Bedrettin KELEŞTEMUR


KERİM SUNGUROĞLU VE HARPUT

FİKİR BAHÇESİ


KERİM SUNGUROĞLU VE HARPUT

Bedrettin KELEŞTİMUR

 

Ölüm, sevdiğin dalından koparır

Bilirim mahşere yolculuk başlar

Bu ne his, dünyalarımı aparır

Yerinden oynarmış olanca taşlar

Harput’un bir yiğit evladı daha bu fani âlemden ebedi hayata göç ettiler.

Merhum Kerim Sunguroğlu, ismi bu şehre, bu şehrin insanına şüphesiz ki, ‘hizmetle anılacaklar’ 

“Elâzığ Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi” 1967 yılında, “Yüksek Teknik Okul” ismiyle 1967-1968 yılında eğitim-öğretime başlayacaktı! 

Günümüzden 57 yıl önce Elâzığ Şehrinde, ‘üniversitenin temelleri atılıyordu’ O temellerin atılışında en büyük emektar olarak bizler, rahmetli Prof. Dr. Kerim Sunguroğlu’nu görüyoruz... Aklı, fikri, zihni, vicdanıyla, hamiyetli tavrıyla bizlere de, geleceğin ‘bilimde yıldızı parlayacak…’ Elâzığ Şehrini işaret edeceklerdi.

Yüksek İhtisas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu’nun babası ve Elâzığ Şehrinin sevilen İş Adamı Aytunç Sunguroğlu’nun amcası olan Merhum Kerim Sunguroğlu ile bizler Harput’a, Harput’un o tarihi ve efsanevi iklimine yolculuk yapacağız. 

Eski Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş, “saygıdeğer dostum Prof.Dr. Kerim Sunguroğlu’nun dedesi olan şairimiz Hacı Abdülkerim Efendinin (1854-1923) soyu, Selçuklu hükümdarı Alpaslan’ın komutanlarından Saltuk Bey ailesinden Baysungur’a dayanır. Aileye soyadını veren Baysungur, Elâzığ yakınındaki Pertek İlçesinin Pertek’in girişinde Sungur Bey Cami (o zamanlar sancak) yöneticisi olmuş ve yaklaşık 1598-1600 yıllarında ölmüştür.”

Harput, medreseleriyle bilinir. Anadolu Coğrafyasında çok önemli bir ilim muhitidir. Sanat ve Edebiyatı besleyen de, İlim muhiti olduğunu söyleyebiliriz. Abdülkerim Efendi, o dönemin önemli divan şairleri ve ilmiye sınıfından Hacı Hayri Bey, Hacı Raşit Efendi, Mustafa Naci Efendi ile medrese arkadaşıdır. 

Harput’ta, Mustafa Naci Efendi olarak iki önemli şahsiyet vardır. Abdülkerim Efendi ile birlikte ismini zikrettiğimiz Mustafa Naci Efendi, Elâzığ insanının/ eğitim camiasının yakından bildiği Dr. Naci Onur’un dedesidir. 

Harput’ta İmam Efendinin türbesinde mezarı yanında bulunan muhterem zat da, büyük âlim ve ulemadan aslen Muşlu olan Mustafa Naci’dir. Mustafa Naci Efendi de, Türkiye’nin yakından tanıdıkları deprem bilimci Naci Görür ’ün dedesi olmaktadır.

Bizler, rahmetli Kerim Sunguroğlu’nun dedeleri Abdülkerim Efendiyi, 1884 tarihinde Elâzığ Vilayet Matbaasının Müdürü olarak da görmekteyiz. Abdülkerim Efendiyi Başarılı bir İş adamı/ tüccar olarak görüyoruz. Belediye Meclis Üyeliklerinde bulunuyorlar. Resmi kuruluşlarda, yönetici olarak başarılı hizmetlerle ismi anılır. Atatürk’ün 2 Ordu Komutanı olduğu yıllarda dönemin Valisi Mithat Beyle birlikte Diyarbakır’da düzenlenen toplantıya katılacaklar…

“Atadan aldılar kutlu isimleri; boy boyladılar, soy soyladılar…” Her biri hizmet ehli oldular. O terbiye ile yetiştiler… Hizmette bir ömür boyu yılmadan, usanmadan yarıştılar. 

Gönüllerinde bu şehrin insanına, Harput’un ilim ve irfan kültürünü yaşattılar. “Harput Beyefendisi!” gibi hafızalarda yer eden o sözün günümüze taşıyan birer, ‘gönül erenleri…’ oldular.

Rahmetli Kerim Sunguroğlu ve Harput Kültürü üzerinde, Prof. Dr. Sadık. Kemal Tural, Dr. Naci Onur Hocamızla, araştırmacı yazar Yurdal Demirel ile Av. Cem Bayındır ile sohbetlerimiz oldu. 

Rahmetli Kerim Sunguroğlu’nun babası Abdulkadir, annesi (müftü Yunus efendigillerden) Makbule Hanım… Kerim Beyler, 3 erkek ve 4 kız olmak üzere 7 kardeşler…

Harput’ta; ticaret ve ilmiye hayatını birbirleriyle kaynaştırarak günümüze taşıyan nezih bir aile olarak düşünebiliriz. 

Harput’la birlikte ilk hafızalara, İshak Sunguroğlu gelmektedir. Bu muhterem insan 1888 tarihinde Harput’ta dünyaya gelmiştir. İshak Sunguroğlu’nun babası Yemen’de şehit düşen mülazım-i evvel Abdülhamid Hamdi Efendi, annesi ise Sunguroğlu ailesinden Mümine hanımdır. 

Prof. Dr. Kerim Sunguroğlu’nun dedesi Hacı Abdülkerim Efendi İshak Sunguroğlu’nun dayısı olmaktadır. İshak Sunguroğlu’nun, “5 Cilt Hacimli Harput Yollarında…” isimli eser, bu şehrin bir bakıma geçmişi günümüze yansıtan hafızası olmuştur. 

İshak Sunguroğlu’nun da, “Elâzığ Lisesinden Yetişenler Cemiyeti’nin uzun yıllar başkanlığını yaptığını…” başkanlık yıllarında, ‘gençlerin yurt/ barınma, burs ve eğitim hizmetlerinde gayretleri takdire şayandır…’

Sunguroğlu ailesinde, ‘bir vakıf zihniyetini…’ görmekteyiz. O zihniyet, ilim ve marifet hayatında da, İş dünyasında da hayatın bütün boyutlarına yansımaktadır. 

Rahmetli Dedesi, Abdulkadir Efendinin ismini alan, Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu’nu ta, öğrencilik yıllarından beri yakından bilir ve tanırım. Kendi insanına ve şehrine, ‘atalardan aldığı terbiye ile bir vefalı dost olmanın şuurunu yaşamış ve yaşatmaktadır…’ 

Kadirhan Beyimizi, Aytunç Beyimize, rahmetli Kerim Sunguroğlu’nun bilumum aile yakınlarına sabrı cemil diliyorum. Mekanları Cennet-i Âlâ olsun (amin)

 

BİR NESİLDİ ONLAR

Bir nesildi onlar, geldi, göçtüler

Bir zaman, varlık sahibi güçtüler

Hayır, ihlasla anılırdı onlar

Gönüllerde iz bırakıp uçtular

Hayır, hasenatı bize muştular

 

ELÂZIĞ’A

Elâzığ’ın üstüne sis mi çöktü?

Derdini için için dosta döktü;

“Gönüller çorak olursa n’olur?”

İnleyen feryadı gözyaşı döktü;

Seveni, sayanı ne kadar da çoktu

Gönül inciten bir havası yoktu!

“Toprakta çoraklaşırsa n’olur?”

Söz ehli sohbeti, gözyaşı döktü!

 

BİR SESSİZ GEMİ!

Bir sessiz gemi geçer, bu âlemden

Dalgalar habersiz içindeki deryadan

Gizli hazine taşır, balık karnında!

Sır dolu karanlık, içinde fanus…

Ağaç, yeşilinde gizler ateşi!

Ateşinde eritir, demiri!

Suyun içinde, alev!

Kaynar derinden, Oluk oluk, kan

Kan ve öfke, ‘ben’i âdemde!

Öfke kırılır, O âlemde

Kalemin feryadı, Can!

 

ELAZIĞ’A

Elâzığ, gönlümüzün vuslat şehri

Gazi Caddesinde erdemli yüzler

Tevazu kanadıyla, haslet şehri

Gayreti, ufuk ötesini gözler

Omuzlar, ağır yükü; sıklet şehri

Kırık kalpleri ihya eden sözler

Fırat’ın can damarı, hoyrat şehri

Gurbette feryat, gönül seni ister

Sanırsın vatanımın serhat şehri

Her karışının derdi ile sızlar