SURİYE’Yİ YENİDEN İNŞA ETMEK
Bedrettin KELEŞTİMUR
Önümüzde uzun ve ince bir yol duruyor…
Bu yolu artık büyük bir dikkat, rikkat, feraset ve ilmi dirayetle geçebiliriz. Sabırla, sükûnetle, ihtiyatla, tahammül göstererek yol alacağız…
Bu köşemizde, “SURİYE’NİN KONUMU!” başlıklı yazımızda, “Şam ile Kudüs’ün arası 317 km… Şam’dan Kudüs’e arabanızla 4 saat 37 dk’da gidebilirsiniz. O kadar yakın!”
MHP Genel Başkanı Bahçeli şu açıklamada bulunuyorlardı; “Tarih bize diyor ki Kudüs’ün ilk durağı Şam’dır. Şam güvendeyse Kudüs’te güvende olacaktır. Şam fethedilmişse Kudüs’ün fethi de yakındır.”
Tarih boyunca da Suriye stratejik bir konuma sahip bir kimlikle karşımıza çıkmıştır. Suriye’nin güvenliği demek bir bakıma, “Kıbrıs ve Akdeniz’in güvenliği…” demektir. Suriye’nin güvenliği demek, Ortadoğu’nun güvenliği demektir.
Suriye’nin dikkate değer en önemli konumu, “Hac güzergâhı üzerinde yer almasıdır!”
İnancımız Haccın şartlarını şöyle sıralar; “Müslüman olmak, Akıllı olmak, Buluğa ermiş olmak, Özgür olmak, Ekonomik yönden imkân sahibi olmak, Sağlıklı olmak, Yol güvenliğinin bulunması, Haccın farz olduğunu bilmek, Kadınların can, mal ve namus güvenliğinin sağlanmış olması…”
Ecdadın bizlere en büyük mirası elbette ki, “Hicaz Demiryoludur!”
İstanbul’dan Medine’ye kadar uzanan bu yolun güzergâhı nerelerden geçiyordu?
“İstanbul, İzmit, Bilecik, Eskişehir, Kütahya, Afyon, Konya, Adana, Osmaniye, İslahiye, Halep, Hama, Şam, Müdevvere, Tebük, Medine ve Mekke’dir!”
Abdulhamid tarafından 1 Eylül 1900’de temeli atılan, Şam’dan Medine’ye kadar uzanan Hicaz Demir Yolu, 1 Eylül 1908’de hizmete giriyordu… Hicaz Demiryolu, 1. Dünya Savaşında ve sonrasında tahrip edilecekti. 1918 tarihinde ise Medine bağlantısı tamamen kesilecekti… Bizler, “Hicaz Demiryolu güzergâhını aynı zamanda Sulh ve Barış Yolu…” olarak da değerlendirebiliriz.
Bu köşemizde, ‘inşa ve ihya…’ kavramlarını birlikte kullanırım. “Parça Bütünde Güzel!” şiirimizde şöyle diyoruz; “Parça, bütünde güzel/ Hakka, esaret güzel/ Dertlere şifa veren; Hazreti Furkan güzel!”
Güçlü ve kendi içerisinde istikrarlı bir Suriye, ‘bütünleşmeyi hedef alan ilkelerle…’ ancak mümkün olabilir. Yunus Emre ne diyorlar; “Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz!” İnşallah, Suriye kendi insanıyla 13 yıl devam eden iç savaşın getirdiği yıkımlardan dersler çıkarmıştır. Suriye’nin bütünleşmesi, “hak, hukuk, adalet çatısı altında…” ancak mümkün olur. Her hâlükârda, ‘insanı yaşatacaksınız’ Bizler insanı, “Eşref’ül Mahlûkat!/ veya ‘yaratılanların en şereflisi’ olarak biliriz. İnsan, kendi varlığıyla, ‘kâinatın özüdür’
T.C. Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü, “Suriye’nin Ülke Profilini…” şöyle tanımlar; “1.Genel Bilgiler, Başlıca Sosyal Göstergeler; Yüzölçümü, 185.180 km2,
Nüfusu 18,5 milyon (2024), Resmi Dil Arapça… Dini, yüzde 86 Müslüman, yüzde 12 Hıristiyan,
Yüzde 2 Şii-Dürzi) Başkent Şam… Orta Doğu’da yer alan ve Akdeniz’e kıyısı olan Suriye; Türkiye (822 km), Irak (605 km), Ürdün (375 km), Lübnan (375 km), ve İsrail (76 km) ile sınıra sahiptir. Yarı kurak arazilere ve çöllerle kaplı düzlüklerden oluşan Suriye topraklarının yüzde 24,8’i ekilebilir araziler, yüzde 4.47’si düzenli hasat sağlanan alanlardır” Asrın en büyük göç dalgası Suriye’de yaşandı… Suriye nüfusunun takriben yüzde 40’ları ülkesini terk etmek durumunda kaldı… Bu insanların sağlıklı bir ortam içerisinde vatanlarına dönüşlerinin kontrollü bir şekilde sağlanması elzemdir… Dikkatleri çeken en önemli konu, ‘demografik yapısının korunmasıdır’
Türkiye’nin gündeminde hiç şüphesiz ki ilk sırada, “Suriye…” yer alıyor. MİT Başkanı İbrahim Kalın, Suriye’de 61 yıllık BAAS İktidarının 8 Aralık 2024 tarihinde sona ermesinden hemen sonra, Suriye Emevi Camiinde namaz kılacak ve HTŞ Lideri Muhammed El- Colani/ Ahmet Hüseyin El Şara ile görüşecekti.
Suriye artık Türkiye’nin yakın takibinde olacaktı… Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye’nin Başkenti Şam’da, Suriye’nin yeni yönetimin lideri Ahmet eş-Şera ile bir araya geleceklerdi. Artık, Türkiye ile Suriye’nin yeni yönetimi arasında çok sağlıklı, içten, güvenilir bir dostluk bağı kurulmuş bulunuyor. Şunu da belirtelim, Suriye’nin Dışişleri Bakanı Türkiye’den doktoralı… Suriye’nin yeni Halep Valisi ise Bingöl Üniversitesi mezunu… Türkiye’de 2011 yılından itibaren eğitim alan binlerce Suriyelinin olduğunu söylemeliyim… Yıllarca Türkiye’de yaşayan insanlar, onların dostluklarına yakından tanık olan insanlar… Türkiye kesinlikle, Suriye toprakları üzerinde, ‘terör varlığını istemiyor…’ Suriye’nin her bakımdan güvenilir bir coğrafya olması yönünde de, önemli katkı ve telkinlerde bulunacağı biliniyor.
Şurası da bir gerçek, “terörün ülke ekonomisine 1980’lerden günümüze kadar verdiği maddi ve manevi zarar/ veya tahribat o kadar büyük ki, terörün bitmesiyle birlikte ülke ekonomisinin de daha fazla nefes alacağı şüphesiz…”