Bedrettin KELEŞTEMUR


NESRİN BİTTİĞİ YERDE

FİKİR BAHÇESİ


NESRİN BİTTİĞİ YERDE

Bedrettin KELEŞTİMUR

AKABE BİATI

O anı düşün ve ruhuna indir

Esenlik veren ağacın altında;

İslâm boyasını, içine sindir 

Resul’ün mübarek eli altında;

Fetih müjdesini kalplere indir

Mü’minler rıza-i nazar altında;

Akabe, ‘devlet olmaya’ zemindir

Hicretin, kardeşlik bağı altında

 

Nuh’un Gemi’si, kurtuluşa erenler

Yüreğine sevgi, barış serenler

Kazan kaynar, ‘aş için infak vakti’

Bir nefes, bir soluk döner yarenler

Muharrem, bereketi bol olan ay

Bu aya hürmet, hayırda vuslat!

Kini, haseti içinden söküp at!

Bir tas aşureyle dostu soranlar

Selâm, saygı, muhabbet bu kutlu aya

 

BÖLÜNMEYİN

Dini mübin, "bölünmeyiniz" der

Bölünürsen, "devlet kudreti" gider

Zelil ve rüsva durumuna düşer 

Uçurumun kenarında çığlıklar!

Düşmesin çığlıklarla bir ömrün!

 

DAĞ OYNADI 

İlmin hikmet gözesinden çağ oynadı

Çer-Çöp haline gelince, bağ oynadı

İlahi, her tecellide nur ayetin 

Bir çığ düşünce yerinden dağ oynadı

 

DERDE MERHEM

Alın teri, gözyaşına karışsın 

Yol, yordam bil, kul hakkıyla barışsın

İyilikler, sevdanla bir yarışsın

İşte derde derman feraset olur

 

DOĞU TÜRKİSTAN İÇİN

Kaşgar’da ezan vakti 

İçinde okunur Türk’ün hürriyet akdi

Turfan’ın derdini, katran kusan geceler solur

Yusuf’un kutlu sözlerini,

Şairin hasret dolu mısraları dokur

Dokunur, hürriyet kumaşı

Gök mavisi gibi sonsuzluğa

Bedri, içinde hilali de var, yıldızı da…

 

FERYADIMSIN

Mısralar dizi dizi feryadmsın

Kırağı düşer gibi ilham düştü

Şiirim, sanatım, ufkum, nedimsin

Itaklarda gönlüme sitem düştü

 

GECENİN SESSİZLİĞİ

Gecenin sessizliğinde yıldızlar

Işık olur akar, gönül dünyama

"Sahabe gökteki yıldızlar gibi"

Rahmet nakışı tefekkür dünyama

Esrarı düşer tefekkür dünyama

 

GÖNÜL İSTER

Gönül ister, sevgi dolu bakışlar

Bir akarsu kadar sade ve duru

Ah, oyalı yazmadaki nakışlar 

Düşer gönlüme gözündeki nuru

 

HAYRAN KALIRIM 

Sure- i Yusuf'a hayran kalırım 

Kıssa- i ibretle seyran ederim 

Güvenli her sözden reyhan alırım

Adil dağıtıma bayram ederim

İnsanım, makam-ı Yusuflar bekler 

Gönüller irşada edep bekler

 

İLETİŞİM LİSESİ MARŞI

İletişimliyiz, çalışkanız biz

Her türlü zorluğa alışkanız biz

Şehrimizle birlikte hep ileri 

Akan sular gibi akışkanız biz

İletişim, ilim irfan okulu

Öğrencisi, marifet hüner dokulu

Yürü geleceğe, dileğin ulu

Büyük ufuklara akışkanız biz

 

KALEMİM OLUR MUSUN?

Kalemim olur musun ey yâr

Gözyaşını mürekkep eyle

Vuslatı bulur musun ey yâr

Hasretini mürettip eyle

 

MALAZGİRT'TEN

Malazgirt’ten, İstanbul'a yol gider

Meydan meydan fetih türküsü gider

Anadolu'yu, Türk'e vatan yapan;

Dalga dalga nuru şâhadet gider

 

NEDAMET OLUR

Aczin, gafletle birleştiği yerde

Mazlumun yanan yüreği de orda

Bir düşün, meydan kalır mı namerde?

Nasihat alana nedamet olur

 

O ESKİ SOKAKLAR

O eski sokaklar, hoş sohbet yüzler

Kapısı avluya açılan evler 

Avlusunda lale, sümbül, nergisler 

Hatıralarıma düştü alevler 

 

ÖLÜM

O da gitti deriz, sessiz bir çığlık

Nerde, kederimi bölen bağlılık

Yıldızlar kayar, artık birer birer

Efkâr şarkısında, dünya daha yalnız

 

ÖMRÜN BAHARI

Geçti ömrün baharı, yazı geçti

Güz mevsimi kapılarını açtı

Soğuk rüzgârlar eser üstümüze

Tatlı hülyalar birer birer kaçtı

 

SAHABEYİ ANLATMAK

Gökteki yıldızlar Sahabe yolu

Yoldaki ışıklar Kuran’dan kelam.

Nur halkası onlar, Resul(as) okulu

Dert tebessümde, çileye selam!

 

Sahabe, asrın nöbetinde ‘deli

Asrın yüzü Sahabeye, ‘hayret’

Dün, dünya taşırdı zevkle onları

Bugün, dünya insan sırtına kambur

 

Rağbetler mi değişti, arzular mı? 

Göz nereye kayar, ışık nereye?

Gönül çeşmeleri ah, o pınarlar! 

Sanki önünde her biri taş duvar

 

GÖKTEKİ YILDIZLAR

“Sahabe gökteki yıldızlar gibi”

Gönül gözüyle bir bak, yıldızlara

Bedri, Resul yolunu izler gibi

Şu fani âlemde ışık bizlere

Yıldız kayması, nişan düşer gibi

Bir ulu zatın göç haberi gelir

Yürekler bir sevdaya koşan gibi

Sözün bittiği yer, sızısı gelir

 

SİVRİCE İSMİ, HAZAR OLSUN

Gölcük’ü bilir, Hazar’ı biliriz

Sivrice ismi, ne anlama gelir?

Hazar Baba’da bir tatlı esinti

Tarihten kalan izleri biliriz

Sivrice ismi, tepenin adı mı?

Dağı, Tepesi, Gölü Hazar olsun!

Hazar, Büyük Hazar’a Köprü olsun

Kutlu misafirlere konak olsun

 

Dünya, nimetleriyle güzel, 

Kadrini bir bilen olsa

Sevgiyle aşka gelir Hazar,

Birlik, mayasını çalan olsa

 

TAŞIR BURAKLAR

En büyük aşk nedir, “Vatan Sevgisi!”

O sevgiyle huzur bulur yürekler

Bedri, uçmaya vardım, kanatlandım!

Sıddıklar safına taşır buraklar

 

TEBÜK SEFERİ

“Sıcaklar… Tebük Gazvesine götürür

Sâatü’l usre/ güçlük zamanıdır

Müslüman’ın en çetin imtihanı!

Ceyşü’l usre’dir, ordunun adı

Gazvetü’l usre’dir, gazvenin adı

Rumlara korku veren tarihi gazve

Münafığın aşikâr olduğu gazve

 

TÜRKÜLER

Vatanımda, Türk'ü söyler türküler 

Türkülerle dile gelir ülküler 

Türkülerde yaşar gönül coğrafyam

Kızılelma’ya hey, Kızılelma’ya 

Kâh atlı, kâh obalı devletliyin

Bayraklıyım, tuğluyum, Kürşatlıyım

 

SERVETİM

Servetim; aklım, sağlığım, imanım

Edeple ördüm kale duvarını

Rıza makamına el açtım; aman

Vuslatım, halk içinde, hak yoludur

Erdemli insan olmak, hayat kavgam

Tartıya alır, her anı, günümü

İhtiyarım, saçıma yangın düştü

Mizan vakti, uykularımı böler

 

VATAN YAZAR

Harput’un tapusunda vatan yazar

Kem söz, kem yüz bu derya şehri üzer

Bak hele tarih öncesine, nazar;

Fermanında, “Ebed Müddet Âli’dir”

 

YAHUDİ DER Kİ!

Nefretin odağında olayım!

Âlem, nefretle lânet okusun!

Milletleri fitneyle böleyim,

 

Fesat lifiyle, lime lime öreyim

Hem zalim, hem mağrur olayım

İblisvari bir dünya göreyim

Yahudi aklı, "kıyametin kaderi" olayım

Kederi, elemi âlemde bulayım

 

ZAN

Zannımca der, şüphelerini ekler

Akıl, idrak, iz ’an, şuur bertaraf

Nesli hüsrandır, felaketini bekler