SİYASET (DÖRTLÜKLER)
Bedrettin Keleştimur
SİYASET
Siyaset mi, maşeri vicdanı delik deşik etti!
Mazlumun hevesini, kaprislerine esir etti
“Her gurup kendi çevresiyle hoşnut olmakta”
Sözüm altın diyerek, çevresine beşik etti
SİYASET
Siyasetin uzun sürmez sefası
İnsan kimyasını bozar havası
Sinir harbidir, her sıklet kaldırmaz
Çoğu zaman, gıybet kokar nefesi
Toz bulutuyla bulanır hevesi
SİYASET
(Akrostiş Şiir)
Siyaset, hayatla barışık olmak!
İhlasla, huzurda güvende olmak
Yaşamak isterim bir ömür boyu
Adaletle her gün yüz yüze olmak!
Sermayem, iyilikler, infak yolu!
Esenlikle bir akıl yürek olmak
Talebim, ‘talim terbiye okulu’
SİYASET
(Akrostiş Şiir)
Siyaset, sinirleri alınmış dil!
İhlas ile yürüyüşünde adil
Yüreği titrer, milletin derdiyle
Âşıktır vatana her bir ferdiyle
Selâm-Kelâm arasında, gel-gitler
Elem, keder, dünyamızda ağıtlar
Tâ ezeldendir, siyasette mahfil
Girmesin aramıza şerle, gafil!
SİYASET
Siyaset, kırık fay üzerinde
Hamaset derseniz, yerli yerinde
Kavga, ikbal olunca daha çetin
Hesap, kitap ve ikna pazarında
Anadolu, sağduyu der seslenir
Yürekler bir ses olunca hislenir
Bil ki, yürekler akılla beslenir
SİYASET DERSİ
Siyaset, daha ziyade hamaset
İçine dökülür zehir, haset!
Yüreğiyle gelene selâm et, sohbet et
Akıl ile vicdanı kendine rehber,
Sabırla, sadakate refakat et
Erdemli siyasete, edep rehber!
Terazi yüreğinle istikâmet
SİYASET Mİ?
Siyaset mi, “hamle üstüne hamle”
Kaskatı taşları işliyor damla
Marifetten nasibini almışsa;
Arar hikmeti, insanoğlu mumla!
SOKAKLAR ISSIZ, ÖKSÜZ...
Kimsesizler kalmasın
Kimsesizler üşümesin
Düşmesin sokaklara!
Sokaklar ıssız, sokaklar öksüz
Gariplerin meyhanesi!
Zehir kusar karanlık
Şehir kumaşına inat
Yarasalar kanat çırpar!
Renklerine baksınlar;
Solgun, yorgun, vurgun yemiş!
Ne gök mavisi, ne yer atlası..
Sokak sokak düşer izim
Gün soğuk, Rüzgâr kesik kesik eser
Sokaklar sersem
Kaldırımlar divane
Sessiz çığlıklar yürür!
Sokaklar; ne şefkati ne yorganı var
Ne ıslak gözler,
Ne de bir bekleyeni! .
Sokaklar; Gecelerine matem çöker
Çekilir kalabalıklar
İçin için ağlar, hüznün karanfilleri...
Evlerin kapısı
Ziyasız, ziyadesiz
Açılır sokağa...
Sokaklar, kapalıdır evlere!
Sokaklar, çığlık çığlığa ağlamaklı
Işıklar donuk, gözler kaçamaklı..
Anneler, gün batımında;
“yerler mühürlenir” der
Kuşlar bile yuvalarına, sökün eder...
Garibim çocuk neder?
Sorusu bile ağrılıdır
Vebale çağrısıdır!
Sokaklar, Şehrin sokakları...
İçinde karabataklar!
Batağın karasında,
İki düğümün arasında;
Biz kalmışız, biz kalmışız...