Bedrettin KELEŞTEMUR


TARİH ADINA

FİKİR BAHÇESİ


TARİH ADINA

Bedrettin KELEŞTİMUR

Moskova Knezliğinden, Rus Çarlığına...

Sıcak denizlere inmek adına 

Savaşı, reva gördü varlığına

Zulümle anıldı, tarih adına 

Şeyh Şamillerden, Cevher Dudayev'e...

Moskof’un zulmü hafızalarda

 

DÜŞERSİN

Sıcak denizlerde at oynatayım!

Türk'ü, Doğu Akdeniz'den atayım

Puslu gözlerle kurulan oyuna

Bugün düşersin, ey zalim oyuna!

Buyur derler şimdi Rus'un toyuna

 

KIRILIR MI?

Kiev'de, Altınordu, Hazar nefesi

Özgürlük için kurt başlı hevesi

Hala yaşar mı, diyesim geliyor

Kırılır mı, Rus'un şeytan kafesi

 

SÜKÛTUN CEZBESİ

Batı Şeria, Gazze Şeridin de,

Yetmiş beş yılın mazlum ülkesi

Filistin, Mescid-i Aksa derdinde!

Yavuz’un düşer mi asra gölgesi?

Gariptir, esir düşmüş öz yurdunda!

Denizler bekler, civan dalgası…

Adil yüzlü gazilerin hamlesi

Aşkla tutuşsun sükûtun cezbesi

 

SÜKÛTU HAYAL

Anladım, Trump Putin oyununu

Barış örtülü simsarlık yolunu

Görün hele bir fesat hortumunu

Sükût-u hayalin meclisindedir

Özgürlük yaftası ile taçlananlar

Umutları, tersyüz eden oyunu!

 

AYAĞINA VURDU

Batı, satırı ayağına vurdu

Sözde, emperyal hayalini kurdu

Dostluğu, çıkarları ölçüsünde 

Kalmadı, kapısını çalacak yurdu

 

BEN BİR AĞACIM

Kökleri derinde, ulu ağacım!

İnsanoğlu, benden ders alsın derim!

"Üç katlı konakta; sevincim-acım"

İhtiyar, mazim; gençler, ati'm derim...

Ne mazisiz, ne ati ‘siz yaşarım

Ey insanım, 'mazi ve ati' iki kanadımız 

Huzurla, güvenle, büyük bir ihlasla

"Gelecek bizim, elbet bizim"

 

HOCALI'DA ŞUBAT SOĞOĞU

Şubat soğuğu, yüreğime dokundu

O soğukta; keder, tasa okundu

Önümü kesen soğuk mu, feryadın mı?

Gecenin karasına bela dokundu!

 

KENDİ OYUNLARIYLA

Kötüler, kötülerle savrulurmuş!

Yanardağ gibi içten kavrulurmuş

Oyun kuranlar, kendi oyunuyla

Tuzaklarına düşer devrilirmiş!

 

SABIR

Sabır, en ağır yükümü kaldırır

Metanet, içimde kale surları 

Tahammül, ilaç ağrımı aldırır

Ümitle doğar hayatın sırları

 

ADALET 

Adalet olmayınca, halk ne yapar?

Kalk desen, yerinden kalkamaz düşer

Düşe, kalka, yanlış yollara sapar

Naçar, ahvalimiz hüsrana düşer

 

İLHAM NEDİR

İlham nedir, mucizevi bir rüzgâr

Ilık rüzgârlarla gönül aşılar

Âşıkların esin dünyası, gülzar

Güzel gören, güzel sözler aşılar

 

RENKLERLE

Mavi sonsuzluk, yeşil muhabbettir

Sarıda hüzün, hâki vatan kokar

Kırmızı gönül, karanfil gurbettir

Siyahta düşler, beyaz temiz kokar

 

SABAHIN DEMİ

Sabahın demi, sofrasında sohbet 

Söz, sözü açar; gönüllerde halvet

İhlasla yürür, düşünce edebe

Edep yüzüyle, âleme neşet et

 

DUA

Dua rahmettir, hayata bereket

Güne sağlık, esenliğe selâm et

Uyanır gözler, merhameti özler

Salih bir yürekle, hayra kelâm et

 

SULH MU SAVAŞ MI?

Dünya kilitlendi, iki soruya

Sulh mu gelsin cihana savaş mı?

Kan ve gözyaşlarına doymadın mı?

İşgal, ilhak nedir, büyüme aşkın

Âdem şaşkın, âlem şaşkın, n'olacak?

Yazık, bir çıkmaza, revan olacak!

 

NASIL BAKAR?

İnsan sözüne emanetle bakar

Güvende kalır, huzura ererdi 

Asır mı değişti, yoksa insan mı?

Aman vermeyen yüze nasıl bakar?

 

ŞUBAT SOĞOĞUNDA

Şubat soğuğunda, grup serinliği 

Verir ruhuma, fikriyle derinliği 

Düşler âleminde gezer dolaşır

Ayrılmaz, dört mevsimin yarenliği

 

HİKMET BOYASI 

Katar katar mana taşır, mısralar

Akıl heybesinde, gönül dünyası

İlham hokkasında, fikir damlası 

Düşer tuvaline hikmet boyası

 

SIRAT KÖPRÜSÜ

Sevgiye, saygıya kanat açmalı

Riya, gaflet, kör düğümden kaçmalı

Âlemin feryadı, "Sırat Köprüsü"

Hak, hukuk şerbetini içerek;

İyilik atına binip geçmeli

 

DÖNER DÜNYA

Kış, kar, tipi, soğuk, ayaz, fırtına...

Cemreler de ışık var; sine sine

Temmuz sıcağı, Şubat soğuğuyla;

Bilinir, birbirinin aksine 

Döner dünya; yüzü kâh bahar, kâh kış...

 

UYUTULDU MİLLET

Asırlar boyu uyutuldu millet!

Rehavet çöktü, hastalık bu, illet!

Geçmişi, bugünlere getir, dinlet 

Kükreyerek kalkmasını dilerdim

 

ÂDEM’İN DİLİYLE

Beş duyu, beş vaktin rahmeti üzre

İfadem dökülür, şuurla nesre

Kaderin cilvesi, kalemler yazar

Âdem’in diliyle, renk katar asra

 

VAH HALİNE

Laf götürüp taşıyan, vah haline 

Fal açıp kapayan, yuh haline 

Zan peşinde, insan avına çıkan;

Fitne, fesat koparan, tuh haline!

 

ESKİYE ÖZLEM

Nedendir, içimde eskiye özlem?

"Eski günler, eski bayramlar" deriz

Günümüz, "bilim çağı" odur gözlem!

Dünya mı, " büyük bir köy oldu" deriz

Dün, sevgi yüklü 'gönül bağı' vardı

Sevgiyle yüklü, bağlarımız koptu