KİMSE KİMSENİN GÜNAHINI TAŞIMAZ
Bedrettin KELEŞTİMUR
Fatır Suresi 18.nci ayette şöyle buyrulur, “Hem hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez!”
Necm Suresi 38-40.ncu ayetlerde şöyle buyrulur “Ki doğrusu bir günahkâr, başkasının yükünü (günahını) yüklenmez! Ve (yine bildirilmedi mi ki) şüphesiz insan için, (kendi) çalıştığından başkası yoktur! Ve elbette çalşıması(nın mükâfâtı), ileride (kıyamet günü mizanda) görülecektir.”
Nisa Suresi 69.ncu ayette de şöyle buyrulur, “Kim Allah’a ve Resûl’e itaat ederse işte onlar; Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih kimselerle beraberdirler. İşte onlar; ne güzel arkadaştırlar!”
Ferdi olarak görevlerimiz var. İçerisinde yaşadığımız topluma karşı görevlerimiz var. Ankebut Suresi 57.nci ayette şöyle buyrulur, “Her nefis ölümü mutlaka tadacaktır. Sonra da bizim huzurumuza döndürüleceksiniz!”
Kur’an’da sıklıkla, “hayır, hasenat ve iyilikler ve güzelliklerden…” söz edilir. “Hayatlarını böyle sâlih ameller işleyerek geçirenlerin mükâfatı ne güzeldir!”
Şu hayatta, güzel işler yapmak/ veya güzel çığırlar açmak kadar nezih ne olabilir?
Allah’ın Resulü (sav),, “İslâm’da güzel bir çığır (sünnet-i hasene) açana, o çığıra uyanlar bulunduğu sürece sevap verileceğini, kötü bir çığır (sünnet-i seyyie) açana da aynı şekilde günah yazılacağını” buyuruyor. İçerisinde yaşadığımız şehirde/ veya vatan coğrafyamızda görmekteyiz; Okul, çeşme, han, hamam, köprü, cami, vakfiyeler/ veya yardım kuruluşları vesaire yapan aklıselim insanlar! Coğrafyayı imar ve inşa eden, her türlü taassuptan uzak bir zihniyet!
İnfak kültürünü, ruhlarına kadar işleyen insanlarımıza, ne mutlu!
Üzerinde düşüneceğimiz, Ankebut Suresi 2.nci ayetini sizlerle paylaşmak isterim; “İnsanlar hiç imtihan edilmeden, (sadece)“iman ettik” demeleriyle (kendi hallerine) bırakılavereceklerini mi sandılar”
Sorumluluklarımız, bizlerin iki yakasına da yapışmış bulunuyor.
İslâm’ın şartı, “beştir!” Bir Müslüman, “namazdan kopabilir mi?” Veya bir Müslüman, “Oruçtan kopabilir mi? Ve özellikle de, “fakirin, yoksulun, zayıfın, yere düşenin, ilim tahsil yapanın…” üzerimizde hakkını bildiğimiz, “zekâttan kopabilir miyiz?”
Bir yerde, “Allah’ın emri olduğu zaman…” O emre kesinlikle, kayıtsız ve şartsız olarak tabi olacağız.
Hele bahanelere hiçbir zaman sığınmayacağız! Bakara Suresi 45.nci ayette şöyle buyrulur, “Sabır ve namaz ile (Allah’dan) yardım isteyin. Şüphesiz ki o, (Allah’a) gönülden bağlı olanlardan başkasına elbette ağır gelir!” Sabır ve sükût, hayatımızın en mualla süsüdür… Sabır, bir bakıma hayatı kolaylaştırır.
Ankebut Suresi 45.nci ayette şöyle buyrulur, "(Ey Resulüm!) Kitab'dan sana vahyedileni oku ve namazı hakkıyla eda et! Şüphe yok ki namaz, çirkin işlerden ve kötülüklerden (insanı) alıkoyar. (Namaz kılarak) Allah'ı zikretmek ise elbette (her şeyden) en büyük olandır. Ve Allah ne yaparsanız bilir."
Kur’an’da buyruluyor, “Şüphe yok ki namaz, çirkin işlerden ve kötülüklerden (insanı) alıkoyar”
“Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların zarar görmediği kimsedir. Muhâcir ise, Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak duran kimsedir.”
Fatır Suresi 5.nci ayet bizleri uyarıyor; “ Ey insanlar! Muhakkak ki Allah’ın vadi haktır. Öyle ise dünya hayatı sizi aldatmasın! Ve sakın o çok aldatıcı (şeytan), sizi (isyana sürüklerken) Allah (ın affına güvendirmek) ile kandırmasın!”
Aldatmak… Kul hakkına girmektir! Bir başkasının günah ve vebalini üstlenmektir. Belki de, en ürkütücü olanı da, ‘vicdanları yaralamaktır’
Her sabah okuduğumuz Haşr Suresi 18.nci ayette de şöyle buyrulur; “Ey iman edenler Allah’dan korkun, herkes yarın için ne hazırladığına baksın.”
İsra Suresi 15.nci ayette şöyle buyrulur; “Kim hidayete ererse, artık ancak kendisi için hidayete ermiş olur. Kim de dalâlete düşerse, o takdirde ancak kendi aleyhine dalâlete düşmüş olur. Hem hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez (Biz) bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azab ediciler değiliz” Nur Suresi 56.ncı ayette şöyle buyrulur;
"Ve akımu-sselâte ve âtü-zzekâte ve ati'u-rrasule le'alleküm turhamun"
"Namazı hakkıyla eda edin, zekâtı verin ve peygambere itâat edin ki merhamet olunasınız"
Kur’an’da, namaz ve zekât birlikte zikredilir. Bu bizler için de bir terbiye yoludur. Selam ve muhabbetle