SPOR İÇİN
Bedrettin KELEŞTİMUR
Spor, dört harf, her adımı bir şifre
Sabır, sükût, sadakat, samimiyet
Profesyonel anlayışa bakış
Organize, akılda, şuurda, ruhta
Rekor, nihai hedeflere alkış
SU TAŞIYAN SAKİ
Renklere baktım; yeşil, mavi, hâki
Bulutlar arza şu taşıyan saki
İnsan için misaller kâinatta
İmanla hayat güzelleşir takı
SPOR
Spor, incelik, nezaket, zarafet
Zıddıyla düşünürsen, bil ki afet;
Çamur deryasına dönüşür etraf
İnsanı, yolundan çıkarır ifrat!
İfrata giden yollar bizim değil?
Gül ikramı, gönüllere iltifat
SPOR
Spor, ahlaktır, dürüstlük, cesaret
Nasıl alır, irademi esaret?
Spor sanattır, içinde maharet
Kendi kabına zarar, kor hararet!
Spor; akıl, zekâ, feraset ilmi...
Bozkır Anadolu'nun has kilimi!
ŞAVKINA DÜŞTÜ
Hakemin başına atılan cisim,
Elâzığ şehrinin ufkuna düştü!
Sade, kendini bilmez birkaç isim,
Kara bulut gibi şavkına düştü
Ey nefsim! Senden başka bilmem hasım
Erdemli bir şehrin bahtına düştü!
SAĞDUYU
Gakkomun şiddetten arınmış huyu
Fırat gibi çağlar, serinmiş suyu
Öfkenin ördüğü derinmiş kuyu
Benlik duvarını yık da, gel gayri
Gakkom merttir, vefasında sefa var
Dostluğunda sımsıcak bir hava var
Tebessümünde sanki bir deva var
İkilik yolunu yık da gel gayri
SAĞDUYU
Sağduyu, ‘ferasete’ çağrı gibi
İfrat, tefrik; her biri ağrı gibi
Kanayan bir yara olmasın derim!
Derdim, halkımın yanık bağrı gibi
SPOR
SPOR ahlak, barışa giden yoldur
Kim demiş, huzur çelengini soldur?
Öfkeye çağıran nasıl bir kuldur?
Gayreti kör olanın akıbeti;
Elbet, meçhuller sokağına çıkar!
SPORLA BİR OLMA…
Sporla bir olma ruhuna erdik
O ruhla, sevdamıza yürüyecek
Niyetimizi yüreklere serdik,
Hedefler, gayretlerle büyüyecek
Şükrün edasını birlikte derdik
Aşk motifi, şehrimi bürüyecek
Gönüller duysun, ecdada söz verdik,
Şevkim, her yükselişi koruyacak!
ÇAĞRIM
Sağduyuya, akla, izana çağrım
Şehrimiz için bir yürek, kıvılcım!
Bitsin artık dinmeyen sancım, ağrım
İrade koymamak gibi utancım!
Eğilme hiçbir zaman der, inancım!
Çağrım var, bilirim yanıktır bağrım
Gün olur sanki sanıktır çağrım (!)
DEĞİŞİM
Ezberleri bozacak değişime,
Fedakarane vefalı dost ister
Yüreğini serecek erişime
Sadıkâne vuslat yolcusu ister
Nerede Yunusların gönül dili?
Safiyane bir duruş, ihlas ister
Hayata dokunmayan karışıma,
Ârifane sağduyu çağrısı ister
ZAMAN DARALDI!
Zaman daraldı, gün akşam olmada!
Gül dalında, koklayanı var mı?
Yürürdü dalgalar halinde bir şehir!
O dalgalarla esecek rüzgâr yok mu?
Tarihi, hafızasından silip atacak
Faili meçhule dur diyecek yok mu?
Sevdaların hep öksüz, yetim mi kalır!
Söyle, Ey şehir yadigârın yok mu?
Gün geçtikten sonra, ‘eyvah’ demişsin!
Derdinle dertlenen vefalın yok mu?
Billahi, “ahların” kurşun olur dökülür başına
Sanırsın her anın zehir katılır aşına
Dostu ile yolunu ayıranın/ Nice yıldırımlar düşer başına
ELAZIĞ’A
Elâzığ, gönlümüzün vuslat şehri
Gazi Caddesinde erdemli yüzler
Tevazu kanadıyla, haslet şehri
Gayreti, ufuk ötesini gözler
Omuzlar, ağır yükü; sıklet şehri
Kırık kalpleri ihya eden sözler
Fırat’ın can damarı, hoyrat şehri
Gurbette feryat, gönül seni ister
Sanırsın vatanımın serhat şehri
Her karışının derdi ile sızlar
Gönül Coğrafyamın derdiyle sızlar
Canlar der ki, Elazığ; Ferhat Şehri
Sevdasını gözyaşlarına gizler