MÜSLÜMAN’IM DEMEK!
Bedrettin KELEŞTİMUR
Müslüman’ım demek, “bütün iyilikleri, güzellikleri, erdemli vasıfları üzerinde toplamak…”
Ne olur, Ahzâb Suresi 35.nci ayeti defalarca okuyalım. Hafızamıza bir bütün halinde yerleştirelim.
"Muhakkak ki Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, itaatkar erkekler ve itaatkâr kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Allah'a) gönülden bağlı (mütevazı) olan erkekler ve (Allah'a) gönülden bağlı (mütevazı) olan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; (işte) Allah bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır!"
Kur’an bizlere, “Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar…” ve de “mü’min erkekler ve mü’min kadınlar…” olarak bir bütün halinde olmamız gereken vasıflarımızı anlatıyor.
“İtaatkâr olmak, Sadakat, Sabır, Allah’a gönülden bağlı (mütevazı), Sadaka, Oruç, Irz veya iffetlerini korumak, Zikir…” Burada, erkek ve kadın ayrımı yok! Her birinde olması gereken vasıflar…
Fatır Suresi 19,20 ve 21. Ayetlerde şöyle buyrulur; "Körle, gören ( kâfir ile mü'min); karanlıklarla, nur (batıl ile hak); gölge ile sıcaklık (cennet ile cehennem) bir olmaz"
Müslüman öyle bir kimsedir ki, kendisini sürekli yenileyen, yüksek bir ahlak ve ilim, hikmet, marifet sahibi insan…
Hadis, “Müslüman, dilinden ve elinden (diğer) Müslümanların (emin ve) selâmette bulunduğu kimsedir. Muhacir ise, Allah-u Teâlâ’nın yasakladıklarının (kaçınıp uzaklaşan ve) hicret eden kimsedir.”
İslâm’ın alfabesinde yer alır, her bakımdan, her alanda, ‘güvenilir olmak!’ Acaba diyorum, kendimizi ne kadar sorguluyoruz. Her akşam, başımızı yastığa koyduğumuzda, ‘ben bugün için neler yaptım!’ diyebilecek cüreti kendimizde görebiliyor muyuz?
Hucurat Suresi 12.nci, ayette şöyle buyrulur; "Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının! Şüphesiz ki zannın bazısı günahtır; (birbirinizin kusurunu inceden inceye) araştırmayın; bazınız, bazınızı gıybet etmesin. Sizden hiç. Kimse, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! O halde Allah'dan sakının! Şüphe yok ki Allah, Tevvab (tevbelari çok kabul eden)dir rahim (çok merhamet eden)dir” Bir başkasının arkasından konuşmak/ veya gıybetinde bulunmak… Bizlerde artık, ‘sokak diliyle insanlar hakkında ileri veya geri konuşmak adet olmuş!
İsra Suresi 36.ncı ayette de şöyle buyrulur; "Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardınca gitme; çünkü kulak, göz ve kalp bunların hepsi ondan sorumludur"
İnsanlarla olan konuşmalarımızda/ veya sohbetlerimizde, ‘genel çerçevemiz bilgidir!’ Onun bizlere verdiği ölçüdür/ veya kriterdir.
Hucurat Suresi 11.nci ayette de şöyle buyrulur; "Ey iman edenler! Bir topluluk, (başka) bir toplulukla alay etmesin; olur ki (onlar) kendilerinden daha hayırlı olabilirler! Birtakım kadınlar da (başka) kadınlarla (alay etmesinler) Belki (onlarda) kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendinizi (birbirinizi de) ayıplamayın ve birbirinizi (kötü) lakaplar ile çağırmayın! İmandan sonra fasıklık ismi (günahla anılmak) ne kötüdür. Artık kim ( bu kötü amelinden vazgeçerek) tevbe etmezse, işte onlar zalimlerin tâ kendileridir"
Alay etmek, insanların ölçülü veya ölçüsüz bir şekilde ayıplamak, küçümsemek, istenmeyen lakaplarla çağırmak, sosyal ilişkilerde haddi ve hukuku aşmak, kalpleri kırmak… İnsan, “yaratılanların en şereflisidir!” Yüce Yaratıcının, “yeryüzünde halifesidir…” İnsana, ‘insan olmanın hasebiyle kıymet vereceğiz’
Hucurat Suresi 10.cu ayette şöyle buyrulur; "Mü'minler ancak kardeştirler; öyle ise o iki kardeşinizin arasını düzeltin ve Allah'dan sakının ki merhamet olunasınız"
Bizim inancımız, ‘sağduyuya çağrıyı…’ esas almıştır. Bundaki asıl gaye de, ‘barıştır, huzurdur, güvendir, sağlıklı ve esenlikli bir toplum dokusunun inşasıdır…’
Her insan farklı bir mizaca/ veya yaratılışa sahiptir. İsra Suresi 94.ncü ayette şöyle buyruluyor; “De ki, “Herkes kendi haline (mizacına) göre amel eder” Fakat Rabbin, kimin daha doğru olduğunu bilendir”
İnsanları, olduğu gibi/ veya kendi fıtratı üzerinde kabul edeceğiz. Mutlaka herkes benim gibi düşünsün/ veya benim penceremden baksın demek yanlıştır! İstişare ve Sohbet kültürü bu minvalde bizler için birer hikmet dersi niteliği kazandırır. “Müslüman’ım demek…” içimizi ısıtan sımsıcak bir çağrının/ veya hayata sağduyu ile bakmanın erdemli yüzüdür. Selam ve Muhabbetle