YENİ YILA GİRERKEN
Dile kolay, birkaç gün sonra 365 günlük bir zaman dilimini geride bırakarak yeni bir yıla girmiş olacağız. Geriye baktığımız zaman, insanları mutlu kılandan çok üzen, karamsarlığa iten olaylar görmekteyiz. Yıllarca süren adı konmamış savaşlar, Müslüman olmalarından dolayı hor görülen, itilen kakılan, evlerinden, topraklarından zorla sökülüp atılan bir dünya gözlemekteyiz. Filistin, Kudüs’te mescidi aksaya girmelerine izin verilmeyen Müslümanları görmekteyiz.
Gazze’de ABD’nin desteğiyle sivil halkın İsrail ordusu tarafından katledildiği, soykırım yapıldığını tüm dünya şahit olmaktadır. BM’nin Gazze’de meydana gelen olayları durduramadığını, bu yönüyle bu teşkilatın söz konusu Müslümanlar olunca hiçbir işe yarmadığını görmekteyiz. 21. yüzyılda dünyada hukukun olmadığını, mazlum ve mağdurların haklarını arayacağı bir mercilerinin olmadığını bundan dolayı İsrail askerlerinin hiçbir gerekçe göstermeksizin savunmasız insanları keyfi olarak sokak ortasında silahla vurarak öldürdüğünü görmekteyiz. İşte bunlardan dolayı 2024 yılı insanlığın öldüğü bir yıl haline gelmiştir.
2025 yılı girdiğinde ne olacak. Yukarıda çizdiğimiz karanlık tablo sona erecek mi? ABD İsrail’e desteğinden, Suriye’nin kuzeyinde tüm terör örgütlerini besleyip eğitmekten vaz mı geçecek. İsrail, Mescidi Aksa’yı harabe hale getirmekten, Gazze halkını yok etmekten vaz geçecek mi? Bunlara olumlu cevap verebileceksek, o zaman 2025 yılı insanlar için huzurlu ve mutlu olabilir. Değilse bu ortamda ne yılbaşı kutlanabilir, ne de yeni yıldan olumlu bir şey beklenebilir.
Kendisinden başka hiçbir varlığın hak ve hukukunu düşünmeyenlerin üstünlüğü ellerinde olduğu müddetçe, İslam ülkelerinin birlik ve beraberlik içinde olmadıkları sürece bu tablonun değişmesi mümkün olamaz. Mazlum ve mağdurlar için 2024 yılı nasıl geçmişse, 2025 yılının bundan farklı olması düşünülemez. İnsanlarda merhamet ve vicdan duygusunun kalmadığı bir devirde yaşamaktayız. Buna en güzel örnek, Gazze’de her gün katledilen kadın erkek, çocuk ve bebekleri görmek dahi istemediğimiz durumdur.
Peygamberimiz (sav) efendimiz,” İslam’da zarar vermek, zarara, zararla karşılık vermek yoktur” buyurarak, İslam’ın, barış ve sevgi, yardımlaşma ve dayanışma dini olduğunu vurgulamıştır. Bundan dolayı İslam toplumunda her insanın canı, malı ve namusu güvendedir. Müslüman olsun olmasın her insanın yaşamak hakkı, mal ve mülk edinme hakkı vardır. Kişi bu haklardan mahrum edilmez. Her insan inancında ve inancını serbestçe yaşamakta hürdür. Kişi inanıcının gereği olarak, ister camiye, isterse kilise ve havraya gider.
Bu durum, İslam toplumlarında böyledir. Kilise veya havraya gidenler, polis kontrolünden geçmezler. Kudüs’te Müslümanlar Mescidi Aksaya giremiyorlar. İşte böyle tezatlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Geriye baktığımızda 2024 yılını bitirmek üzereyiz. Bir hafta sonra miladi yeni yıla (2025 ) girmiş olacağız inşallah.
Temennim o dur ki, bu yılda ölmüş olan insanlık yeniden dirilir. Dünyalık için yapılan savaşlar, katliamlar, işgaller, sömürgecilik, terör örgütlerine yardım etmeler son bulur. Mağdur ve mazlumlar, rahat bir nefes alır. Her insan zenginiyle fakiriyle geleceğine güvenle bakma imkânına sahip olur. Allah zalimleri ıslah etsin. Mazlum ve mağdurlara Nusret’ini daim eylesin. Her şeye rağmen, Miladi yeni yılın huzur ve barış, birlik ve beraberlik içinde geçmesini diliyorum.
Tahsin ÖTGÜÇ-Emekli Müftü