Bedrettin KELEŞTEMUR


VAKIF ŞUURU

FİKİR BAHÇESİ


VAKIF ŞUURU

Bedrettin KELEŞTİMUR

.Okul müfredatlarının konuşulduğu/ tartışıldığı şu günlerde, “Vakıf Şuurunu…” ders aralarına dikkat ve de itinayla yerleştiririm. Bizim medeniyetimizin bir diğer adı, “Vakıf Medeniyetidir!”

Bu Yıl, 13-19 Mayıs 2024 tarihlerini, “VAKIF HAFTASI” olarak idrak ediyoruz.

Şunu öncelikle ifade etmeliyim, “Vakıf İnsan Şuuru!” bu milletin hamiyetli kimliğidir.

Bu yazımızda, ‘O Kimliği’ ifade etmeye çalışacağım. Kendi hayatımızdan yaşadığımız birkaç kesitle konumuza girmek istiyorum.

Güngörmüş bir ak saçlı ile birlikteyiz. Sabahın erken vaktinde kalkıyor... 

Biraz kitap okuyor. Gelen kahvesini yudumluyor. 

Kısa bir hoşbeşten sonra dükkânına gitmek üzere kalkıyor.

Hane halkıyla sanki hiç dönmeyecekmiş gibi hakkını ve hukukunu helal ederek vedalaşıyor. 

Sağ adımıyla dışarıya ilk adımını atarken belli ki içinden Besmele çekiyor!

Yol boyunca dikkat ettim, moloz türünden ne varsa alıp yolun kenarına üşenmeden koymaktaydı. 

Bu arada selamlaşmayı ihmal etmiyordu. 

İş yerini, gayret bizden bereket Allah’tan diyerek büyük bir titizlikle açtı. 

Gün boyu el açan, Allah rızası için bir sadaka diyen insanları hiç geri çevirmedi. 

Tebessüm ederek, ‘al bunu ama alın terinin verdiği daha hayırlı sevap olur…’ 

Sürekli tebessüm ederek, kırıcı olmadan, ‘hayrı sıklıkla tavsiye etti…’ 

Dikkat ettim, her hareketinde ölçülü/ dikkatli/ titiz bir tavır sergiliyor. 

Hata yapmamak için azami kendisini kontrol etmeye çalışıyor. 

İnsanın kendisini, ‘hayata vakfetmesi’ çok duyarlı bir olay! 

İsterseniz kâinatın gizemli noktalarından misaller vermeye çalışalım. 

Dağları, yerkürede yere çakılmış kazıklar gibi görürsün. 

Onlar, tıpkı bir binanın sütunları gibi yerkürenin dengesini sağlar!

Ne demişler? “Dağlar gibi yerinde sabit/ dosdoğru ol.” 

İşte, vakıf düşüncesinin ilk adımı… 

İlahi tecelli, “Biz rüzgârı aşılayıcı olarak gönderdik...” 

Hayrın yayılmasında ‘aşılayıcı rüzgârlar gibi ol’ 

Hayrı, hasenatı yaşayarak, ‘tavsiye edenlerden ol...’ 

Bu bir duygu, Bir şuur! Bir aksiyon harekâtı. 

Yol boyu hiç yolculuk yaptınız mı? 

Yol boylarında, Issız dağ başlarında, vadi yamaçlarında yetişmiş, meyve verir duruma gelmiş ağaç görürsünüz. Ecdadımız, yolcular istifade etsinler diye; dağa, bayıra, yamaca ağaç dikerler.

Dileklerinde sadece, ‘duadır’ 

İrfan sahibi insanım gayet iyi bilirler, öldükten sonra amel defterinin devam eden iyiliklerle açık kaldığını. 

Bizim şehirlerimizde hayrat ve hasenatların başında; Yol, köprü, çeşme, şadırvan, okul gelir!

Bir cami önünde mutlaka asırlık çınarları görürsünüz; Onlar, asıl tarihe şahitlik ederler! 

Eski Türk evlerinde, hiç eksik olmayan bir şey vardır; ‘kuş yuvaları’ 

Daha, nelerle karşılaşırsınız! Akla hayale gelmeyen ‘vakfiyeler’ 

Her biri hayatın dokusunu korumak için yapılmışlardır!

Bir Padişahın kazan başında, bir elinde kepçe; Gelen çoluk, çocuk, piri faniye büyük bir zevkle aş dağıttığını söylersek ne dersiniz

Bizde ki törede ne vardır; ‘malım yağma olsun…’ Bunu diyen Devletin başındaki hakandır!

Çünkü o milleti için vardır! Vakıflar, ‘söz olsunlar diye değil...’ 

Sadece, ‘insan merkezli’ kurulan ocaklardır. Vakıflar, ‘sosyal hayatın temininde birer iksirdir’

Vakıf düşüncesinde, ‘menfaat yoktur’ O çizgiyi gördüğünüz anda riya(ikiyüzlülük) başlar. 

Vakıflar, toplumun en sağlıklı köprü ayaklarıdır!

Bir yanda, Devlet ile milleti devamlı kucaklaştırır/ onları kaynaştırır/ barışık tutar.

Beri tarafta, zengin ile fakir arasında sıcak ve sağlıklı bir bağ kurar!

Vakıfların tarifi bizlere çok yönlü hizmeti de ifadelendirir.

Vakıf; “yorgunu dinlendiren misafirhane, yetimi barındıran yurt, yoksulu güldüren yuva…”

Vakıf; “kâh okul, kâh aşevi, kâh hastane…”

Vakıf; “huzura, ihlasa, ihsana, infaka uhuvvete götüren yegâne yoldur” 

Vakıf, “insana, insanlığa, canlıların istifadesine yönelen hizmetler

Vakıf, “bu milletin sosyal mühendislik okulu”

Vakıf, “şefkatin, merhametin, sevginin yegâne boyası”

Bizim medeniyetimiz insanı çok yönlü olarak ele alan/ veya ona ilham kaynağı olan, ‘vakıf medeniyetidir’

Vakıflar, sosyal hayatın temel binaları olarak da ifade edilir.

İnsan merkezli bilumum hizmetler…

O hizmetleri bu millet ibadet düşüncesi olarak kabullenmiştir.

“Halka hizmet, Hakk’a hizmet felsefesi” Vakıflar, bizim tarihimizde; ‘güçlü toplumu inşa’ etmiştir.

Bilumum hizmetlerin insana akışında, ‘vakıflar…’ Hayata sevgi dolu bir bakışı kazandırmak…

Fakire, yoksula, yetime, mağdura, ilim tahsil yapana; İçten, samimi, duyarlı, yürekli yöneliş…

O yönelişler, insanı manevi olgunluğa taşıyacaktır.

“Sevdiklerinizden Allah yolunda harcayınız” İlahi çağrısı, “vakıflarla hamiyetli bir yarışa dönüşür!”

Vakıflar, ‘dayanışma ve yardımlaşmanın manevi okuludur’

Bu milletin insanlık âlemine en büyük ikramı, ‘vakıflardır’

Bu zihniyette insan, ‘fedakârlık kavramını’ öğrenecektir.

‘Ahde Vefa’ kavramını öğrenecektir.

“İçinizde hayra çağıran bir topluluk bulunsun” Çağrısıyla, ‘hizmette huzuru yaşayacaktır’

Ecdat mirasını, ‘Sıla-ı Rahim…’ düşüncesiyle sahiplenecektir.

Geçmiş ile gelecek arasında, ‘tarihi bir köprünün vazifesini’ üstlenecektir.

Vakıflar, ‘hizmeti müesseseleştiren kurumlardır’

Batının, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” zihniyeti değil?

Birlikte, beraber, omuz omuza vererek, safları sıklaştırarak, ayrıştırmadan, farklılıkları bir araya getirerek; ‘paylaşma kültürü’ ile toplumu inşa ve de ihya eder. “Bir elin nesi, iki elin sesi var” 

Ortak bir akıl, ortak bir şuur etrafında kenetlenme dersinin adıdır, Vakıf…

Yaşadığınız şehre, coğrafyaya birlikte sahiplenmedir…

Coğrafyayı Vatanlaştıran manevi hazzı ‘gönüllerde inşa etme…’

Kutlu bir anlayışı tefekkür etmenin adıdır, Vakıf Kavramı…