Bedrettin KELEŞTEMUR


YOLLARIN EFENDİSİ KARA KADİR

FİKİR BAHÇESİ


YOLLARIN EFENDİSİ KARA KADİR

Bedrettin KELEŞTİMUR

TRT’nin büyük bir ilgiyle izlenen, ‘Gönül Dağı’ dizisinin ister istemez müptelası oldum.

Orada, Anadolu vardı… Dünden bugüne özlediğimiz bir kasaba kültürü vardı…

Hayatı, her gün doğumunda; ‘hayra, hasenata, iyiliklere, güzelliklere, erdemliklere seferberlik bilen… Ahi Evran kültürünün yolcuları… Mizahı, nüktesi, sevinci, sükûtu, çığlığı içiçe bir gergef misali…

Kars’tan Edirne’ye kadar 81 İlimiz, 922 İlçemiz/ veya Kasabamız, 18.252 Köyümüzle birlikte, ‘Bozkır Anadolu…’ şarkısını söyleriz. O şarkılar, o türküler giderek unutulmaya yüz tutmuş gibi…

Gönül Dağı dizisinde, üç nesil arasında güçlü bir bağ görüyorsunuz… O bağ ile birlikte; bir irade, bir ortak akıl ortaya konuyor… Güçlü bir aile dokusu, kendi içerisinde ahenkli bir çevre… İnsanına, çözüm noktasında moral zenginliği kazandıran, öğretmen modeli… Sözlerine her zaman itibar edilen/ kendilerine danışılan/ müşküllerin çözüm odağında yer alan aile büyükleri/ veya Kasabanın aksaçlıları…

Dizide yer alan, dolmuş Şoförü Sefer… Sessiz, sakin, dürüst, samimi, içten yardımsever duruşuyla çevresinde sevgi odağındadır… 

Buradan nereye geleceğim… Kendi doğduğum, toprağının kokusu, suyunun azizliği, dost ve müşfik havasının verdiği nimetle haz duyduğum, ak toprakların şirin ilçesi Ağın… 1956 yılında Ağın İlçesinin Saraycık Köyü Konak Mezrasında dünyaya gelmişim… Bu küçük mezrada, ‘Konak Hayatıyla/ Kültürüyle haşır neşir olmuşum…’ 1860’lı yıllarda inşa edilen bu konakta, 7 nesil gelip geçmiş… 

Bir ömrümüz, Elâzığ Şehrinde geçti… Ama köyümüzü/ toprağımızı terk etmedik… 1960’lı yıllardan bugünlere sürekli bir şekilde geliş gidişlerimiz oldu… 

Bu yollarda bizlerin en kadim yol arkadaşı, “Yolların Efendisi…” olarak da tanıdığım bir insan, Şoförümüz (Kara Kadir) lakabıyla Kadir Özer’di. 

Manas Yayınevi Koordinatörü Şener Bulut ve Eğitimci Yazar- Şair Günerkan Aydoğmuş’la bir araya geliyoruz. 30 yıl boyunca, Ağın-Elâzığ istikametinde, bir bakıma da, ‘kasaba şoförü…’ olarak da anılan ve özellikle de, Ağın İlçesi ve çevre köylerinde sevilen/ güvenilir bir insan olarak temayüz eden Şoför Kadir Özer ile ilgili bir program yapalım… Bir bakıma, ‘yılların yorgunluğunu üzerinde taşıyan yolları/ o yalların erdemli simalarını konuşalım…’ 

Türkiye’mize ışık veren Keban Barajı/ veya onun oluşturduğu ‘doğal göl…’ sosyal, kültürel ve iktisadi faktörlerle çok şeyleri değiştirdi. Keban ve Karakaya Barajları ile birlikte Elâzığ İlinde, 100’ün üzerinde köy ve mezra olarak da anılan yerleşim yerleri sular altında kaldı… Ağın İlçesinde de, sular altında kalan köylerimiz oldu… Tabi ki, Ağın’a giden yollarda değişti… Ağın Köprüsü yapılıncaya kadar, insanımız feribot kullanma durumunda kaldı… 

“Bu Yolda…” isimli şiirimizde şöyle diyoruz;

“Bu yolda zorlukta var, kolaylıkta

Zorluk sabır ister, kolaylık şükür

Sıkıntı, deva bulur iyilikte

Hayır, infak ister, infakta hayır

Bir tebessümde nice güller açar

Gül aşkın koncası ruhumda açar…”

Ağın, Türkiye’nin, ‘günümüzde de cezaevi olmayan nadir ilçeleri arasında…’ Son yıllarda, Türkiye’nin en fazla badem üretimi yapılan İlçeleri arasında yer almaya başladı. Ağın İlçesinde, son yıllarda, “zeytin ağaçlarından da verim alınmaya başlandı…” Ağın Leblebisi artık bir marka…

Ağın yöresi kendi iklimine özgü narı ve üzümüyle de, halkımız arasında bilinmektedir. 

Baraj öncesi yılları da, Barajdan sonraki yılları da birlikte yaşadık… Bu yolların, ‘zahmetini/ eziyetini/ çilesini bilmedik…’ O yollara, hasretle uzandık! Kışında da, baharında da farklı güzellikleri yaşadığımız bizlerin içli ve bir o kadar da, narin ve mahcup coğrafyası… 

“Yol ver dağlar, hasretime varayım!

İçimdeki yangınları sarayım

Kıştır, kardır, fırtınadır yolumuz;

Bu sis, âlamette nasıl durayım?”

Yolların Efendisi, Kadir Özer’le birlikte bir Ağın yıllarca taşındı, sanki… Elâzığ’dan Ağın’a, Ağın İlçemizden Elâzığ’a sürekli bir göç dalgası… Ağın’dan Elâzığ’a her gidişlerinde aileler; ‘bağın, bahçenin bütün nevalasıyla birlikte…’ dolmuşu doldururlardı. İçerisinde bulunduğunuz mevsimin kokusu içinize kadar sinerdi.

“Gençliğinde yol sapaymış, yokuşmuş

Gözlerin yıldızlara, aya kaymış

Kim der ki, bu delikanlı yaya kalmış!

Kollarına sanki kanat takmışlar

Yürürdük Ağın’a, Konak Tepesine…

Şimdi geldik, ihtiyarlık çağına!”

Konak Köyümüzün tepesinde, Kara Kadir’i ne kadar bekledik? O bekleyişimiz bile üzerimizdeki yorgunluğu atıyordu…

Ecdat, “yolcu yolunda gerek” demiş

Sade, “hak yolunda bedel ödemiş”

Nazar et zamana, dün ile bugün!

Arasına, “hasret köprüsü” demiş!”

Geçtiğimiz gün, artık emekli şoförümüz Kadir Özer’i telefonda aradım. Hal hatır sorduk. Eskileri bir daha birlikte yâd ettik. Kendilerinin ifadeleriyle, 30 yıl bu yollara emek verdikten sonra 22 yıldır emekli hayatını Elâzığ’da geçirdiğini belirttiler. 

30 Yıl boyunca, Elâzığ Poyraz, Keban ve Ağın ilçemizin postasını da taşımışlar. Sabahın 08 sularında, Elâzığ’dan Ağın ilçemize revan olan Kadir Beyimiz, aynı günün saat 14.00 sularında Ağın İlçesinden yolcularını alarak Elâzığ’a dönüş yapıyorlar. 

Telefonda, Yolların Efendisi Kadir Özer bizlere, artık yorgun olduğunu söylüyorlardı.

Yorgunum, zaman yorgun, mevsim yorgun

Ufkumu besleyen düşlerim yorgun

Uzaklarda hasretin, çilem oldu

Gam kervanına yürü desem, yol yorgun

“Sessiz gemi yol alırken limandan”

Sanki rüzgâr yorgun, dalgalar yorgun

Felek döndü, sabrım sükûta erdi.”

Hemen şunu ifade etmeliyim, 2024 yılının şu Kasım Ayında halen Elâzığ Şehrimizden sabahları Ağın İlçemize yolcularımızı taşıyacak vasıtamız yok! 

Yolların Efendisi Kadir Özer, Ağın İlçemize/ ve insanına o kadar sevdalı ki, her sabah saat 08. Sularında sadece yolcusunu değil, Ağın İlçesinin bütün ihtiyacını/ kendisine emanet edilen ne varsa onları da beraberinde taşıyor. 

Düşünüyorum da, ‘stabilize yollarda…’ toza toprağa bulanarak yıllarca gidiş-gelişlerimiz oldu. Günümüzde, yollarımız iyileştirildi… Teknolojinin bütün imkânları seferber edildi. Bir eksiğimiz var ki, en büyük kaybımız; ‘o yolların çilekeş insanları yok artık…’ Ne diyoruz bizler, dün imkânsızlıklara rağmen daha huzurluyduk… Öyle ki, “ahde vefa…” gibi yürekli dostlarla birlikte çetin yollar aşılıyordu.

Selam ve muhabbetle