TARİHİ ESERLERİMİZ
Malazgirt tek başına çevresindeki tarihi mekanı ile eşi benzeri bulunmayan bir yapıya sahiptir. Binlerce yıl önce inşa edilmiş kalesi ve bir çember gibi etrafını saran surları ile depremlerin, sellerin ve doğal afetlerin yakasını bırakmamasına rağmen dimdik ayakta kalmayı başarmış birkaç tarihi mekandan biridir.
Büyük kale (nore qele) bin dokuz yüz yetmişlerde iki yüz metre kadar surları ile beraber restore edilmiş, şehrin etrafını saran siyah bazalt taşlardan yapma surlar ve onlarca burcu ile birlikte olduğu gibi kalmaktadır. Yıllardır restore edilip iki tarafı ev ve yapılardan temizlenmesi beklenen kalenin, bir türlü projesi hayata geçirilemedi.
Eğer şehrin etrafındaki surlar restore edilir, etrafları park ve bahçelerle desteklenirse eminim en gelişmiş turistik merkezlerle yarışacak düzeye gelebilir. Malazgirt’in girişinde restoresi yapılmış tarihi Hatun köprüsü (pıra xatunê) nasıl altın bir gerdanlık gibi şehre ayrı bir güzellik vermişse, şehir, surların restore edilmesi ile bambaşka bir görünüme kavuşacaktır.
Bununla bitmiyor. Şehre on kilometre uzaklıktaki Bostankaya köyünde ise inanamayacaksınız bir antik tiyatronun kalıntıları durmaktadır. Yine Kartavin dağında (gela zincire) diye adlandırılan bir başka tarihi kalenin yıkıntılarından söz edilmektedir.
Öte tarafa geçersek çok yakın bir mahallesi olan Şahneder’de ne zaman yapıldığı belli olmayan bir kilisenin kalıntısı da terk edildiği gibi duruyormuş.
Her tarafı nehirler, çaylar ve derelerle çevrili, geniş ekim alanlarıyla yaşayanlarına hayat veren şehir, elbette paha biçilmez bir tarihi geçmişe sahiptir. Şehrin içinde adım başı bulunan yer altı suları geçmişte yaşayanların bolluk içinde nasıl rahat ettiklerini tahmin etmek zor olmasa gerek.
Doksanlarda şehir merkezinde yapılan kanalizasyon çalışmasında tesadüfen kepçenin ortaya döktüğü define ise olayın bir başka boyutu. Bu güne kadar Türkiye’de iki yerde define bulunduğu söyleniyor; biri Tokat’ın Niksar ilçesinde diğeri de Malazgirt’te. Niksar’da define bulunduktan sonra neler olduğu hakkında bilgi sahibi değilim. Ama Malazgirt’te ki define dışarı fışkırınca ve mekan da çarşıya yakın olunca, polis yetişene kadar halk tarafından epeyce yağmalandığını biliyorum. Buna rağmen yağmalanan tarihi eserlerin belki on katı uzun bir kuzinenin içinde savcılığın gözetiminde polisler tarafından çıkarıldığına da bütün şehir şahittir. Bunların içinde kral taçları, altın kemerler, bilezikler ve kaseler vardı. Bu eserlerin çoğu bugün Erzurum müzesinde sergilenmektedir.
Diyeceğim o ki geçmişten günümüze kadar büyük depremlerle alt üst olmuş şehir, iyi bir restorasyon ve kazıyla kimselerin inanamayacağı güzellikte bir turistik kimliğe kavuşması zor olmasa gerek!