Tahsin ÖTGÜÇ - Emekli Müftü

Tarih: 09.10.2025 20:06

İSLAM’DA TEVEKKÜL VE ÖNEMİ

Facebook Twitter Linked-in

İSLAM’DA TEVEKKÜL VE ÖNEMİ

 

İnsanların, bütün işlerinde Allah’a dayanıp güvenmesi, onun iradesine boyun eğerek, işin sonucunu O’na bırakması, inancın bir gereğidir. Tevekkülün sözlük anlamı, güven duymak, işi başkasına havale etmektir. Dini terim olarak tevekkül, esbabına tevessül ettikten sonra işin sonucunu Allah’a bırakmaktır. Yani bir taraftan meşru hedefe ulaşmak için gerekli tüm çabayı gösterirken diğer taraftan da Allah’a dayanıp güvenmek ve işin sonunu O’na havale etmek demektir. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şöyle buyurmuştur. “Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et.” O’na dayanıp güven. Şüphesiz Allah tevekkül edenleri sever.” Al-i İmran 159.

Ayette bir iş yapmağa karar verdiğimizde Allah’ın yardımının geleceğinin ümidi içinde neticenin ona bırakılması beyan edilmektedir. Maddi ve manevi yönden bize düşen görevin ifasından sonra neticeyi yaratandan beklemenin Mevla’mızın isteği olduğu vurgulanmıştı.

Tevekkül İslam akidesinin bir gereğidir. Tevekkül müminlerin işidir. Gayri Müslimlerde tevekkül anlayışı yoktur. Yüce Allah, Kuranında, “Müminler yalnız Allah’a tevekkül etsinler” buyurmaktadır. Al-i İmran/122.

Esbabına tevessül ettikten sonra işin neticesinin hayırlı olmasını Allah’tan beklemek, bizleri güvenli ve huzurlu kılar. Allah’ın bizlere verdiği sınırlı irademizle arzu ettiklerimiz, O’nun mutlak iradesinde yer bulmazsa beklentilerimiz gerçekleşmez. Zira her şeyi dileyip yaratan Allah’tır. Tedbir bizden takdir Allah’tandır. Enes b. Malik anlatıyor. Bir gün Peygamberimiz (sav) efendimize bir adam gelip “Ey Allah’ın Resulü devemi bağlayıp da mı tevekkül edeyim, bağlamadan mı, tevekkül edeyim diye sordu. Efendimiz, deveni bağla ve Allah’a dayanıp güven” buyurdular. Ebu İsa, Tirmizi.

Çalışmak, yolunda bulunmak, tedbirli olmak bizlere aittir. Yaratmak, nasip etmek, ihsan etmek, Allah’a mahsustur. Allah’ı her işimizde vekil kılıyor olmak, onunla daima zikirle, tefekkürle, tesbih, dua ve şükürle birlikte olduğumuzu gösterir. Böyle olunca da kalben mutlu oluruz. Bu mutluluk bizleri zinde kılar. Stresten, karamsarlıktan, bunalımdan, güvensizlikten kurtulmuş oluruz.

Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurdular “(Ey Muhammed) Eğer aldırmazlarsa onlara de ki, Bana Allah yeter. Ondan başka ilah yoktur. Ben ona dayanıp güvenmekteyim. O, o büyük Arşın Rabbidir”. Tevbe / 129.

Ayet-i Kerimeden Allah’ın bizlerden kendine dayanıp güvenmemizi istediğini anlıyoruz. Allah dilemezse bizim isteğimiz bir anlam ifade etmez. Her arzu ettiğimizin meydana gelmesi için Allah’ın yardımına daima muhtaç olduğumuzu bilmeliyiz. Yüce Allah şöyle buyurmuştur. “Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler, ancak Allah’a tevekkül etsin.” Ali İmran, 160.

Peygamberimiz (sav) efendimiz bir hadisinde şöyle buyurdular. “Eğer siz Allah’a hakkıyla tevekkül edip güvenseydiniz, kuşların sabah aç karnına yuvalarından çıkıp, akşam karınları doymuş olarak yuvalarına döndükleri gibi, size de (kolayca bol) rızık ihsan ederdi.” Tirmizi, zühd, 33. 

Hz. Ömer (ra) bir gün Medine’de bir cadde üzerinde yürürken sırt üstü yatarak ellerini semaya kaldırmış vaziyette Allah’ım beni rızıklandır, diye dua eden birini görmüştü. Yanında durdu ve ey Allah’ın kulu, bu şekildeki halinle Allah sana, semadan hazır olarak rızık göndermez. Kalk ve rızık için çalış, çabala, yolunda bulun, sonra Allah’tan arzu ettiğini iste buyurdular. 

Demek oluyor ki, önce biz, bize düşeni yapıyoruz. İşin esbabına tevessül ediyoruz, sonra Mevla’mıza tevekkül ediyoruz. İşin meydana gelmesi için çalışıyoruz, çabalıyoruz neticenin hayırlı olarak ortaya çıkması için Allah’ı vekil kılıyoruz. İşte İslam’daki tevekkül anlayışı bu olsa gerek. Yoksa hiçbir şey yapmadan Allah’tan bir şey istemek ve beklemek doğru değildir. Bu hal, İslam’daki tevekkül prensibine uygun değildir. Bu bakımdan İslam’daki tevekkül anlayışını iyi anlamak gerekir. İnsana düşen, araştırmak, yolunda bulunmak ve çaba sarf ederek Allah’ın yardımını istemektir. İçinde bulunulan ortamı iyi değerlendirmeden sürekli olarak olayları gelecek zamana yaymak doğru bir yaklaşım değildir. Bu olsa olsa günü kurtarmak olur. Bu bakımdandın her işte samimi olmak, işin sonucu bakımından önemlidir.

Tahsin ÖTGÜÇ-Emekli Müftü


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —