Bedrettin KELEŞTEMUR


SURİYE’DE YENİ DÖNEM

FİKİR BAHÇESİ


SURİYE’DE YENİ DÖNEM

Bedrettin KELEŞTİMUR

27 Kasım 2024 tarihinden 08 Aralık 2024 tarihleri arasında geçen 12 gün içerisinde, Suriye’de HTŞ öncülüğündeki muhalif guruplar, 1963 tarihinden itibaren devam eden 61 yıllık Baas rejimine son verdiler.

HTŞ Lideri Colani’den, ‘sıcak açıklamalar geliyordu’ Colani’nin ilk seslenişi, Muhalif Orduya oluyordu; “başınız eğik ve alçakgönüllü bir şekilde Şam’a giriniz. Kamu kurumlarını ve mallarını koruyun! O mallar, Suriye halkına aittir ve siz de onların koruyucularısınız. Gelin, yakın tarihin en büyük devriminin zaferini birlikte inşa edelim!” 

Tarihi yağma ve talandan tamamen uzak, geleceği birlikte inşa etmek çağrısı, önemlidir. İnşallah diyelim, Suriye’nin akıbeti de, Afganistan’ın akıbetine dönüşmez! Şam, Bağdat, Kahire her biri, tarihimizde stratejik öneme sahiptir. Bu önemi geleceğe taşıyacak olan da, ‘barış ve sulhtur…’

Oğuz boylarının Suriye’ye gelişleri, 7.nci yy’lara kadar uzanır. Malazgirt-1071’den 7-8 yıl sonra, “1078 yılında Suriye Selçuklu Devleti kurulur!” Suriye’de, 9 asır önce “Devlet kuran Türkmenler!” East Ailesi/ Baas Partisi döneminde, ‘azınlıktır’ Tıpkı, Batı Trakya Türklerinin uğradığı haksızlıklar gibi, “hakları, hukukları ellerinden alınmıştır!” Suriye’de, 1963’lerden itibaren Yahudi asıllı Mişel Eflak’ın kurduğu Baas Partisiyle istibdat dönemi başlamıştır! 

Suriye’de, Türk boylarının 1096 yılında Haçlı seferlerine karşı, Selahattin Eyyubi komutasındaki Müslümanlarla birlikte hareket ederek, Haçlılara karşı, bu coğrafyayı savunurlar!

Bu tarihlerde, Türk boyları, “Halep bölgesini” kendilerine yurt tutarlar. 1260’lı yıllardan itibaren “idari ve askeri gücü Türklerden oluşan” Memluk Devletinin Suriye’ye hâkim olduğunu görüyoruz. 1516 Mercidabık Zaferinden sonra Suriye’de, Osmanlı Dönemi başlar. 1918 tarihine kadar, 402 yıl Türklerin bu coğrafyada hâkimiyeti vardır. “93 Harbi” İslam Coğrafyasında bir büyük depremdir…

Kafkaslardan göç dalgaları Suriye’ye yönelecektir!

Günümüzde takriben Suriye’de, “3,5- 4 milyon Türkmen nüfusu” söz konusudur. Şam yöresinde yaşayan Türkmenlere, “Şam Türkmen’i” Halep ve Rakka bölgesinde yaşayan Türkmenlere, “Halep veya Culap Türkmen’i” Lazkiye Türkmenlerine de, “ Bayır-Bucak Türkmen’i” deniyor. Suriye’de, 2011 yılının bahar ayında başlayan iç savaşlarda en fazla etkilenen bu coğrafyanın asıl tarihi kimliğini taşıyan unsurlar olmuştur. 27 Kasım ila 08 Aralık 2024 tarihleri Suriye’nin geleceği için önemlidir. Bu coğrafyanın tekrar, ‘kendi insanıyla birlikte ihya ve inşa edilmesi…’ Bu elbette, tarihi bir fırsattır. 

Suriye, yüzölçümü 185 bin km2’yi bulan bir Ortadoğu/Akdeniz ülkesidir… Harput Fatihi, Belek Gazi’nin döneminde Artuklu Sınırları, “Erzurum’dan Halep’e kadar uzanmıştır…” Halep’te halen Harputlu aileler yaşamaktadırlar.

Ortadoğu Kavramı, ilk defa 19. yy’de İngilizler kullanıyorlar! İngilizler, Osmanlı ülkelerine ‘Yakındoğu’ Üzerinde yaşadığımız bu bölgeye de, “Ortadoğu” diyorlar… Hindistan ve Çin ülkelerini de, ‘Uzakdoğu’ olarak nitelendiriyorlar. Ortadoğu, Dünyanın toplam yüzölçümünün (510 milyon km2); Yüzde biri kadar, “5 milyon 178 bin km2”

Bu coğrafya üzerinde, 18 Ortadoğu ülkesi yer alıyor… Bu ülkeler; “Suriye, Irak, Katar, Kıbrıs, Ürdün, İsrail, Lübnan, İran, Filistin, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Kuveyt, Bahreyn, Yemen ve Mısır” Bu coğrafyanın en büyük zenginliği, “Petrol, Uranyum ve Doğal Gaz”

Her zaman için söyleriz, Osmanlı enkazı üzerinde, ’64 Devlet’ çıkardılar. O, 64 Devletten birisi de, Suriye’dir.

1948 Tarihi, İsrail Devletinin Kuruluşu… Bu tarihten sonra, coğrafyada, ‘çıban’ giderek büyüyecekti!

Batı tarafından, ‘cetvelle çizilen sınırlar’ kenarından, köşesinden ‘kırpılacaktı…’ Tarih, 1967… İsrail ile Arap Dünyası arasında, “Altı Gün Savaşı” çıkacaktı! İsrail, bu savaşlarda, Mısır’dan Gazze ve Sina Yarımadası’nı; Ürdün’den Doğu Kudüs ve Batı Şeria’yı Ve Suriye’den Golan Tepelerini alacak ve topraklarını 4 kat genişletecekti… Ve günümüzde, “Gazze’de, İsrail’in uyguladığı soykırım için 21.asrın en büyük felaketi diyebiliriz!”

Suriye’nin ‘siyasi aktörü’ olarak, kendisini ‘Ortodoks Rum’ olarak ifade eden, ama gerçekte babası Fransız, annesi Yahudi asıllı olan ‘Miçel Eflak’ı görürüz… Bu zevat, Arap’tan çok “Arapçılık” yapar!

Babası, ‘sakıncalı’ olduğu için Miçel Eflak’ın çocukluk yılları sürgünlerde geçer! Sürgünler ve Siyaset, Miçhel’in genlerinde ‘öfke, nefret ve intikam’ duygularını güçlendirir… Bütün bunlara, “sosyalizm, ırkçılık ve laiklik” düşüncelerini de harmanlayarak, ‘ideolojisini’ oluşturur. O ideolojisini aksiyon haline, “BAAS Partisinde’ getirecektir.

Türkiye’nin, “Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı Hareketleri!” her biri, stratejik hareketlerdir.

Bu hareketlerin hedefleri, Türkiye’nin, “güney sınırlarında…” güvenliğini sağlamaktır. Türkiye, bu stratejilerinde de, bölgesinde en saygıdeğer bir aktör rolünü oynamıştır. 

“Biladü’ş-şam” Arapça ’da, “Şam beldeleri” anlamına geliyor. Bu beldeler, “Suriye, Lübnan ve İsrail/ Filistin” topraklarını içerisine alır. Osmanlı döneminde de, bu “coğrafi isim” kullanılmıştır. Şam şehrinin asıl ismi, “dımaşk eş-şam” veya kısaca “dımaşk”tır. Osmanlı Döneminde, “Şam…” bütün Suriye bölgesini ifade etmek için kullanıldı. Nil nasıl Mısır’a hayat veriyorsa…

Suriye ve İŞİD belası! Peki, bu belayı bu coğrafyaya kimler musallat ettiler? İŞİD için, ”bir ajan devlet” diyebiliriz! İŞİD’i, “ABD, İngiltere ve İsrail istihbarat teşkilatları kurdu” Şurası bir gerçek ki, bu coğrafyada; “kirli bir tezgâh…” “ tehlikeli bir senaryo…” sahneye konmuştur. O kirli oyunları, Ortadoğu coğrafyasında yaşattılar. 

Türkiye’nin toplam kara sınırları uzunluğu, “2 bin 753 km” Türkiye’nin en uzun sınırı, “911 km ile Suriye…” ilk sırada yer alıyor. Onu İran sınırı (560 kilometre) ve Irak sınırı (384 km) takip ediyor.

Suriye sınır boyunda; “Şırnak-Cizre, Mardin- Nusaybin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis ve Hatay” İllerimiz yer alıyor. PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin hedefinde; Türkiye-Suriye sınır boyunda yer alan, İŞİD’in elindeki; Cerablus’u ele geçirmek… Kobani, Afrin ve Cerablus’da; “Özerk bölgeler” oluşturmak! Bu senaryo ’da, ABD’nin PYD’ye ‘destek verdiği’ ayrı bir sıkıntı olmuştur! 

Suriye’nin geleceğinde, “bölünmüş” veya “sınırları yeniden çizilen” bir “Suriye” asla ve kata olmamalıdır. Bu coğrafya artık batının kirli oyunlarına bırakılmamalıdır. 

Suriye’nin toprak bütünlüğü üzerinde titremeliyiz. Irak’ın akıbeti ortada… “Üçe bölünmüş durumda!”

Aynı akıbeti, Suriye’de müsaade etmemeliyiz. 

Türkiye’nin dışında hiçbir ülkenin; genel bir Suriye politikası eğilimi yok gibi.

2011 yılından günümüze gelinceye kadar, Esat Rejiminde; Suriye’de meydana gelen iç savaşta; yüzbinlerce insan hayatını kaybediyordu… Tarihi şehirler birer enkaz yığını haline geliyordu… Milyonlarca insan açlık ve sefalete sürükleniyor… Ve tarihin en büyük “göç dramını…” yaşanıyordu. Bunun en büyük faturasını da, Türkiye maddi ve manevi olarak ödeme durumunda kalıyordu. 

Türkiye-Suriye 870 km’yi bulan kara sınırı; Hatay’dan başlıyor; Kilis, Gaziantep, Urfa, Mardin ve Şırnak;

İllerimizle, bu uzun sınırlar kesişiyor… Türkiye’nin toplam, “26 sınır kapısı…” bulunuyor. Bu sınır kapılarının yarısını “13’ü, Türkiye-Suriye Sınır Kapısı” oluşturuyor. Bu sınır kapıları; “Cizre, Girmeli, Şenyurt, Ceylanpınar, Akçakale, Mürşitpınar, Karkamış, Çobanbey, Öncüpınar, İslahiye, Cilvegözü, Karbeyaz ve Yayladağı…” O sınırlar şimdi, “kapalı…” O sınırların bir kısmına, “duvarlar örülüyordu…” 

Dünyada 60 milyondan fazla ‘mülteci’ “Evini, yurdunu terk etmiş” Ülkelerini kasıp kavuran “zulümden” Veya “kin, öfke ve nefret ateşinden…” kaçan insanlar. Dünyada en fazla mülteci, Türkiye’de! Resmi rakamlar, sayılarını “3 milyonun üzerinde gösteriyor!”

Türkiye, bu insanlara şimdiye kadar, “milyar dolarlar…” harcama yapmış! Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)’ın, “Yayınladıkları resmi bilgiler…”

Gelişmiş ülkeler, ‘mültecilere’ kapılarını kapatıyorlar. O kadar cimriler ki, cimrilikleri, “duyarsızlıklarını” artırmış… Cimrilikleri, “gözlerini körleştirmiş!” Onlar, “kendilerinden olmayanlara” nefretle bakıyorlar…

Mülteciler Yüksek Komiserliğinin raporları dedik… O raporlarda, ‘mültecilere kapı açan ülkeleri’ Türkiye, Pakistan, Lübnan, İran, Etiyopya… Olarak sıralıyor.

Tarih yapraklarını çeviriyoruz…

20 Ağustos 636 tarihi- “Yarmuk Savaşı” “Halit bin Velid komutasındaki İslam Ordusu, Suriye ve Filistin’in kontrolünü Bizans İmparatorluğundan alırlar.”

Yarmuk Savaşı… Tarihin önemli bir dönemecidir. Halid bin Velid komutasındaki, 46 bin kişilik İslam Ordusu, Heraklius Komutasındaki, 240 bin kişilik Bizans Ordusunu bozguna uğratır. Bu savaşla birlikte, “Suriye ve Filistin” İslam beldesi olacaktır. “Yarmuk Zaferi” bizleri, Hz. Ömer (634-644) Dönemine götürecektir. Hz. Ömer tarihte, “adaleti ve doğruluğu” ile tanımlanır. Onun dönemi, “İslam’ın fütuhat” dönemidir. Sahabe, “gaza meydanlarındadır…” Çok uzak diyarlardan, ‘fetih müjdeleri’ birbiri ardınca gelir. Irak’ın fethiyle, Fırat boylarının fethi… İran’ın fethi… Mısır’ın, Libya ve Trablusgarp’ın fethi…

Yukarı Mezopotamya’nın; “Urfa, Harran, Diyarbakır’ın fethi” Azerbaycan’ın fethi… Horasan’ın (Maveraünnehir ’in) fethi… Hz. Ömer döneminde, “düzenli ordular” kurulacak, “Ordu divanı” oluşturulacaktır… Bu dönemde, “İller” oluşturulacak, Bu illere, “Valiler” tayin edilecektir. Bu dönemde, “adli teşkilatlar” kuruluyor…Bu dönemde, “Hicri takvim” kullanılıyor… Bu dönemde, “posta teşkilatı” Bu dönemde, “Devlet hazinesi (Beytü’l Mal) oluşturuluyor…

En büyük temennimiz nedir? Suriye’de, kalıcı bir şekilde huzur ve güvenin oluşmasıdır. Bu yönde, muhalif grupların ittifak halinde oluşlarıdır. İnşallah, ülkemizden de, artık ‘yüzbinlerin kendi ülkelerine dönüşleri yakın bir süre içerisinde başlar…’

Selam ve muhabbetle