RAMAZAN VE BAYRAM GELENEĞİMİZ…
Bedrettin KELEŞTİMUR
Bizleri biz yapan çok güzel geleneklerimiz, örflerimiz var. Ramazan ayının şu sön güzlerinde bu örf ve geleneklerimizi yaşatma azim ve iradesiyle zamana kürek çekeriz.
Ramazan ayı ile birlikte, şehrimizde/ ülkemizde, “yardımlaşma zirvelere tırmandı!”
Ramazanlı/ Oruçlu günlerde, ‘infak kavramını daha iyi anlamaya başladık’
“Ensari Bakışlar…” gönüllerimizi bütünüyle kuşatır oldu.
İnsanımın derin düşüncelerde sakin, sessiz, sabır dolu yürüyüşü…
Sabırla yürüdü zaman! Sayılı günler, su gibi akıp geçti…
Ramazanlı Günlerde, sabrı, yudum yudum içtik!
Tabir yerinde ise milletçe birlikte, “manevi itikâfa…” girdik!
Allah’a hamd olsun, bir büyük, “nefis terbiyesinden” geçtik.
O saflarda, “ene”lerimizi…” kırdık, “biz” olduk.
Beraber, saflarımızı her geçen gün daha da güçlendirdik
İftar Vakti, Sahur Vakti; “nur üstüne nur yağdı semadan…”
Bir vecd hali bütün ruhaniyetimizi kapladı;
Allah’ın ipine sarılmak…” “İslam’ın boyasıyla boyanmak…”
Bütün endişeleri, şüpheleri kalbin siperlerinden kaldırıp atmak, ne âlâ şey…
Bir bakıma, temizlenmek, arınmak, yıkanmak…
Gayelerin, gayesine ermek. Bu bir vuslat, bu bir aşk hali…
Bakara Suresi 138.nci ayette şöyle buyruluyor; “Allah’ın (verdiği) rengiyle boyandık. Allah’dan başka daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O’na kulluk ederiz (deyin)”
Bu ay; “dua, rahmet ve mağfiret ayı”
Kadir Suresini birlikte okuyalım; “Şüphe yok ki biz onu (o Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesinin ne olduğunu (onun kıymetini) sana ne dildirdi? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail), onda (o gecede) Rablerinin izniyle her bir i için peyderpey inerler. O (gece), fecrin doğuşuna (gün ağarıncaya) kadar selamettir!”
Bu gecenin kıymeti o kadar fazla ki, “Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır.” (Kadir, 3)
Bu geceyi, layıkı veçhe idrak etmek; “Bir ömre bedel”
Bunun manevi anlamı nedir? Bu ayın, “biz Mü’minlere en nezih hediyesi”
O hediyelerin bizlere manevi ikramı da şüphesiz ki, “Bayramdır”
Bu günlerin, “manevi bir hazzı…” neşesi, sevinci vardır.
Ramazan Ayı için, “rahmet ve mağfiret” ayı dedik!
Bu ayın en deruni özelliği, “sosyal barışı” veya toplumun, “iki yakasını bir araya…” getirmesidir!
“Sadaka-i fıtır ve zekâtlar” bu ayda verilir. Bu bir, “haktır, hukuktur” İhlaslı bir dünyayı birlikte inşa etmektir. İnancımız, “Müslüman, Müslümanın velisidir” buyuruyor.
Tıpkı bir binanın, “içiçe geçmiş yapı taşları” misali.
Dikkat ettim bayrama doğru, “insanımız bütün tedirginliğini” üzerinden atmış durundadır.
Özellikle de, Anadolu insanının sağduyusu o kadar güçlü ki, toplumun, “zayıf kanadı” kırık kalpler onarılmış; ‘acılar birlikte azimle sarılmaya başlanmış’
Kanaatimce asıl bayramın gönüllerde inşirah eden yüzü bu…
Hz. Kur’an, “Sıla-i Rahim yapın!” buyuruyor. Bu bir, “emirdir…”
İnsanların, “doğduğu vatanlarına” yönelmeleri… Ata Yurdunu, “ihya etmeleri” o kadar önemlidir ki; Sıla-i Rahim olayı; günümüzün Türkiye’sinde, “sosyal reçetedir…”
Muhtaç olduğumuz, “sosyal rahatsızlığımızın” tedavisidir.
Bayramların belki de, en kutlu müjdesi, Sıla-i Rahimdir.
Milyonlarca insanımız, Edirne’den Kars’a kadar; bu kutlu günler için, “yollardadır”
Bu yolculuklar, “niyet itibariyle” ibadettir.
Bayramların en güzel hazırlığı, “evlerde…” büyük bir gayretle, heyecanla, idrak edilir.
İnşallah, “oruçlu günlerle” iç temizliğimizi ikmal ettik. Şimdi sırada, “mekân temizliği”
Bir tatlı koşturmaca, “Bayram Hazırlığı…”
Caddeler, Sokaklar, Çarşılar, Pazarlar; “daha hareketli, daha canlı!”
Bir yanda, “çocukların sevindirilmeleri”
Beri tarafta, “misafirler için hazırlıklar”
Ve arife günlerinin bir güzel geleneği olarak, “Kabir ziyaretleri…” Dualar, Fatihalar, Yasinler…
Her birinde, “manevi bir ikram…” söz konusu!
Bayram ne der;
“Kırılan kalpleri yapmaya geldim
Barışa, huzura ermeye geldim
Bir saf olalım; af ve mağfirete;
Erenler katından görmeye geldim”
Bayramların asıl gayesi nedir?
“Bayram, uzakları yakına taşır
Sözleri, selam ile tatlılaşır
Memleketim, artık tek bir yürektir;
Gönülleri bayram eder, bayramlaşır”
Merhaba diyeceğiz; barışa ve erdemliklere…
Merhaba diyeceğiz; söz iksiri muhabbete…
Merhaba diyeceğiz; merhamet dolu içli bakışlara…
Merhaba diyeceğiz; masumu sevindiren yüzlere…
Merhaba diyeceğiz; şefkat ateşiyle birlenen dostluklara…
Merhaba diyeceğiz; birliğe, dirliğe, beraberliğe…
Merhaba diyeceğiz; sabır ve şükür arasında yürüyenlere…
Merhaba diyeceğiz; huzuru çimlendiren bayramlara…
“Bayramları, bayram etmeye geldik
Özle sözü bayrak etmeye geldik
Sevgiden gayri kalmadı yolumuz
Aşk nehrinden murat almaya geldik”
Ramazanlı günleri, “aşk nehri…” olarak tasvir edebilirsiniz!
Özlemimiz, “bayramlar” ondan murat almak!
Cenab-ı Allah bir daha bu millete, ‘başta deprem olmak üzere ağır felaketler yaşatmasın’
Daha yakın geçmişimizde, deprem felaketinde hayatlarını kaybedenleri rahmetle anıyoruz.
Daha çok birliğe, dirliğe, beraberliğe, kaynaşmaya ihtiyacımız var…
Allah, insanımızın gönüllerindeki, ‘muhabbeti artırsın’
Daha yirmi beş gün önce, “Merhaba Şehri Ramazan!” dedik. Milletçe, büyük bir huzura, mutluluğa, esenliğe, selamete erdik.
Artık Ramazan Ayının son günlerindeyiz. “Elveda Şehri Ramazan!” diyoruz;
“Elveda, Şehr-i Ramazan elveda
Hakkın rızasını kazanmak için
Zamanı, ruhumda eritmek için
Seferber olduğum günler elveda
Beş vaktin hürmetini anmak için
Oruçla, ihlasa uyanmak için
Zikrinde doyduğum günler elveda
Yolunda bir saf, yürek olmak için
Rahmetin, kalbe huzur dolmak için
Sükûta erdiğim günler elveda…”
ORUÇ GELDİ GEÇTI...
Oruç; sayılı günler geldi, geçti
Erenleriyle bir can oldu; geçti
Nimete, şükran borcunu ödedi
Gün, günler duasını aldı, geçti
Kadir, kıymetin bilene dost olur
Sanma bu dünya, kimseye post olur
Sabrı yudum yudum içti de geçti
Her yudumu şifayla, bereketle;
Âlemlere selâm vererek geçti