sahibi öğrencilerin, ‘kalem, defter, kitap vesaire her türlü ihtiyacını karşılardı…’ Rahmetli Ninemiz, “istemeyerek de şikâyetçi olurlardı…” Fahri Dedemiz sevgili eşlerine, “Mükerreme, senin noksan bir şeyin kalıyor mu?” diyerek cevap verirlermiş!
Bu ülkede, Alperen ruhunu yaşatan, ‘infak kültürü…’ hayırda yarış haline gelmişti. “Sağ elin verdiğini, sol elleri görmezdi…” O nesil, Ağın İlçemizde, ‘eğitimi-öğretmenlik mesleğini-onun kutsal bir vecibe olduğu şuurunu yerleştirmişlerdi…’
“Kimdir de hele; ‘ideal insanı’/ Yüreğinde sevgi-aşkla dolanı/ Memleket için gül gibi solanı/
Vefalı, vakıf bir insan olanı,/ Sevdasında, ‘mum kimin eriyeni’/Kolay mı her zaman, ‘veren el olan’”
Bir ülkede, ‘huzura çıkan yollar…’ ideal insanlarla açılır. Sadece, yazmakla, çizmekle, konuşmakla olmuyor. Kamil insan olma yolunda nefes tüketeceksiniz… gerisi teferruat