Bedrettin KELEŞTEMUR

Tarih: 17.12.2024 19:30

PAŞA DEMİRBAĞ’I YÂD EDİYORUZ…

Facebook Twitter Linked-in

PAŞA DEMİRBAĞ’I YÂD EDİYORUZ…

Bedrettin Keleştimur

18 Aralık 2024 Çarşamba Günü, Saat 11.50 sularında, inşallah nasip olursa TRT Diyarbakır GAP Radyoda

Hayatın İçinden Programı Duydunuz mu, Gördünüz mü köşesinin canlı konuğu olacağım. Her 15 günde bir, Çarşamba Günleri canlı olarak katıldığımız bu hafta ki programda inşallah rahmet mekan Paşa Demirbağ’ı yad edeceğiz. 

Harput Musikisinin, ‘ak saçlı ve bilge kişisi…’ Paşa Demirbağ (1932- 03 Aralık 2016) aramızdan ayrılışlarını 8.nci yılında rahmetle anıyoruz. Paşa Demirbağ’ın vefatlarında yazdığımız bir dörtlükte şöyle diyorduk; “Vakit akşam, hüzünlü bir ses gelir/ Sükûtun çığlığı; “Paşa’m gitti” der/ Aramıza “âli bir makam!” gelir/ Aç gözlerini, “bir nefes gitti” der”

Paşa Demirbağ ile Manas Yayınevi’nde, Devlet Kitaplarında, Elâzığ Musiki Konservatuvarı Derneğinde, birlikteliğimiz oldu. Tabi ki, bu birliktelikte; “Paşa Demirbağ’ı ve kendilerinin musiki dünyasını daha yakından tanıma fırsatını bulduk!” 

Onun sevdasında iki isim vardı; “Fuzuli ve Celal Güzelses…” Paşa Demirbağ’ın, “ince, latif, insana huzur veren kadife gibi yumuşak bir sesi vardır!” Kendileri, derin bir musiki kültürüne sahiptiler. Harput ve Harput Musikisine aşinaydı… Hafızasında, bütün makamlar saklıydı. Musikimizin, ‘kendilerine danışılan bilge kişisiydi’

Şunu söyleyebilirim, bildiklerine asla cimri olmadılar! Ve en güzeli de, ‘kibirlenmediler’ Kendilerinden sonra ‘bir neslin yetişmesi’ arzusunu sürekli taşıdılar. O, musikimizi yaşatma azmindeki, ‘bir muallimiydi’ Günışığı Gazetesi’ndeki köşe yazılarında, ‘Musiki Bilgilerini…’ paylaştılar. Burada ki, ‘paylaşma kültürü’ Paşa Demirbağ’ın hayat felsefesi olmuştur. Elâzığ Halk Eğitim Müdürlüğü marifetiyle, Elâzığ’da birçok okulumuzda, ‘Harput Musikisinin Öğreticisi…’ olmuşlardır. İlerleyen yaşına rağmen Elâzığ Belediyesi’nde de, “Harput Musiki Topluluğunun Yetişmesinde…” azim, gayret ve emeklerine şahit oluyoruz. Dönemin Elâzığ Valisi Lütfullah Bilgin’in önemli katkılarıyla 2 Cilt olarak hazırlanan, “Notalarla Harput Musikisi…” eserinde ‘kaynak kişi olarak…’ görevler üstlenmiştir.

Elâzığ MANAS Yayınevi, “Doğumunun 80. Yılında Paşa Demirbağ” anısına; 2011 Nisan’ında muhteşem bir gece düzenledi… O gecenin anısına, eğitimci-yazar -şair Hadi Önal’ın kaleme aldığı, “Paşa Demirbağ!” eseri okuyucu ile buluşuyordu. Paşa Demirbağ, Manas Yayınevi’nin faaliyetlerine aktif olarak görev aldılar. Şunu ifade edebilirim, Paşa ve Enver Demirbağ isimleri Musiki Hizmetlerine şehrin, ‘zirvesinde olan bir isim…’ olarak hafızalarda yer alır.

Paşa Demirbağ ile birlikte Musiki Ustalarını düşünürüm; Hamamizade Dede İsmail Efendileri, Hacı Arif Beyleri, Itrileri, Tamburi Osman Beyleri… Bu ülke onlarla bir ahenge boyanmıştı. Dr. Selahattin İçliler, Erdoğan Berkerler, Sadettin Kaynaklar, Selahattin Pınarlar, Sadi Hoşsesler, Avni Anıllar, Yıldırım Gürsesler, Coşkun Sabahlar, Dr. Alaattin Yavaşçalar, Zekai Tuncalar vs. simaların yerlerini aratmayacak bir nesil musikimize altın bir çağ yaşatmışlardı. Paşa Demirbağ’ı bu isimlerle anmamın sebebi var elbet! 

Paşa Demirbağ 1932 yılında Palu’nun Çarşıbaşı Mahallesinde dünyaya gelmişler. Babası Palu’nun ileri gelen ailelerinden İbrahim Hakkı Bey’dir. Annesi, Duriye Hanım, Saray Beylerinden Sait Bey’in kızıdır. Paşa Demirbağ daha küçük yaşta iken babasını kaybedecekler. 

Paşa Demirbağ, ilk ve Orta tahsilini Palu’da yaptılar. Merhum Demirbağ, ikinci sınıfta iken 1941 yılında Palu’da büyük yıkımlara ve göçlere sebep olacak yangın felaketinde evleri de yanacaktır. Bu tarihi afette Palu’dan dışarıya önemli göçler olacaktı. Palu İlçesi Çarşıbaşı’ndan/ Zeve’den bugünkü ilçe merkezine taşınacaktı… O büyük yangın sonrasında, Paşa Demirbağ ve kardeşi Enver Demirbağ dayıları Sekratlı Ali Bey’in konağına taşınacaklardı. Yangından önce varlıklı bir aile olan Demirbağlar her türlü müziğe meraklıydı. Paşa Demirbağ, Harput Musikisi ile birlikte, “Türk Sanat Musikisine hâkim olan bir şahsiyetti!” Paşa Demirbağ bizlere geçmiş yılları anlatırlardı. Evlerinde kırmızı gramofon sürekli başucundaymış. “daha küçük yaşlarda taş plakları dinleyerek musiki kültürüne aşina olmuşlar!”

Hafız Osman Öge, Hocasıdır… Hafız Mustafa Efendi’den feyz almışlar. Paşa Demirbağ 70’e yakın plak doldurmuşlar. TRT Radyo arşivi için birçok eser okuyarak kaynak kişi unvanını kazanmıştır.

Demirbağ, bir bey kızı olan hanedan sahibi annesinin şefkat nazarları altında büyür. Hayatla bütünleşeceği iki önemli unsur vardır. Birincisi, ‘sesinin güzelliği’ Yakın çevresinin bu güzelliğe aşina olması! 

İkincisi, hastalık derecesine varacak derecede kitap okuna hevesidir! O yıllarda, ‘gramofon’ yaygındır. 

Demirbağ daha küçük yaşlarda içinde parlayan büyük bir hevesle, ‘plak arşivine’ gider. 

O dönemin önde gelen seslerine hayranlığı dikkate şayandır. O yaşlarda, Hamiyet Yüceses, Safiye Ayla, Mediha Demirkıran, Müzeyyen Senar, Celal Güzelses gibi kendilerini en çok etkilendiği sanatçılar olmuştur Daha küçük yaşlarda evinde, Türk Sanat Müziği arşivi oluşmuştur. Kulağı o dönemin bütün usta isimlerine aşinadır. Öyle ki, Palu’da, “Bir İstanbul Beyefendisi” olarak anılmaya başlar. 

Paşa Demirbağ’ın dayısı Sekratlı Ali Bey, Musiki ile haşır neşirdir. Sekrat’ta, birçok devlet büyüğünün de kaldığı Sekratlı Ali Beyin konağı bir sanat, bir kültür, bir edebiyat, bir musiki ocağı olmuştur

Bir irfan meclisi oluşmuştur. Elâzığ’dan ve çevreden asrın yaşayan büyük şairleri burada bir araya gelirler. 

Ali Bey sevgili yeğenlerine, Paşa ve Enver Demirbağ kardeşlere kucak açtı. Sizler diyordu, ‘heybeti ve azameti’ ile birlikte sanki gürlüyordu. O gürleyişte bile yıldırımların ışık saçtığı bir sadakat vardı. Yemine, yedi emine dönüşebilecek bir sadakat! 

Evet, Ali Bey sevgili yeğenleri Paşa ve Enver Demirbağ’a; “sizler, eksiğinizi tarihi Harput Musikisiyle ancak telafi edebilirsiniz.” Köklü müziğimiz, sizlerle birlikte asırlara olan yolculuğuna devam ettirmeli! Ve Ali Bey, o dönemin usta isimlerinden, Kövengli Hafız Mustafa Süer’i Sekrat’a, getirecekti. Muallim ve talebe birlikte artık yol alacaklardı. Zamana kulaç atılacaktı. Paşa Demirbağ’ın ilk gıyabi muallimi Celal Güzelses’ti. Sonra, Harput havası kendilerini büyüleyecekti. Demirbağ bizlerle konuşurken gözleri bir an dalıp ötelere gidiyor.

Gençlik yıllarına. Sekrat’ta, ustaların huzurunda, “Bağrıma taş basaydım” şarkısını okuduğunda, ‘maşallah’ sedasıyla bir gönül hoşluğu sesin sedasıyla yüreğine kadar iner. Bir an kendisinin titrediğini hisseder. Bir şey var ki, tarihe kaydı mutlaka geçilsin; “Harput’u Sekrat’a taşıyan bir büyük kahraman Koroğlu Şevki Bey’dir.” Şevki Bey ve Palu, tarihi bir dönemin özelliklede musikimizde milat tarihidir.

Paşa Demirbağ, Harput Musikisinden söz ederken, “Halkın benimsediği makamlar ”der. Ne kadar, yüksek bir irfan kültürüne sahiptir Harput! 

Bu döneme yolculuk yapıyoruz; Harputi Ömer Naimi Efendi, Harputi Âşık Cefaiyi, Meluli, Luzumi, Zarif Rahmi Efendi, Hacı Hayri Bey, Abdülhamit Nazmi (kambalakzade) Kemalettin Efendi, Rahmi Hoca, Bedri Yücesi, Hacı Abdülkerim Efendi Sunguroğlu, Çeri başı Ali Bey (Halk Şairi), Çeribaşı Mustafa Asım Bey (H.Şairi), Ahmet Hamdi Harputi, Rahmi Harputi, Bedri Çarsancaklı, Ali Haydar Bey, Mustafa Sabri Karacaoğlu, Hacı Raşit Efendi, Şair Veysi, Muallim Sadi (şirin zade),İzzet Dede vs. Ve bunun gibi onlarca isimler!.. Eserleri bestelenen ve günümüzde de okunan Harput’un divan şairleri.

Harput’ta, ‘Nedim’in izleri’ vardır. Harput’ta, ‘Fuzuli’nin aşk ritmini’ bulursunuz! 

13 makamda bestelenmiş, 100’ün üzerinde eser! Bu eserler, bütünüyle Paşa Demirbağ’ın hafızasında yazılı! 

Ne derler, “yokuşta akmayan ter, çukurda gözyaşına dönüşür” Bilmez misiniz, “Ölüm cisim çiçeğini soldurur, mana çiçeğini asla” Harput Musikisinde bu şehrin kimliği vardır. Öyle bir kimlik ki, 

Kâh Rast Makamı ile İnsana sefa vermiş; Kâh Neva Makamıyla gönüller ferahlanmış! 

Dinlerken Hüseyni Makamını, sulhu salah bulursunuz. Uşşak Makamı ile gülmüş, neşelenmişsinizdir. 

Saba Makamı’yla, şecaatiniz artmış; Farabilerle, sözün çığlığı büyümüş. Dede Efendilerle, Itrilerle; Çığlık çığlığa nağmeler yürümüş. 

Paşa Demirbağ’ı dostlar meclisinde yaptığı o eşsiz musiki sohbetlerinde dinlerken bizim musikimizi bir daha düşündüm. Bizim musikimiz, her makamda, bir ayrı hoyrattır; her makamda, dertli gönlüme hayrattır! 

Bu millet, ‘ezan-ı ruhuyla boyamıştır’ Her vakit ezana hürmeten bir makam vermiştir. 

Sabah ezanını düşündüm! Milleti şah damarından teslim alan o efsunkâr havayı! 

Sabah Ezanı genellikle, ‘Saba’ makamında ecdadımız okumuşlar. 

Saba makamının insana; ‘cesaret ve kuvvet verdiğini’ düşündünüz mü?

Evet! Öğle ezanını; ‘Uşşak’ İkindi ezanını; ‘Hicaz’ Akşam ezanını, ‘Segâh’ ve yatsı namazını, ‘Rast’ makamında okumuşlardır. Bir günün yorgunluğunu ‘Rast Makamının’ insana, neşe ve huzur veren gönül rahatlığı ile dinleriz! Yürek sözü nedir biliyor musunuz? Damıtılmış su gibidir! 

Duru ve saf Anadolu insanının sizlere huşu ve huzur veren; ışıl ışıl yanan bakışları gibidir!

O bakışlar süzüldü, Paşa Demirbağ’ın ıslanmış gözyaşlarından; bir ömür yolculuğu yüzlerindeki çizgilerden okunuyordu. 84 yılın verdiği yorgun ve yorucu bir yolculuğun büyük eserler bıraktığını birlikte paylaşıyoruz. Harput musikisinin kaynak kişisi, yumuşak ve kadife sesli dokunaklı yüreği…

Sekratlı Ali Bey’in Konağı, döneminin kültür, sanat ve edebiyat mahfilidir. Ali Bey, varlıklı bir kişi olmasının yanında çok kültürlü ve musikişinas bir şahsiyettir. Türkiye’nin yakından tanıdığı birçok sanatçıyı konağında ağırlamış ve misafir etmişlerdir. Elâzığ’a gelen sanatçılar mutlaka Sekratlı Ali Bey’in konağını ziyaret ederlerdi. Safiye Ayla ve çağdaşı birçok ses sanatçısını görebiliyoruz. Bu ziyaretlerde mutlaka Paşa ve Enver Demirbağ’da hazır bulunurlar, o meşhur insanların eserlerinden feyz alırlardı.

Paşa ve Enver Demirbağ yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, dönemin ünlü mahalli sanatçılarından; Mustafa SUER, Koruklu Şevki Bey, Osman ÖGE gibi üstatları dinlemişler ve onlardan ders almışlardır. 

1964 yılında Palu’dan Elâzığ’a gelerek yerleşen Demirbağlar; müzik kariyerlerine burada devam edecekler.

Ve yüzlerce öğrenci yetiştireceklerdir. Bunlar arasında, Muzaffer Ertürk, Hasan Öztürk, Zülfü Demirtaş, Ali Öner, Fethi Açıkgöz gibi günümüzün artık önemli ses sanatçıları ve kaynak isimlerini söyleyebiliriz. 

Paşa ve Enver Demirbağ kardeşler, bu şehre bir ömrü verdiler… Sanatın zirvesinde oldular…

Mekânları cennet olsun âmin.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —