Bedrettin KELEŞTEMUR

Tarih: 21.07.2024 20:17

KIBRIS DERSİMİZE İYİ ÇALIŞMALIYIZ

Facebook Twitter Linked-in

KIBRIS DERSİMİZE İYİ ÇALIŞMALIYIZ

Bedrettin KELEŞTİMUR

Cumhuriyetin 101.ncü yıldönümündeyiz. 

Bu millet dört nesil boyunca en fazla, “Kıbrıs’ konuştu!” 

Kıbrıs ile Anadolu arasında çok derin hassasiyetlerin tarihi varlığına şahit oluyoruz.

Ve bu bağın asla yıkılamayacağının da ayan beyan aşikâr olduğu görülmektedir.

Kıbrıs Barış Harekâtının üzerinden 50 tam yıl/ yarım asır geçti… 

Milli Mücadele tarihimizin özündeki mayanın bir daha Yavru Vatan Kıbrıs’ta çalınmasıydı!

20 Temmuz 2024 tarihinde Kıbrıs Barış Harekâtının 50. Yıldönümü Ana Vatan Türkiye ve Kıbrıs’ta büyük bir coşkuyla kutlanıyor. Lefkoşe’deki kutlamalarda, Türk Siyaseti bir vücut oldu! Birlikte hareket etme şuurunda bu milletin milli iradesinin tezahürünü görüyoruz.

Milli İradenin Lefkoşe’den tarihi seslenişi acaba körelen gözleri ne zaman açacak?

“İnadı bırakınız… KKTC’ni artık tanıyınız!” 

Türkiye Akdeniz’de, Mavi Vatan’da Barış ve Huzur İstiyor… 

Bugün 20 Temmuz. Kıbrıs Barış Harekâtının, 50. Yıldönümündeyiz…

Bu harekâtın ismine, “Barış ve Huzur Harekâtı” demişiz. 

Kıbrıs Türk’ü, bir büyük “katliamdan” “ENOSİS” gibi bir büyük belâdan, “Kıbrıs’ın Yunanistan’a İlhakını” önlemişsiniz…

Kıbrıs’ta, 1963 Kanlı Noel’i unutulmadı. Hiçbir zamanda unutulmayacak.

ABD Başkanı’nın 5 Haziran 1964 Tarihli, iltifattan tamamen uzak, o kaba ve taassup kokan,

“Johnson Mektubu” da unutulmadı!

AB’nin, “Kıbrıs Dayatmaları” da unutulmadı, asla ve kata unutulmayacak.

Tıpkı İnebahtı Bozgununda olduğu gibi,

“Gemilerimiz yakılmış, maddi kaybımız büyüktür!”

Sokullu’nun tarihe geçen o muhteşem ‘derya manası’ sözleri;

“Onlar bizim gemilerimizi yakmakla, sakalımızı tıraş etmişler; Biz onlardan Kıbrıs’ı almakla, kollarını kesmişiz… Tıraş edilen sakal bir daha ve daha gür olarak yerine gelir, Ama kesilen bir kol bir daha yerine gelmez!”

Kıbrıs Ada’sı, coğrafi yapı olarak incelendiğinde; Anadolu’nun bir parçasıdır!

Türkiye’ye 65 km uzaklıkta… İsrail’e, 267 km, Mısır’a, 418 km, Yunanistan’a ise 965 km uzaklıktadır. Kıbrıs tarihinde hiçbir zaman, “Rum Adası” olmamıştır!

Bu tarihi realite dün olduğu gibi bugün de yarında inşallah değişmeyecektir. 

Kıbrıs’ta, İslam Fütuhatı vardır; Peygamberimizin halası, “Ümmü Haram’ın makamı” oradadır.

1571 yılında fethin sembolü, “Selim Camii” oradadır. Kıbrıs, 1571 tarihinde, Sultan Selim Döneminde fethedilir… Kıbrıs’ın önemi nerede başlıyor; Stratejik Konumundan!

Türkiye’nin güvenliği açısından Kıbrıs, Yüzen bir gemiyi andırıyor!

Kıbrıs Adası’nın sahiplerinin değişmesiyle birlikte, “Akdeniz’de hâkimiyetin sahipleri de…” değişmiştir. Bizler Kıbrıs’a, “Yavru Vatan” dedik!

Sevgimizin sıcaklığını bu ifade de okuyabilirsiniz…

“Yavru Vatan” Kıbrıs’ımız, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” adıyla, “15 Kasım 1983” tarihinde, 

Batı dünyası içine ne kadar sindirememişse de, “Hür, Bağımsız ve Müstakil bir Devlet” oluyor.

Bu tarihlerden itibaren, Kıbrıs, Iraklılaştırılmaktan kurtarılıyor!

Kıbrıs Meselesi ilk defa, 1948 tarihinde; Hürriyet Gazetesi tarafından Türkiye’nin Gündemine taşınır. Gündem, artık bu milletin “olmazsa olmazları” arasındadır!

Bizler, “Zürih ve Londra Antlaşmasıyla, 11 Şubat 1959 tarihinde…” Kıbrıs’a, “Hak ve Müdahale Yetkisini…” aldık.

Bu vesileyle dönemin Dışişleri Bakanı, “Fatih Rüştü Zorlu’yu da unutmayacağız!

Ve Dr. Fazıl Küçükleri Ve de, ismi Kıbrıs ile ‘özdeşleşen’bir büyük kahraman, Rauf Denktaş’ı da, unutmayacağız. Kıbrıs’ı bizlere vatan yapan, “şehit ve gazilerimizi” de unutmayacağız!

Bugün, “20 Temmuz 2024”Tarihin en kutlu sayfalarından birisi olarak, daha nice yıllar anılacak,

Ve hatıralarıyla birlikte yazılacaktır. Bir seda yükselecekti, Kıbrıs semalarından;

“Feryadını aldık ey güzel gazi

Hasretinde kaldık, ey şanlı mazi

Ezel türküsünde, Yavru Vatan’ım; 

Hak katında koca Türk’ün niyazı…”

Fransız tarihçi Albert Sorel; “Türkler, Avrupa’ya ayak bastığı ilk günden itibaren ‘Şark Meselesi’ fiilen doğmuştur!” Şark Meselesinde, iki önemli safha vardır;

Birinci Safhası, 1071–1683 yılları arası ki, bu dönem Türklerin ‘fütuhat asrıdır…’

Avrupalı bu döneme, Türk Dünyasının ‘taarruz dönemi’ ismi ile değerlendirir…

1683 tarihinden itibaren başlayan dönemi ise, Avrupa’nın, ‘taarruz dönemi’ Türklerin ise, ‘savunma Dönemi’dir!

‘Şark Meselesi’ batı dünyasının bu milletin varlığı ve hâkimiyet coğrafyası üzerindeki, niyetinin adından başka bir şey değildir. Onlar, utanmadan ve de sıkılmadan içlerinde taşıdıkları kötü niyetlerini sıkça dışa vuruyorlar.

Onlar, bu coğrafyada, utanmadan ve sıkılmadan tarih boyunca da, ‘emperyal niyetlerine maşa olarak…’ kâh Rumları, kâh Ermenileri, kâh Arapları, kâh diğer unsurları kullanıyorlar!

Kullandıktan sonra ne yapıyorlar, ‘işe yaramaz’ ifadesiyle tarihin çöplüğüne atıyorlar.

Kıbrıs, Batı’nın düşündüğü gibi olmadı… Ve inşallah olmayacak da!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —