Bedrettin KELEŞTEMUR

Tarih: 13.08.2024 18:47

ÖMÜR VE ÖLÜM

Facebook Twitter Linked-in

ÖMÜR VE ÖLÜM

Bedrettin KELEŞTİMUR

Uzun ince bir yol demişler ömre

Katar katar anılar yürür ömre

Çocukluk, ihtiyarlık derken; ‘dört mevsim’

Kâh bahar, kâh kış renk verir ömre 

 

ÖMÜRDEN GEÇER

Gün doğar, gün batar, ömürden geçer

Şu can, fani âlemden birgün göçer

Tebessüm et güne, günün beş vakti

Muhabbetten gönülde güller açar

 

ÖMÜR KISA

Sanma dünya yolu sonsuza akar

Ömür kısa gölgesi uzar gider

Mizan vakti gelir, tartıya bakar

Bütün hesaplar, Hakk’a uzar gider

Ey gönül gözyaşı sonsuza akar

Aşk yolcusu, vuslata uzar gider

 

OMÜR

Ömür, püfür püfür esen rüzgârmış

Gündüzü gecesi, baharı kışı...

Her mevsimin ayrı çelengi varmış

Dualar âminler sabır yokuşu...

Yokuşta elimi tutan da yârmış!

Yol gösterir zümrüd-ü anka kuşu...

Dağlar ötesi hasretim ağarmış 

 

ÖMÜR

Ezel ile ebed arasında kurulan hat 

Ezelde takdir edilmiş çizgi çizgi hat 

"Ne bir an geri, ne ileri bırakılır"

Zaman diliminde bir milim şaşmayan hat

 

ÖMÜRDEN YENİ BİR YIL

Düştü takvimlerden, ömürden bir yıl

Maziyle Hâl arasında, git-geller

Keşkelerle nefeslenir, ‘yeni yıl’

Ümit bayrağına, ‘düşmesin seller’

 

SEVGI

Ahlâkın asil boyasında sevgi 

İman ve ihlasla yeşerir sevgi

Gönül gözüyle seyreyle âlemi 

Yaratılışın mayasında sevgi 

 

ÖLÜM İKİ HECE

Ölüm, iki hece

Ne gündüz, ne gece

Sözün bittiği yerde

Kader, alında yazı

Kışında karı, ayazı

Kefendir beyazı

Sözün bittiği yerde

Nefesin kesildiği yerde

 

ÖLÜM KADERDE…

Ölüm kader de, keder gözyaşımız

Kim bilir nerde, son lokma aşımız

Ürküntü verir; her ölüm, ayrılış!

Taşınır, fani âlemden na’şımız 

Yolumuz mahşer, tevhide sarılış

Müjdedir en kutlu nida, “Kurtuluş”

 

ÖLÜM

Ölüm, sevdiğin dalından koparır

Bilirim mahşere yolculuk başlar

Bu ne his, dünyalarımı aparır

Yerinden oynarmış olanca taşlar

 

Köyüm, şu asırlık ihtiyar konak

Ak yüzlerin hani, ruhundan kopmuş!

Cansız bir beden gibi taş duvarlar

Hasırlı seccade alnından öpmüş!

 

ÖLÜMÜ YAŞAMAK

Bilir misin şu dünya, emanet yurdu...

Nefis, bizi gönülden çalan pusu

Ey gafil, nasıl da ‘fani’ye uymuş! 

Her giden yolcu, ameliyle anılır

 

Gurbet, içimizde deriz garibe,

Dost şerbetin, hayretle içeriz! 

Her giden yolcu, dün-yasıyla anılır

O hasret, hayret, hicretin adı ölüm...

 

Yaman bir ayrılık sancısı gülüm...

Sana aşina olduğum Ey dünya?

Muhabbetimi, tebessümü aldın

Meğer ‘yalnızız’ ıssız bir sokakta...

İzbe bir yolda, meğer ayazdayız

 

Merhaba, dirilişe ve ölüme

Merhaba deriz, fenadan bekaya

Merhaba deriz, bahardan kışa

Merhaba deriz, gündüzden geceye! 

Merhaba, iki hecenin soğuğuna..

Bize, Hakkı soluklayan, nefese!

 

Dünyamız! geçmişe, ‘hikâye’ deriz

İz bırakan, birer ‘hatıra’ deriz! 

Gölgeler gibi; vücudun kıyamda,

Bakın o musalla taşın kapısına

 

Bekaya açılan, yolun durağı! 

Vuslat yolcusu; yüzü Hakka dönük

"Ölmeden önce ölümü yaşamak"

Selam bizden, hidayet yolcusuna


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —